Ceylan'dan
Bakışlarım, Demir'in yüzünden ayrılmazken, Demir her tonundan şaşkınlığı belli olan sesiyle 'İzgi.' dedi. Kaşlarımı kaldırıp ona bakmaya devam ettiğimde bana doğru bir adım attı ancak aramızda görünmez bir duvar varmış ani bir şekilde durdurdu kendisini.
'Deden...' dedim titreyen sesimle 'Merak edecek diye geldim.' Demir'in arkasından Ayşen topuklu ayakkabılarını zemine vura vura balkondan çıktı. Bakışları bana bir çok şey anlatırken onu önemsemeyecek kadar boş hissediyordum kendimi. Aslında şu an bu durumu önemsemem içinde bir sebep yoktu ancak, tuhaf bir şekilde kalbimin üzerinde bir baskı hissetmiştim. Bakışlarımızı hala birbirimizin üzerinden çekmedik Demir'le. Ayşen anlam veremediğim zafer tebessümüyle yüzüme baktığında bakışlarım birkaç saniyeliğine ona dönmüştü. Sanki Demir bir maçtı ya da bir yarıştı ve benim yarışmadığım yarışmada Ayşen birinci olmuştu. Ona bakmaya devam ederken, omuz silkti ve açılan elbisesinin dekoltesini düzelttikten sonra uzaklaşmaya başladı. Gözlerimi kısarak baksam da ona, hemen sonra bakışlarımı tekrar Demir"e çevirdim ve gözlerim istemsizce açıldı. Sanki bir şey söyleyecek gibi oluyor, ancak susması gerekiyordu Demir'in.
'Burada gördüklerin...' dedi derin bir nefes alırken. Sanki dünyanın en zor şeyini söylüyormuş gibi yüzünü buruşturmuştu. 'Burda kalmalı.' gözlerimi kocaman açıp Demir'in yüzüne inanamıyormuşcasına baktığımda Demir'in kendini toparlamaya çalıştığını görmüştüm.
'Vazo için üzgünüm.' dedim birdenbire. Neden böyle bir şey söylediğimi kendim bile bilmiyordum. Demir'in bunu duymasıyla dudakları şaşkınlıkla aralandı. 'Bırak şimdi vazoyu..' dedi inler gibi. Ben omuzlarımı dikleştirirken 'Bir şey söylemeyecek misin?' diye sordu yüzüme bakarken. Ne cevap vereceğimi bilemesemde derin bir nefes aldım ve 'Hayır.' dedim başımı sağa sola sallayıp.
'İzgi.' dedi Demir. Adım dudakları arasından sanki söylenmesi çok zor bir şeymiş gibi dökülüyordu. Bana iki de bir İzgi demesi ayrı bir şekilde canımı sıkıyordu. Yine de buna takılmayacak kadar gergindim. 'Neden susuyorsun?'
Çünkü konuşursam, susamam.
Çünkü konuşursam, sebebini bilmediğim bir şekilde sana kızarım.
Çünkü konuşursam, yanarım.Ne yapacağımı bilemez bir halde Demir'in yüzüne bakmaya devam ederken, tekrar bastıran öğürme isteğimle bir elimi midemin üzerine sıkıca bastırdım. Vücudumun her yerine küçük iğneler batıyor gibi hissediyordum. 'Lavaboya gitmem lazım.' dedim buruşan yüzümle.
Demir'in endişeyle alakası var mı yok mu çözemediğim 'Neler oluyor?' sesi kulaklarımın içinde yankılanırken, bir kaç adım attım.
'İyi misin?' diye sordu aynı ses. Şu an bağırıp çağırıp ağlamak istiyordum. İçimde öfkeden bir yanar dağ oluşmuştu ve patlamak için benden izin istiyordu. Her zaman ki gibi tepkilerimi kendime saklıyordum. Bu durumun yakında hastalıklı bir hal almasından korkar olmuştum. Üzüldüğümde ya da her hangi bir şeye kırıldığım da bunu her insan gibi belli edemezdim. Sadece ben bilir ben hissederdim. Bu sefer neden üzüldüğümü ben bile bilemezken, bunu belli etmemem çok normaldi.
Babamla tartıştığımız zamanlarda olduğu gibi yine yok saymayı tercih ediyordu beynim. Ancak bu duyguları biraz önce hiç bir tartışma yaşamamış olmamıza rağmen hissediyordum. Daha iki gün önce tanıştığım birine kırılabilicek duruma gelmiş olmakta beni korkutan bir şeydi. Sanki biraz önce hiç öyle bir şey olmamış, ben Demir'i o şekilde görmemiştim. Bunun beni bu kadar ilgilendirme sebebini sadece beni buraya getirip insanlar sevgilim olarak tanıtmasına bağlıyordum. Bir şekilde o Ayşen olacak kadın beni Demir ile sevgili zannediyordu ve biraz önce bizzat Demir'in beni aldatmasına yardım ve yataklık yapmıştı. İnsanların gözünde ciddi anlamda küçük düşmüştüm ve ben biraz sonra o masaya tekrar gitmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERCAİ
FanficHercai: Hiçbir şeyde kararlı olmayan, bir dalda durmayan, bir işi sonuna değin götürmeyen, aşkta bağlılığı bulunmayan kimse.