Aquamarine - 15

3.5K 218 74
                                    

"Jungkook, aşkım hadi uyan. Sana kahvaltı hazırladım."

Sehun'un gür sesine karşılık yorganı tamamen kafamı kapatacak şekilde kendime çektim. Nedense yatağımdan kalkmak zor geliyordu bana.

"Defol git başımdan Sehun."

"Ama Jungkook tüm hünerlerimi ortaya koyarak sana kahvaltı hazırladım."

"O zaman beş dakika rahat bırak beni de uyuyayım azıcık daha."

"Ama sadece beş dakika Jungkook."

Başımı onaylar biçimde sallayıp uyumaya devam ettim. Sehun'un odadan çıktığını kapının gıcırdamasıyla anlamış oldum. Aradan bir-iki dakika geçmiş olmalıydı ama bu defa da evde Aquamarine'in koşuşturma sesleri odama doğru geliyordu.

"Ah, hadi ama!" diyerek üzerimdeki yorganı ittirdim ve sırtımı yatağımın başlığına yasladım. Zaten yasladığım an Aquamarine odama girmiş ve yatağıma zıplamıştı. Ardından birkaç saniye bana bakmış ve kucağıma atlayarak kafasını karnımın üzerine koymuştu.

"Beni uyandırmana sinirlendim ama sana kızgın kalamıyorum Aquamarine," diyerek kafasının üzerindeki tüyleri okşamaya başladım. "Ben hastanedeyken kimse sana sevgi göstermedi değil mi kızım?"

Aquamarine havladığında gülerek iki kulağını birden tutup havaya kaldırdım.

"Ne kadar şirin bir şey oldun sen öyle."

"Jungkook, daha kalkmadın mı?"

"Kalktım Sehun, geliyorum birazdan."

Aquamarine'i yatağımın üzerine bırakarak ayaklarımı yatağımdan aşağı sarkıttım. Yüzümü yıkasam iyi olurdu. Okuldan izinli olduğum için normal uyuduğum süreden daha fazla uyuyordum ve yüzüm daha çok şişiyordu.

Lavaboya girip işlerimi hallettim. Aynada kendime bakınca yüzüm bir garip göründü bana. Saçlarım tamamen dağılmış ve gözlerimin altı normalinden daha fazla mor duruyordu. Omuz silkerek saçlarımı hafifçe ıslatıp öne doğru taradım. Ardından ellerimin yardımıyla saçlarımı ortadan ayırdım. Böyle daha iyiydi.

Lavabodan çıkarak mutfağa doğru yürüdüm. Adımlarım fazla yavaştı. Sehun'un büyük annesi kadar yavaş yürüyordum. Sehun'un büyük annesi demişken bir ara onu ziyaret etmeliydim, fazla özlemiştim.

Mutfağa girdiğimde birbirlerine çatal doğrultmuş bir Destiny ve Sehun'u görmeyi kesinlikle beklemiyordum. Şaşkınca, "Sehun?" diye seslendim. İkisi de dönüp bana baktığında hafifçe gülümseyip, "Günaydın," dedim.

"Günaydın Jungkook."

İkisi de aynı anda konuşunca birbirlerine dönerek gözlerini kısıp tekrar çatalları birbirine doğrulttular.

"Vay canına, harika anlaşıyorsunuz."

Kendi yerime, yani Sehun'un karşına oturdum.

"Sen ne zaman geldin?"

Destiny'e döndüğümde önündeki tabağın kenarına çatalını koyup bana baktı.

"Çok olmadı. Sana kimchi getirmiştim. Sonra Sehun beni kahvaltıya davet etti."

Sehun'a döndüğümde yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Neden Destiny'i kahvaltıya çağırdığını anlayıp masanın altından bacağına sert olduğunu düşündüğüm bir tekme savurdum. Sehun'un yüzündeki gülümseme bir anlığına kaybolsa da Sehun bozuntuya vermedi ve kahvaltısına döndü.

"Hoş geldin o zaman."

Kahvaltıya başladığımda Aquamarine koşarak merdivenlerden inmiş ve masanın altına girerek kafasına bacaklarıma sürtmüştü.

"Ah, seni unuttuk değil mi?"

Sehun bana bakıp, " Kendi kendine mi konuşuyorsun Jungkook?" diye sordu.

"Aquamarine'den bahsediyorum Sehun.  Masanın altına bak."

"Ay ben Aquamarine'i tamamen unuttum."

Sehun hızlıca masadan kalktığında gülerek başımı sağa sola salladım.

"Jungkook, evden çıkamıyorsun ya hani. Ben evden oyun getirsem oyun oynasak olur mu?"

"Yorulmana gerek yok. Böyle iyiyim."

"Yok, yorulmam. Sana da biraz moral olmuş olur."

"Sen bilirsin," dedikten sonra omuz silkip kahvaltıma döndüm. Onun yüzünden bıçakladığım için kendini suçluyor olmalıydı. O yüzden çok fazla ısrar etmemiştim. Kendini bu konuda rahat hissedene kadar fazla üstüne gitmeyi düşünmüyordum.

"Hallettim Kook."

"Aferim Sehun sana."

Kahvaltıyı bitirdikten sonra ben sandalyemi kenara çekmiş ve Sehun ile Destiny'nin masayı toplamasını izlemiştim. Mutfağı toplamak fazla vakitlerini almıştı çünkü Sehun kahvaltı hazırlayayım derken mutfağımı batırmıştı. Mutfakta ikisinin işi bittiğinde hep beraber, Aquamarine de dahil, salona geçmiştik.

"Ee ne yapıyoruz Kook?"

"Bilmem," diyerek omuz silktim.

Kapı çaldığında Sehun, Destiny'iye, "Sen daha yakınsın kapıya baksana," demişti. Destiny ise hiç oralı olmamıştı. Zil çalmaya devam edince ikisinin de açmayacağını anladığımda yavaşça ayağa kalktım ama Destiny kolumdan tutarak beni durdurmuştu.

"Ben bakarım, sen otur Jungkook."

Onaylar biçimde başımı sallayıp yerime oturdum. Destiny, kapıyı açtığında Bayan Oh'un, "Sen kimsin? Jungkook'un kız arkadaşı mı?" demesiyle sertçe yutkundum.

✨✨

Diyorsunuz ki hani iki günde bir yeni bölüm gelirdi? Başlarda öyle hayal etmiştim ve atıyordum da sonra hızı yavaşladı. Hazır sömestr gelmişken bunu telafi edeceğim kesinlikle.

Bu arada yeni kapak nasıl olmuş sizce?

Neyse sizi Jungkook Bey'in resmiyle baş başa bırakıyorum kskshdhd

Neyse sizi Jungkook Bey'in resmiyle baş başa bırakıyorum kskshdhd

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
AquamarineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin