Kapının zil sesini duymamla birlikte oturduğum yataktan kalkıp merdivenlere yöneldim. Tek başıma kalmama rağmen evim çok büyüktü. Dış kapının kolunu tutup kapıyı açtım. Sehun'un bir elinde poşet vardı ve diğer eliyle de sırt çantasının sapını sıkıca kavramıştı.
"Hoş geldin," diyerek kenara çekildim içeriye girmesi için.
"Hoş buldum."
Siyah spor ayakkabılarını çıkartıp içeri girdiği gibi sırt çantasını yere attı.
"Bir an öleceğim sandım Jungkook."
"Neden?" diye sordum.
"Çantam çok ağırdı ya. Nefret ediyorum şu çantadan."
"Yenisini al o zaman."
"Alamam, biliyorsun."
"Biliyorum," dedikten sonra salona geçerek koltuklardan bir tanesine oturdum. Sehun da hemen yanıma oturmuştu.
"Önce ödevini yapalım Jungkook, sonra film izleriz."
Sehun'u başımı sallayarak onayladığım sırada Aquamarine koşarak merdivenlerden inip Sehun'un üzerine atladı. Bazen Aquamarine'in Sehun'u benden daha çok sevdiğini düşünüyordum. Belki de Sehun Aquamarine ile benden daha fazla oynadığı için köpeğim Sehun'a daha düşkündü.
"Kızım, gözlerin bugün daha bir güzel geldi gözüme."
Sehun eğilerek Aquamarine ile oynamaya başladı.
"Çok şımartma köpeğimi. Bu aralar insanlardan toka çalıp eve getiriyor. Bir gün tokaların sahibi kapıma dayanacak diye korkmuyorum değil."
Sehun başını yukarı kaldırıp yüzüme merakla bakmaya başladı.
"Üç gündür farklı renklerde toka getiriyor eve. Yapmamasını söyledim ama Aquamarine söz dinlemiyor."
"Senin saç tokaların olmasın o tokalar?"
Sehun dalga geçer gibi sorduğunda anında cevap verdim.
"Benim değiller Sehun."
"Boş ver Jungkook. Köpeğin akıllı ama senin tüm dediklerini yapmak zorunda değil. Hem artık şu ödevlerini yapabilir miyiz? Bir an önce film izlemek istiyorum."
"Bekle, kitaplarımı alıp geleyim, sen de şu masayı koltuğa yaklaştır," dedikten sonra hızla merdivenleri çıkıp odama girdim ve çalışma masamın üzerindeki kitaplarımı üst üste koyup hepsini birden kucakladım.
Odadan çıktıktan sonra kapıyı ayağımla kapatabildiğim kadar kapattım. Kapı, birazcık aralık kalmıştı. Yine de daha fazla kapatmakla uğraşmayıp aşağı, Sehun'un yanına indim.
Salona girerek kucağımdaki kitaplarımı Sehun'un koltuğun yakınına çektiği masaya bıraktım. Koltuğa oturup Sehun'un yanıma gelmesini bekledim, yanıma geldiğinde kitaplarımdan birini önüne çekti ve bakışlarını satırların arasında gezdirmeye başladı.
----------
"Sonunda bitti. Hiç bitmeyecek sandım bir an."
Sehun sitemle koltukta arkasına yaslanıp gözlerini ovalamaya başladı. Yorgunluğu fazla belli oluyordu. Aslında ikimiz de yorgunduk. Ben de geri yaslanıp Sehun gibi avuçlarımı birleştirip başımın üstüne koydum.
"Her şey gibi bu da bitti," dediğimde Sehun'un bana baktığını hissettim ama dönüp bakmadım.
"Güllerine anneni mi anlattın yine?"
Hiçbir hareket yapmadım, ne onayladım Sehun'un söylediklerini ne de reddettim ama Sehun zaten anlamıştı güllere annemi anlattığımı. Bunu ona ilk söylediğimde sadece kendime acı çektirdiğimi ve bir daha yapmamam gerektiğini söylemişti, hatta bu yüzden kavga bile etmiş ve iki gün boyunca küs kalmıştık ama sonrasında barışmamız kaçınılmaz olmuştu.
"Ailemi unutmak istemiyorum, biliyorsun bende tek bir fotoğrafları bile yok."
"Yapma Jungkook. Bunu kendine yapma. Üzme daha fazla kendini."
"Elimde değil çünkü sürekli ölüm aklımda."
"Sakın!" dedi. "Böyle şeyler düşünmeni sana yasaklıyorum."
"Tamam," dedim. "Sen ve Aquamarine için yaşama tutunacağım."
"Hadi bir söz verelim birbirimize."
"Ne sözü?"
"Topuklu ayakkabı giyebilir misin?"
"Hayır," dedim anında itiraz ederek. "Giymem. Ama bunun söz ile ne alakası var?"
"Ben de giymem ama Kookie ilk kim ölürse geride kalan ölenin cenazesinde topuklu ayakkabı giyecek."
"Çok saçma," diyerek bakışlarımı camdan dışarı çevirdim. Aslında Sehun'un ölmesini istemiyordum ama eğer giderse de gerçekten bunun önüne geçemezdim çünkü ölüm herkesten öndeydi.
"Hadi söz ver Kook!"
Sehun heyecanla konuştuğunda hafifçe gülerek, "Söz. Giyeceğim o topuklu ayakkabıyı ama dikkat et de benden önce giyme," dedim.
******
Bu son yazdığım kısım yaşanmış bir olaydan alıntıdır ama tamamen aynısı değildir. Sadece söylemek istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquamarine
FanfictionJeon Jungkook, heterokromi iridium hastalığına sahip evcil köpeğinin her gün ona getirdiği tokaların sahibine kalbini kaptıracağını nereden bilebilirdi ki? • heterokromi iridium: Bir canlıda iki farklı renkte gözün bulunması.