Aquamarine - 13

3.6K 246 93
                                    

"Ne?"

Destiny'nin şaşkın çıkan sesine şaşırmıyordum çünkü ben de en az Destiny kadar şaşırmıştım şu anki durumuma.

"Şey, ben... B-birden oldu. Pardon."

"Önemli d-değil."

İkimiz de bir süre ses çıkarmadan ve birbirimize bakmadan öylece oturduk. Sanırım ikimiz de sadece yan yana getirdiğim iki kelimenin yüzünden şaşkındık.

"Jungkook?"

Destiny bana seslendiğinde ellerimdeki bakışlarımı Destiny'ye çevirdim.

"Efendim?"

"Buradan, yani hastaneden çıktıktan sonra beraber bir şeyler içmeye gidelim mi?"

"Neden?"

"Ah, şey istemezsen sorun değil."

"Yok," dedim sessizce. "Gidelim."

Odanın kapısı açıldığında ikimiz de dönüp kimin geldiğine baktık. Hastanenin mor hemşire formasını giyen orta yaşlarda bir kadındı.

"Kendinizi nasıl hissediyorsunuz Bay Jeon?"

"İyiyim, sanırım."

"Bekleyin ağrı kesici iğnenizi vurayım."

Başımı onaylar biçimde salladığımda Destiny ile bakışlarımız kesişti. Sonra aklıma Aquamarine geldi. Hemşire iğneyi kolumu batırdığında ağzımdan kaçan küçük inlemeye engel olamadım. Böyle şeylerden korkmuyordum ama şu anda beklemiyordum bunu.

"Destiny, Aquamarine nerede?"

Destiny önce etrafına bakındı.

"Buralarda bir yerlerdeydi."

Eğilip yatağın altına baktı ve derin bir nefes alıp bedenini dikleştirdi.

"Yatağının altında uyuyor Jungkook."

Derin bir nefes aldım. Bir an Aquamarine kayboldu sanmıştım.

----------

"Dikkat etsene Destiny."

Sehun, Destiny'e çemkirirken ben de onlara fark ettirmeden gülmeye çalışıyordum. Hastaneden çıkalı iki gün oluyordu. Sehun her gün buraya geliyor ve durumumu kontrol ediyordu. Buna ek olarak da Destiny de geliyor ve bana yemek yapıyordu. Aynı şimdi olduğu gibi. Buna gerek olmadığını söylemiştim ama beni dinlememeyi tercih etmişti.

Sehun'la ikisi bir mutfağımı talan ediyorlardı, ve ben de mutfak ile birleşik olan salonumdan ikisini izliyordum.

"Jungkook, tencere nerede?"

Destiny'nin sorusu ile boyunun yetmeyeceği dolabı göstererek, "Orada," dedim.

Destiny önce kafasını yukarıya kaldırıp gösterdiğim dolaba baktı, sonra kendi boyuna, sonra da Sehun'a. Birkaç saniye Destiny'nin umutsuz bakışları ile bana bakmasıyla geçmişti ve en sonunda da Sehun, Destiny'iyi kenara itmiş ve dolabın kapağını açarak tencereyi Destiny'e uzatmıştı. Destiny teşekkür ederek tencereyi almıştı Sehun'dan. Ardından tencerenin içerisine su doldurarak ocağa koydu ve altını yaktı ocağın.

"Su kaynayınca haber verir misin Sehun?"

"Oldu hanımefendi başka bir şey?"

Sehun azarlar tonda konuştuğunda Destiny ters bakışlarını Sehun'a göstermekten çekinmedi. Aynı şekilde Sehun da öyle bakıyordu. Dayanamayarak, "Sehun," diye seslendim. Yoksa ikisinin arası kızışacaktı.

"Efendim Jungkook."

"Bana su getirebilir misin?"

"Elbette."

Sehun dolabın kapağını açtı ve cam su şişelerine bakındı ama Destiny, "Şu an Jungkook'un bünyesi zayıf. Soğuk su içmemeli," dedi. Sehun, "Haklısın," diyerek buzdolabının kapağını kapattı ve üst raftan desensiz bir bardak alarak musluktan su doldurdu. Yanıma gelip su bardağını uzattığında teşekkür ederek su bardağını elinden aldım ve birkaç yudum su içerek hemen yanımdaki sehpaya bıraktım bardağı.

"Jungkook?"

Destiny'nin sesi ile Sehun'daki bakışlarımı Destiny'e çevirdim.

"Ne yemek istersin?"

"Kimchi," dedim düşünmeden ama benim evimde kimchi yoktu ve şu an bir yerden almak sıkıntı olurdu. O yüzden tam itiraz edecektim ki Destiny konuşarak söyleyeceklerimi ağzıma tıktı resmen.

"Benim evde vardı. On dakikaya gelirim."

Destiny evden koşar adımlarla çıktığında arkasından bakarken gülümsediğimin farkında bile değildim. Eğer Sehun omzuma vurup söylemeseydi uzun süre farkına bile varamayacaktım.

"Ne gülümsüyorsun Jungkook?"

"Bilmiyorum," dedikten sonra omzumu silktim. "Sadece gözlerine hayran kaldım."

"Sen şuna kızdan hoşlanıyorum desene Jungkook."

Aquamarine havladığında onunda gözlerine de hayranlıkla baktım. Nedense bu nadir görülen hastalık bana tuhaf gelmiyordu aksine çok büyüleyici bir şeydi. Ve sanırım gerçekten Destiny'den hoşlanıyordum.

✨✨

Biliyorum uzun zamandır yeni bölüm atmıyorum ama bu aralar o kadar yoğunum ki strese girip her şeyi boş verdim ve hiçbir şey yapmadım.

Neyse sorunlarımla sizi sıkmanın manası yok sksnsb

Neyse sorunlarımla sizi sıkmanın manası yok sksnsb

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AquamarineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin