"Hey, Aquamarine hızlı ol kızım," diye seslendim. Bugün Sehun'un mezarına gidecektik çünkü ölüm yıl dönümüydü. Aquamarine'e bakmak için içeriye girdiğimde yatağımın üzerinde oturan bir Destiny beklemiyordum, mezarlığa geçerken ben alacaktım onu.
Destiny sevdiğim gülüşünü yüzüne kondurup elindeki anahtarı salladı. Evimin yedek anahtarını vermiştim çünkü bazenleri evde olamayabiliyordum. Okula gitmediğim iki aylık bir zaman dilimi birçok dersten kalmama sebep olmuştu ve ben de genelde üniversitede olduğum için ev boş oluyordu.
"Belki de yedek anahtarı vermemeliydim sana," dedim hafif tebessüm ederken.
"Sana kim yemek hazırlayacak o zaman?"
"Bayan Oh?" dedim burukça. Sehun'un ölümünün ardından tek başına kalmıştı, Sehun'un abisini de yedi yıl önce iş yerinde çıkan yangın yüzünden kaybetmişti, geriye sadece Sehun vardı ve artık Sehun da yoktu. Bayan Oh, evlatları ve kocası olmadan yaşamak zorundaydı. Benim de ailem ve en yakın arkadaşım yoktu artık. Ben de Bayan Oh'u benimle kalması için ikna etmiştim, kolay olmamıştı elbette ama yıllardır ölen annemin bende bıraktığı boşluğu aratmayacak derecede yanımdaydı ve bana yardım etmişti yıllar boyu.
"Doğru Bayan Oh."
"Neyse çıkalım mı artık?" diye sordum. Destiny ile beraber gidecektim çünkü Bayan Oh sabah erkenden gitmişti. Bunun için Bayan Oh'a bir şey söyleyemezdim, bizim yanımızda rahatça ağlayamayacağını biliyordum elbette. O yüzden bir şey söylememiştim.
"Olur, gidelim."
Beraber odamdan çıkıp aşağı indiğimizde siyah rugan ayakkabılarımın bağcıklarını bağlamaya başladığımda bir şeyi unuttuğumu fark ettim.
"Sen bekle burada geliyorum sevgilim birazdan."
Destiny beni onayladığında ayakkabımı çıkarmaya uğraşmadan kendi odama doğru yürümeye başladım. Sehun Aquamarine'in gözlerine bayılırdı. Hatta bunun için beraber lens bile almıştık. Ben mavi renk, Sehun ise kahverengi ve mavi almıştı lensini. O günkü neşesi gözümün önüne geldiğinde derin bir nefes alıp lens kutularıma uzandım. Zaten gözlerim kahverengi olduğu için sadece sağ gözüme taksam yeterdi mavi lensi. Taktığım zaman odamdan çıkarak tekrar aşağı indim. Destiny kucağına Aquamarine'i almış ve başındaki tüylerini okşuyordu.
"Gidelim," dedim kapıyı ardımdan kapatarak. Aquamarine'i nasıl otobüse bindirecektik hiçbir fikrim yoktu ama yine de Sehun'un Aquamarine'i görmek isteyebileceğini düşünmüştüm.
"Aquamarine'i nasıl bindireceğiz otobüse?" diye sordum Destiny'ye. Çünkü ben cevap bulamamıştım. Sırt çantasına koyup öyle götürebilirdim ama havasız kalırdı, ki Aquamarine inanılmaz hareketli bir köpekti. Hiç durmazdı yerinde.
"Taksiyle gitsek ya sevgilim?"
Destiny uzanıp yanağımı öptüğünde hafifçe gülümsedim. Yanağımdan, özellikle yanağımda olan yara izini öpmesine bayılıyordum.
"Doğru."
Destiny kucağındaki Aquamarine'i yere bıraktı ve giydiği beyaz kot pantolonunun cebinden telefonunu çıkarıp taksinin numarısını çevirdi. Ben de o sırada Aquamarine için yere eğilmiş ve tüylerini okşuyordum. Bu aralar çoğu şeyle ilgilenmeye fırsatım yoktu. O gün, Destiny bana son kez ağlamamı söylediğinde saatler boyu ağlamış olsam da şimdi ağlamıyordum. Arada bir buruk hissetsem de artık kendimi tutup ağlamıyordum.
"Binecek misin Kook artık arabaya?"
----------
"Hey," diye seslendim elimdeki çiçekleri mezarın üzerindeki çiçeklerin yanına bırakırken. Bunları, sabah Bayan Oh bırakmış olmalıydı.
Buraya gelmeyeli çok uzun bir zaman oluyordu. Aslında gelmek istemiştim defalarca ama yalnız başıma gelirsem eğer dayanamayıp ağlayacağıma adım kadar emindim.
"Sen yokken çok şey değişti Sehun. Mesela dersleri dinleyerek geçen ben kaldım bu yıl. Annen bizimle yaşıyor mesela. Aquamarine seni özlüyor Sehun," dedim sesim titrerken. "Ben de özlüyorum. Biliyor musun en çok da her an bir yerlerden fırlayıp, "Ben buradayım aşkım, ağlamana gerek yok," diyecek gibi oluşunu. Alıştım sayılır ama hâlâ zor Sehun."
Uzun bir süre aradan sonra başımı Destiny'nin omzuna yaslayıp elime değen elini tutarak havaya kaldırdım.
"Senin yokluğunu Destiny sayesinde atlattım. Zor oldu ama yaptım işte," dedim. "Eğer Renkli ile ilişkimin boyutunu soracak olursan..."
Destiny'e öyle seslenmiştim çünkü Sehun'un Destiny'e taktığı lakap buydu. Derin bir nefes aldım. Bunu çok düşünmüştüm. Günlerdir düşünmekten zar zor uyuyordum. Neredeyse bir buçuk yıldır Destiny'i tanıyordum ve ona en saf duygularımla bağlanmıştım. Yaşadığım acıyı Destiny sayesinde geride bırakmıştım, Destiny ile beraber gülmüş ve beraber ağlamıştım, artık her şeyim Destiny ileydi. Belki henüz erkendi, biliyorum ama istiyordum. Artık bundan emindim zaten.
"Evleniyoruz."
✨✨
Çok sıradışı bir evlilik teklifi değil miydi? Mezarlıkta ksjshd
Seviliyorsunuz 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquamarine
FanfictionJeon Jungkook, heterokromi iridium hastalığına sahip evcil köpeğinin her gün ona getirdiği tokaların sahibine kalbini kaptıracağını nereden bilebilirdi ki? • heterokromi iridium: Bir canlıda iki farklı renkte gözün bulunması.