Aşk olmadan yaşanır mıydı? Sevgi üstesinden gelemez miydi her şeyin? Gelemediği anlar olduğunda tek çarenin kaçıp gitmek olduğuna inananlar var değil mi? Tek çare kaçıp gitmek olamaz hiçbir zaman. Tek çare kalıp savaşmak olur, tek çare kalıp savaşmak olur.
Ceylan'dan
Biraz daha üzerime çektim pikeyi. Biraz daha gömüldüm yastığıma. Emindim birkaç dakika sonra annem girecekti odaya. Üç haftadır duymaktan bıktığım cümleleri kuracaktı ard arda. Gözlerimi daha sıkı kapattım ve kulağıma kapının sesi ilişti. Hemen annem odaya doğru bir adım attı ama hemen sonra babamın ona seslenmesiyle durdu. 'Neler oluyor Sevim?' babamın pek gür olmayan sesi odanın içine sızdığında yavaşça gözlerimi araladım. 'Anlamadım hayatım..' diye karşılık verdi annem.
'Bir şeyi mi var Ceylan'ın? Benimle konuşmuyor... Sana anlattı mı bir şeyler?' diye sordu babam. Annem kapıyı tekrar kapatıp dışarı doğru adım attığında üzerimde ki pikeyi hızla yere atarak ayağa kalktım. Ellerimi hızlıca saçlarımın arasından geçirdikten sonra yere attığım pikeyi yatağın üzerine serdim. Annem ve babamın hala konuştuğunu duyuyordum ancak, ne konuştuklarını idrak edemiyordum. Haklılardı. Geldiğimden beri evden çıkmıyordum. Gerekmedikçe odadan bile çıkmıyordum ki, bu annemler için pek alışık oldukları bir şey değildi. Gözlerimin dolmaya başladığını hissettiğimde dolabı hızlıca açarak bir kot ve ince bir tişört çıkarıp yatağın üzerine bıraktım. Üzerimde pijama üstünü çıkardım yavaşça parmaklarım yavaşça belimin üzerine doğru ilerlediğinde işaret parmağım yeni keşfeder gibi gezindi yavaşça. Derin bir nefes alıp üzerime çıkardığım tişörtü geçirdim. Hızlıca pantolonu da giyindikten sonra saçlarımı ellerimde düzeltip odadan dışarı çıktım. 'Günaydın!' diye seslendim salonda hala konuşmaya devam eden anne ve babama... Sanki duymamışım gibi. Bana şaşkınca bakındıktan sonra ikisininde yüzünde anlam veremediğim bir gülümseme oluştu ve 'Günaydın güzel yavrum.' diye karşılık verdi babam. 'Kahvaltı hazırladın mı anne? Eğer hazırlamadıysan size şu sebzeli kreplerden yapayım, özlemişsinizdir heralde değil mi?' diye sordum sesimi neşeli bir tonda tutmaya çalışırken. Annem 'Hazırladım yavrum ama, sen yap kreplerini yeriz değil mi Kenan?'
'Yeriz tabi güzel kızım, yap sen.' dedi babamda gülümseyerek. Yüzümde ki gülümseme ile önce banyonun yolunu tutarken hemen sonra mutfağa ilerledim. Kendimi neden bu denli harap ettiğimi bilmiyordum. Demir'in öyle bir şey yapmayacağını da artık öğrendiğimi düşünüyordum ancak, ettiğimiz o kavgadan sonra bana değer verdiğini bile düşünemez olmuştum. Gitmemin onu zerre etkilemeyeceğini söylediğinde bir an için yaşadığım hayatın saçmalığı suratıma bir tokat gibi çarptı. Bizim bir sonumuzun olmadığı yine ve yine gün yüzüne çıktı. Sevgili değildik, bana aşık değildi... Biz sadece birbirimizden uzak duramayacağımızı düşünen iki insandık. Ama bu üç hafta bana bunun mümkün olduğunu gösterdi. Üç haftadır, yan yana değildik. Ve bir daha olur muyduk bilmiyordum. Sorun sadece ettiğimiz kavga değildi. Sorun bana sevgilim bile demeyen bir insana kendimi bu denli kaptırmamdaydı. Üç haftadır yaşadığımı unutmuştum ben. Üç haftadır nefes alamaz olmuştum... Peki ne için? Seni seviyorum demeye korkan Demir Saral için mi? Bu saçmaydı. Bu olmaması gereken en saçma şeydi. Bir insanı ya severdin, ya da sevmezdin. Ya nefret ederdin ya aşık olurdun... Ama seni seviyorum demeye korkup onu hep yanında tutamazdın. Başlarda bunun benim için bir önemi yoktu ancak, son zamanlarda kendimi öyle değersiz hissettirmişti ki sorgular olmuştum.. Kendimi, onu, bizi, aşkı... Aşk neydi? Sevişip, birlikte uyumak mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HERCAİ
FanfictionHercai: Hiçbir şeyde kararlı olmayan, bir dalda durmayan, bir işi sonuna değin götürmeyen, aşkta bağlılığı bulunmayan kimse.