Zilin çalmasıyla beraber elimdeki zıplayan topu duvara atmaktan vazgeçerek topu sağ avcumun içerisine aldım. Uzandığım koltukta bedenimi dik bir konuma getirip elimdeki topu koltuğun kenarına bıraktığım sırada Aquamarine benden önce havlayarak kapıya ulaşmış ve kapının önünde durmuş zıplayarak havlıyordu.
Kapıyı açtığımda kenara çekildim. Kimin olduğuna bakmamıştım çünkü evime Destiny'den başkası gelmiyordu, eskiden olsa Sehun gelir ve Aquamarine'i kucağına alarak, "Hadi gözlerimizi Aquamarine'i benzetelim," derdi, o da benim gibi çok severdi Aquamarine'in gözlerini. Şimdi ise Sehun yoktu, ölümünün üzerinden neredeyse iki aya yakın bir süre geçmişti ama ben toparlanmayı başaramamıştım. Ailem dediğim dostum yanımda değilken zordu. Yemek yerken masadaki boşluk gözlerimin dolmasına neden oluyordu. Hiçbir zaman duygusuz biri olmamıştım ama şu anda yaşadığım duygu yoğunluğu da boğuyordu beni. Yemek yerken yediğim şeyi yutarken bile o kadar çok zorlanıyordum ki...
"Jungkook?"
Bana seslenen Destiny ile dalmış olduğum düşüncelerim arasından sıyrılıp Destiny'e baktım. Bakışlarım hep dalgındı, birine uzun süre bakamıyordum mesela. Baktığım an düşünceler arasında dalıp gitmem an meselesiydi.
"Efendim?"
"Neredeyse beş dakikadır kapıyı kapatmanı bekliyorum. Kapatacak mısın artık?"
"Ha, doğru. Kapı," diyerek daha fazla açık tutmadım kapıyı.
"Son iki aydır iyi değilsin. Emin misin evden dışarıya çıkmak istemediğine?"
Başımı onaylar biçimde salladım. Okula bile gitmiyordum. Derslerden kalmak umurumda değildi. Çünkü orada da Sehun ile olan birçok anım vardı. Belki sonsuza kadar kaçamazdım en yakın arkadaşımın ölümünden ama kaçabildiğim yere kadar kaçmak istiyordum.
"Jungkook, lütfen. Sen böyleyken boğulacak gibi hissediyorum. Unut Sehun'u demiyorum ama kendini bu kadar hayattan soğutlaman beni korkutuyor, sanki sana ulaşamayacakmışım gibime geliyor."
"Destiny," dedim koltuğa otururken. "Elimde olan bir şey değil. Ölen birinin ardında kalmak çok zor gerçekten. Dayanma sınırıma ulaştım artık. Söylesene bana. Daha kaç kişiyi kaybedeceğim ben?"
Sözlerim ile Destiny önümde diz çöküp ellerime uzandı ve yemek yemediğim için zayıflayan parmaklarımı elleri arasına aldı. Yemek yerken zorlanıyordum her şeyde olduğu gibi. Hayatımda olan ölümler mahvediyordu beni.
"Kaybetmeyeceksin Jungkook. Ben buradayım, gitmeyeceğim senden."
Bakışlarımı kaçırdım çünkü ölüm hâlâ vardı ve hiç ayrılmayacaktı peşimizden. Söz verse bile boşunaydı, herkes gibi bir gün o da gidecekti ben de...
"Bana bak Jungkook."
Çenemde Destiny'nin narin parmaklarını hissettiğimde kaçırdığım bakışlarımı sevdiğime çevirmek zorunda kaldım.
"Son kez ağla Jungkook. Son olsun bu, bir daha akıtma gözyaşlarını tamam mı?"
Destiny sözlerini bitirir bitirmez gözlerimden yaşlar bir bir yuvarlanmaya başladı. İki aya yakın bir süre geçmesine rağmen ben hâlâ aynıydım, hâlâ aynı acı, hâlâ aynı duygu yoğunluğu vardı üzerimde ama ben hâlâ nefes alıyordum. Belki can dostumu unutamazdım ama yaşamaya devam etmeliydim, kural böyleydi. Biri gider, diğeri kalırdı.
Kollarımı ayağa kalkmış Destiny'nin beline sardım ve ağlamaya devam ettim. Saçlarımda Destiny'nin narin parmakları gezinirken acımı sanki benden çekip alıyormuş gibi hissediyordum. Bana iyi gelen şeydi sevgilim. Yalnız değildim, acıdan ölsem bile Destiny benim için burada olacaktı. Biliyordum bunu.
Destiny saçlarımı okşamaya devam ederken, "Geçecek," demesi üzerine, "Geçecek," diye fısıldadım. Aradan geçen uzun bir zaman diliminden sonra Aquamarine havlayarak içinde bulunduğumuz odaya girdi ve kafasını bacaklarıma sürterek ona dönmemi sağladı. Sivri dişleri arasında beyaz bir toka duruyordu. Ona baktığımı görünce tekrar havlayıp tokayı ayak ucuma bıraktı.
Destiny yanıma oturup sağ elimi tutarak parmaklarımızı birleştirdi ve o da Aquamarine'e baktı. Gördüğü toka ile hafifçe güldü. Ağlarken gülmek tabiri bana ne kadar tuhaf gelse de Aquamarine'in getirdiği toka yüzünden bu durumun içinde bulmuştum kendimi. Hafiften tebessüm etmiştim. Bana Destiny ile ilk zamanlarımızı anımsatıyordu.
"İyi ki varsınız," dedim hâlâ gözyaşlarım akmaya devam ederken.
"Tüm sevgim sizin."
✨✨
Jungkook'un resmini bırakıyor ve gidiyorum.
Seviliyorsunuz 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquamarine
FanfictionJeon Jungkook, heterokromi iridium hastalığına sahip evcil köpeğinin her gün ona getirdiği tokaların sahibine kalbini kaptıracağını nereden bilebilirdi ki? • heterokromi iridium: Bir canlıda iki farklı renkte gözün bulunması.