Ceylan'dan
Elimde ki tarağı özensizce saçlarımın arasından geçirdim tekrardan. Sanki tonlarca ağırlık taşıyormuşum gibi kolumu kaldırmak bana zor gelmişti. Tarağı yavaşça aynanın önüne bıraktıktan sonra esneyerek saate baktım. Yarın okul vardı ve saatin gece yarısını geçmesine rağmen ben uyuyamamıştım. Bugün Demir'le yaptığımız boks çalışmasından sonra ne kadar yorulsam da bir türlü uyku tutmamıştı.
Demir'le yaptığımız boks çalışması..
İç çekerek yatağıma doğru ilerledim. Uykusuzluktan başım ağrıyordu. Şimdiden yarın ki derste uyuma planları aklımda dolaşırken, kendime kızdım. Bu sene dersten kalırsam büyük ihtimalle annem ve babam beni Bursa'ya çağırırlardı. Hatta çağırmakla kalmaz zorla bile götürebilirlerdi. Onlara verdiğim sözü tutup, dersten kalmamak zorundaydım. Yoksa benim avukatlık hayallerim suya düşerdi. Sırtımı yatağın başına yasladım, ve ağrıyan gözlerime inat bakışlarımı karşıda ki duvara diktim.
'Gelebilir miyim?' Elen'in sesini duyduğumda 'Gel.' diye seslendim. O da benim gibi uçatıpamıştı belli ki. 'Neden hala uyumadın? Işığını açık görünce, yani yarın dersin var.' dedi yanıma oturup. 'Bilmem uyku tutmadı.' dedim ona bakarken. Ona sinirim geçmişti ama bugün beni gerçekten şaşırtmıştı. Hiç beklemezdim Elen'in Demir'le iş birliği yapıp beni oraya götürmesini.
'Kızgın mısın bana bugün için?' diye sordu yüzünü asıp. Kaşlarımı çatsamda yüzünde ki pişman olmuş ifade benim dayanabileceğim bir şey değildi. 'Bilmem. Kızgın olmalı mıyım sence?' diye sordum sakinliğimi korurken. 'Yaa Ceylan. Yapma böyle. Benim kötü bir niyetim yoktu ki. Demir defalarca kez arayıp ısrar etti. Hem sen açmamışsın onun telefonunu. Valla üzülmüş çocuk.' dediğinde alayla yüzüne baktım. Demir telefonunu açmadığım için mi üzülmüştü? 'Demir en fazla egosu sarsıldığı için üzülmüştür. Hem onu tanımıyorsun Elen, o böyle şeylere üzülmez.' dedim kendimden emin bir şekilde. Elen birkaç dakika yüzüme baktıktan sonra 'Sen sanki tanıyorsun. Ceylan tanımak için bir fırsat dahi vermiyorsun.' dedi. Tam ağzımı açacaktım ki, 'Ayrıca biliyor musun? Bence Demir senden hoşlanıyor.' demesiyle ağzım açık kaldı. 'Saçmalama Elen.' dedim sinirle. 'Hem sen hatanı telafi etmeye mi geldin? Yoksa benim tepemin tasını attırmaya mı?
Elen bir kaç dakika daha yüzüme baktıktan sonra 'Sinirlenme hemen.' dedi beni ikna etmek istercesine. 'Elen uyuyacağım.' dedim üstüne basa basa. Bir şey demeden kalktığında ona bakmadan yatağın içine gömüldüm. Sanırım bana kızmıştı ama, o da benim kızacağım şeyler söyleyip duruyordu. Eğer o gece yanımda olmuş olsaydı, asla Demir'in benden hoşlandığını düşünmezdi.
....
Yazardan
Elindeki kitapları çantasının içine sıkıştırırken, bir yandan da rüzgarda savrulan saçlarıyla başa çıkmaya çalışıyordu Ceylan. Dersten sonra eve bir an önce gitmek için apar topar çıkmıştı sınıftan. Yere düşürdüğü telefonuyla, dilinin ucuna gelen küfürü yok saymaya çalıştı. Oflayarak eğildiğinde, elinin üzerine değen elle olduğu yerde kaldı. Bakışları, parmaklarına temas eden parmaklarda takılı kaldı bir süre. Burnuna dolan tanıdık erkeksi kokuyla gözlerini kapatmamak için kendisini zor tuttu. Bakışları ölümcül bir yavaşlıkla parmaklarından, koluna ordan da yüzüne tırmandı Demir'in. Telefonu yerden hızlıca aldıktan sonra belini doğultarak ayağa kalktı Ceylan.
'Ne işin var burda?' diye sordu şaşkınlıkla. Yüzünde oluşan tebessüme engel olamazken, Demir de ayağa kalkıp Ceylan'ın tam karşısında durdu. 'Seni bir yere götürmek istiyorum.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERCAİ
FanfictionHercai: Hiçbir şeyde kararlı olmayan, bir dalda durmayan, bir işi sonuna değin götürmeyen, aşkta bağlılığı bulunmayan kimse.