İyi okumalar dilerim... ♡
☰🌪️
''Ne demek, Atilla yaratığın eski sahibiydi?'' herkes koltuklara doğru yönelirken Deniz, tekrar Derin'i kucağına aldı. ''Ben Derin'i odaya yatırıp geleyim.''
Atilla'ya bir sürü soru sormak istesem de önce Derin'in iyi olduğundan emin olmalıydım. O yüzden Deniz'in peşinden gittim. Şöminenin önünden geçip mutfağın yanındaki koridora yöneldi ve koridorun solundaki ilk odaya girdi. Peşinden odaya girdiğimde Uzay'ın simsiyah odasının aksine beyaz tonların ağırlıklı olduğu bir oda gördüm. Odada sadece giysi dolabı, yatak ve onun yanında bulunan komodin vardı. Zaten küçük bir odaydı. Deniz, Derin'i pembe çiçek desenli ve beyaz nevresimi olan yatağa yatırdı. Derin'in yanına gidip saçlarını okşadım.
''İyi olacak demi Deniz?'' kafamı kaldırıp Deniz'e baktım. Kafasını usulca onaylayarak salladı. Sonra da odadan dışarı çıktık. Odanın karşısında kapısı açık banyoyu gördüm.
''Ben bir ellerimi yıkayıp geliyorum.'' Elimle banyoyu gösterdim.
''Tamamdır, biz içerdeyiz.'' Sonra Deniz aniden tekrar bana döndü, ''Bu arada eline tekrar pansuman yapalım.'' Kafamı sallayıp ışığı açtım ve banyoya girdim.
Kıyafetime ve yüzüme çamur bulaşmıştı. Ayrıca yaralı elimdeki kan dirseğime kadar süzülmüştü. Üstüm başım gene kan olmuştu. Bu sırada yüzümdeki yara izlerini fark ettim. Kaşımın kenarında yeni kapanmış bir yara vardı. Elmacık kemiğimin üstü de mordu. Çenemi kaldırdığım zaman çenemin kenarında da çizikler gördüm. Bu yaraların hepsi yangının olduğu güne ait olmalıydı. Yüzümü bir süre daha incelemeye devam ederken saçlarımı kulağımın arkasına attığım zaman kulaklarımdan boynuma doğru akan kanı gördüm. Kan kuruduğu için koyu bir renk halini almıştı. Ellerimi yıkamak için suyu açtım. Elimi suya soktuğum zaman elimde sızı hissettim. Dişlerimi sıkıp elimi suyun altında tutmaya devam ettim. Yaralı elim suyun altında dururken diğer elim ile kulaklarımı ve boynumu yıkadım. Kulağımdan akan kan kabuk kabuk kurumuştu. Biraz bastırarak kurumuş kan kabuklarını temizledim. En son elimi dirseğime kadar suya soktum ve sonra banyodaki peçeteden 3-4 yaprak koparıp elime bastırdım. Peçetede hemen beyazdan kırmızı renge geçiş oldu. Sonra peçeteden biraz daha yaprak koparıp elime bastırdığım diğer peçetelerin üstüne bastırdım.
Banyoda çıkıp ışığı kapattım ve geldiğim koridordan geri içeriye gittim. İçeride herkes bir yere oturmuştu ve koyu bir sohbet dönüyordu. Delfi'nin yanına gidip oturdum. O sırada Deniz ilk yardım çantasını getirip Delfi'ye verdi. Defli gülümseyerek ilkyardım çantasını Deniz'den aldı. Sonra bedenini bana doğru çevirdi ve elimi dizinin üzerine koyup elime bastırdığım peçeteleri yaranın üstünden çekti. Bu sırada bir sessizlik hâkim oldu. Sanki herkes beni izliyormuş gibi hissettim ve yerimde huzursuzca kıpırdandım.
''Yaratığın eski sahibi benim derken neyi kasettin?'' Atilla'ya soruyu sorduğum zaman ciddileşti. Dağılan saçlarındaki tokayı çıkarttı ve saçlarını eliyle tarayarak arkada tekrar sıkı bir topuz yaptı. Ciddileşen sadece Atilla değildi. Ortamda bir ciddileşmişti. Bir anlık kendimi dışlanmış hissettim. Herkes bir şeyler biliyor gibiydi ama sadece ben bilmiyordum. Onlar çok farklı bir dünyadandı. Bende hiçbir şeyden haberi olmayan talihsizi biriymişim gibiydi.
Atilla ellerinin parmak uçlarını birleştirip öne doğru hafifçe eğildi. ''Yaratık aslında doğanın koruyucusudur.'' Gözlerini, gözlerimde gezdirdi. Hiçbir tepki vermeden dikkatlice ona bakmaya devam ettim. Bir süre beni inceledikten sonra devam etti. Bu sırada Delfi'nin yarama bastırmasıyla hafifçe irkildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORUYUCU 🌪️
Viễn tưởngSessizlik esir almıştı koca bir şehri. Her taraf karanlığa bürünürken, sessizlik hâkimiyetini daha çok artırıyordu. Her canlı korku dolu bir şekilde köşeye sinmiş, ne olacağını bekliyordu. Kuşlar uçma özgürlüklerini, kedi köpekler dolaşma özgürlükle...