"Yavaş ye Sehun, boğulacaksın!"
Beraber film izliyorduk ve Sehun televizyonun karşısındaki koltuğuma uzanmış, yattığı yerden avuç avuç cips alıp yiyordu. Bense yere oturup sırtımı koltuğa yaslamış ve küçük ısırıklarla cips yiyordum.
"Kook bir sus da şu filmi izleyelim."
"Tamam," diyerek filme döndüm. Bu filmi çok seviyordum, neden bilmiyorum ama her bir sahnesi çok hoşuma gidiyordu ve hiç usanmadan yedi defa izlemiştim ama gelin görün ki, sekizinci defayı izliyordum şu an.
"Sıkıldım Jungkook. Nasıl bu filmi izleyip izleyip sıkılmıyorsun Kook anlamıyorum."
"Güzel film," diyerek omuz silktim. "Sen daha ilk defa izliyorsun Sehun, sana filmi her izlediğimde anlatıyordum ama sen sürekli sonra izlerim diyordun. Al işte izliyoruz."
"Filmi artık ezberledim Jungkook, en ince ayrıntısına kadar biliyorum filmi. O yüzden izlememe gerek yok."
"Kapatıyorum o zaman?"
Sorarcasına Sehun'a bakmaya başladım.
"Kapat."
Televizyonu kapattım ve ayağa kalkarak, "Odana gidebilirsin Sehun, düzenlemiştim geçen hafta," dedim. Evim çok büyük olduğu için en yakın arkadaşıma ait bir oda düzenlemiştik çünkü bazen burada kalıyordu. Genellikle kendimi çok yalnız hissettiğim anlarda.
Sehun onaylar biçimde başını salladığında Aquamarine'e seslendim. Birkaç saniye içinde evde Aquamarine'in koşturma sesi geldi.
"Sen daha uyumadın mı kızım?"
Aquamarine havladığında sağ kulağının arkasını okşadıktan sonra odama yürümeye başladım. Bugün fazlasıyla yorulmuştum ve saat gecenin ikisiydi. Buna ek olarak da yarın altıda kalkmam gerekiyordu çünkü daha güllerimle ve evin işleriyle ilgilenmeliydim. Okuldan sonra da yapabilirdim ama akşama doğru içki içen insanlar etrafta dolanıyorlardı. O yüzden işlerimi sabahları yapıyordum.
Odaya girdiğimde yatağa bedenimi bıraktım ve gözlüklerimi çıkartıp yan taraftaki sehpa gibi şeyin üzerine bıraktım. Aquamarine de yatağın boş kısmına tırmanarak yanıma kıvrıldı. "İyi geceler Aquamarine," dedikten sonra gözlerimi kapattım.
----------
"Bugün yağmur yok diye mi üzgünsünüz?"
Güllerim her zamanki gibi üzgün görünüyorlardı.
"İsterseniz eğer size yağmur yağdırabilirim çünkü dün söz verdiğim gibi bugün de babamı anlatacağım size."
Derin bir nefes alarak gökyüzüne bakıp söze başladım.
"Babam, işinde çok ciddi bir adamdı ama bana gelince pamuk gibi oluyordu. Bana hiç sert davrandığını, bağırdığını veya vurduğunu hatırlamıyorum çünkü böyle şeylere çok karşıydı. Beni sevdiği gibi ben de babamı seviyordum. Annemle çok yakışıyorlardı bir kere, ikisi de çok iyi insanlardı."
Gözümden düşen yaşlar güllerimin toprağını suluyordu. Hafifçe tebessüm ederek düşen gözyaşlarını elimle sildim.
"Size söylemiştim yağmur yağdırabilirim diye. Şimdi mutlu musunuz? Çünkü ben öyleyim."
İçeri girerek adımlarımı mutfağa çevirdim. Neyse ki kahvaltı hazırlamak o kadar da zor değildi. Kendi başıma halledebiliyordum bu işi.
Aquamarine evde havlayarak gezmeye başladığında yanıma gelmesini söyledim. Sehun'u uyandırabilirdi ve Sehun erken kalkmayı hiç sevmiyordu. Uyku eşittir Sehun'du.
Ben omlet yaparken Aquamarine havlayıp yerdeki tokayı patisiyle önüme itti. Toka olduğunu biliyordum çünkü Aquamarine toka çalma işini benimsemişti. Arkamı dönerek, "Bu defa hangi renk Aquamarine?" diye sordum. Bir kez daha havladığında yerdeki tokayı alıp rengine baktım. Siyahtı.
"Bir daha toka çalma," dediğimde koşarak mutfaktan çıktı. Büyük ihtimalle Sehun'un odasına gidiyordu. Tokayı sol bileğime takarak yaptığım omlete geri döndüm. Az kalsın yakıyordum.
Masayı tamamen hazırladığımda bardaklara meyve suyunu koyup yukarı, Sehun'un odasına çıktım. Aquamarine odada havlıyordu ama Sehun hâlâ uyumaya devam ediyor ve uyanma taraftarı olmuyordu.
"Gel kızım," diyerek Aquamarine'i yanıma çağırdım. Köpeğim yanıma gelmeyince Sehun'un yatağına yürüyüp sertçe, "Oh Sehun! Derse geç kaldık!" diye bağırdım.
Sehun yatağından zıplayınca hafif bir kahkaha attım. Sehun önce etrafa baktı sonra da benim gülen yüzüme. Onun hemen ardından da yataktan kalkıp beni evin içinde kovalamaya başladı. Bu anları hiçbir şeye değişmezdim, değişemezdim, çünkü içimi kaplayan mutlulukta Sehun'un büyük bir payı vardı.
*****
Yazacak not bulamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquamarine
FanfictionJeon Jungkook, heterokromi iridium hastalığına sahip evcil köpeğinin her gün ona getirdiği tokaların sahibine kalbini kaptıracağını nereden bilebilirdi ki? • heterokromi iridium: Bir canlıda iki farklı renkte gözün bulunması.