Destiny'ye söylediğim son cümle onun utanmasını sağlamış ve odadan çıkmıştı. Hafifçe gülerek biraz doğrulmaya çalıştım ama yaram acıyınca yüzümü buruşturarak bu yaptığımdan vazgeçtim ve eski pozisyonuma dönerek camdan dışarı baktım. Hava yağmurluydu bugün. Aslında bence havanın yağmurlu olmasının sebebi gökyüzünün hüznünü gösteriş şekliydi.
Odanın kapısı açıldığında bakışlarımı camdan çekerek gelene baktım. Bayan Park ve Sehun'du.
"Jungkook, tatlım nasılsın?"
Bayan Park yanıma gelerek alnımdaki saçları kenara itti ve yanımdaki koltuğa oturdu.
"İyiyim Bayan Park."
"Endişelendirdin beni Kookie."
"Üzgünüm Bayan Park," dediğimde Bayan Park hafifçe gülümsedi.
"Önemli değil Kookie. Bir şeyler yedin mi?"
Başımı olumsuz manada salladığım sırada Aquamarine havlamaya başlamıştı.
"Sen de mi geldin kızım?"
Aquamarine bir kez daha havlayınca hafifçe gülümsedim. Köpeğim ailemden bir parçaydı benim için.
"Sehun, şu şeyi çek de Kookie getirdiklerimi yesin."
Bayan Park yatağın ayak ucunda duran yemek yenilen şeyi işaret ettiğinde Sehun da başıyla onaylamıştı Bayan Park'ı. Sehun masayı önüme çektiğinde Bayan Park yanıma otururken yere bıraktığı poşeti yerden alarak içindekileri çıkartıp hepsini önümdeki masaya dizmeye başladı. Sehun'a baktığımda neredeyse gözlerinin parladığını görebiliyordum.
"Bunları sana yaptım Kookie."
"Teşekkürler Bayan Park ama gerek yoktu."
Bayan Park söylediklerimi görmezden gelerek Sehun'a döndü.
"Sehun, sen Jungkook'a yardım edersin yemek yerken. Benim gitmem lazım."
"Tabii ki Bayan Park."
"Görüşürüz Kookie."
"Görüşürüz Bayan Park," hafifçe el salladım.
Sehun yanıma oturduğunda yatağımın baş kısmını biraz yukarı kaldırdı. Bayan Park'ın masaya bıraktığı kaşıklardan birini aldı ve hemen önündeki kaseyi kavrayarak kaşığı içerisine daldırdı.
"Sehun, kendimi çocuk gibi hissediyorum."
"Bir şey olmaz. Şimdi Kookie için yemek vakti."
Gözlerimi devirip Sehun'un uzattığı kaşıktaki çorbayı içerek yuttum. Çok sıcaktı.
"Sehun, sıcak."
Sehun diğer kaşığı çorba ile doldurunca biraz üfledi ve kaşığı öyle uzattı.
"Böyle daha iyi. Ne zaman çıkacağım hastaneden?"
Sehun bir kaşık çorba daha uzatırken, "İki gün sonra," dedi. O sırada Destiny içeriye girdi.
"Ah, şey çantamı burada unutmuşum da," diyerek yatağımın yanındaki küçük dolaba yöneldi.
Sehun'un telefonu çalmaya başladığında elindeki kaşığı masaya bırakıp sağ bacağını uzatarak cebinden telefonunu çıkardı.
"Evet anne."
"Jungkook'un yanındayım. Gelemem anne."
"Cidden gelemem anne, Jungkook'u böyle bırakamam biliyorsun."
"Sehun gidebilirsin," dedim sessizce. Sehun telefonunu kulağından çekip ekranını sol avucu ile kapatıp, "Seni bu durumdayken olmaz Kook," dedi.
"Tamam anne, geliyorum yirmi dakika içerisinde."
Sehun telefonu kapattığında yüz ifadesi az önceki gibi neşeli değildi.
"Annem kesin gelmemi istedi Jungkook. İşim biter bitmez geleceğim."
"Sorun değil."
"Destiny, Jungkook'a yemek yemesi konusunda yardımcı olur musun?"
Destiny, Sehun kendisine seslenince birkaç saniye şaşkınlıkla Sehun'a baktı, ardından onaylar biçimde başını aşağı yukarı salladı.
"Geleceğim hemen."
Sehun odadan çıktığında Destiny, Sehun'un yerine oturdu ve az önce masaya bıraktığı kaşığı eline aldı.
"Hangisinden yemek istersin?" diye sordu nazik çıkan sesiyle.
"Ben kendim yiyebilirim."
"Bu hale gelmende benim büyük payım var Jungkook. Ufak bir yardımım dokunsa sorun olmaz."
"Ama-"
Destiny sözümü kesmiş ve önümde duran pilavın üzerine koyduğu balığı tıkıştırmıştı ağzıma.
"Güzel, değil mi?" diyerek hafifçe gülümsedi.
Zorlukla yuttuktan sonra, "Sorma, çok güzeldi," dedim.
"Biraz daha çorba?"
"Olur."
Destiny kaşığı uzattığında çorbayı içtim ama hâlâ sıcaktı.
"Tam adın ne Jungkook?"
Destiny'nin sorusu ile birkaç saniyeliğine şaşırmıştım.
"Jeon Jungkook. Senin? Senin tam adın ne?"
"Destiny Bowery."
Destiny kaşığı yeniden uzattığında, "Neden adın İngilizce?" diye sordum.
"Annem Güney Koreli, babam Amerikalı. O yüzden."
"Bu gözlerinin çekik olmasını açıklıyor," diye mırıldandım.
"Efendim?"
"Çok güzelsin."
Bu cümleyi kesinlikle söylememeliydim.
✨✨
Yazacak not bulamadım sori öskdjx.
Neyse sizi seviyorum 💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquamarine
FanfictionJeon Jungkook, heterokromi iridium hastalığına sahip evcil köpeğinin her gün ona getirdiği tokaların sahibine kalbini kaptıracağını nereden bilebilirdi ki? • heterokromi iridium: Bir canlıda iki farklı renkte gözün bulunması.