Sehun, ben ve Destiny koltukta yan yana dizilmiş Bayan Oh'un, yani Sehun'un annesinin karşısında oturuyorduk. Arada tuhaf bir sessizlik vardı.
"Jungkook yavrum, sen sıkıştın o ikisinin arasında. Yanıma gel istersen."
"Teşekkürler," diyerek ayağa kalkıp Bayan Oh'un yanına oturdum. Destiny bizden tarafa bakmayarak pembe çoraplarına odaklamıştı bakışlarını. Sanırım Bayan Oh'un sorusu biraz onu şaşırtmıştı. Çünkü soruyu duyunca öylece kalakalmış ve cevap verememişti. O yüzden ben yaramın el verdiği kadar hızlı bir şekilde yerimden kalkarak hâlâ kapıda dikilmeye devam eden Bayan Oh'un yanına gitmiştim. Sonrası ise üçümüz yan yana aynı koltuğa dizilmiştik.
"Az önce sorduğum soruya cevap alamadım. Şu kız," dedi Bayan Oh, Destiny'iyi işaret ederek. "Senin kız arkadaşın mı Jungkook?"
"Hayır, değil. Komşum. Yaralandığımı duyunca geçmiş olsuna gelmiş."
"Ne kadar iyi komşulara sahipsin. Benim komşularım ölsem gelip bakmaz bana."
"Öyleyim," dediğimde Destiny bakışlarını ayaklarından çekip önce Sehun'a, sonra bana çevirdi. Ardından, "Jungkook, ben gitsem iyi olacak," diyerek ayaklandı.
"Otursaydın," diyerek sırıtmaya başladı Sehun. "Muhabbet ederdik."
Destiny, "Yok," diyerek sertçe Sehun'a baktı. Sanırım aralarındaki çekişmeyi düzeltmek düşündüğümden de fazla zaman alacaktı. Destiny gittikten sonra Bayan Oh yerinden kalkınca Sehun annesine dönerek, "Nereye anne?" diye sormuştu.
"Mutfağa Sehun. Akşam yemeği yapacağım. Senin yemek yapabileceğini pek sanmıyorum."
"Yapabilirim anne."
"Yapamazsın Sehun."
"Yaparım anne."
Sehun ve Bayan Oh inatlaştıkları için birbirlerine tuhaf bakışlar atıyorlardı. Bense ikisine gülerek bakıyordum. Ben de annemle bazen bu şekilde inatlaşırdım ama genellikle annem kazanırdı. O anlar aklıma geldikçe annemi ne kadar özlediğimin farkına varıyordum. Ailemi gerçekten çok özlemiştim.
"O zaman Sehun ikimiz de yemek yapalım. Jungkook hangi yemeğin daha iyi olduğuna karar versin."
Bakışlar bana çevrildiğinde, "Karar sizin Bayan Oh," diyerek omuz silktim.
"İyi olan kazansın anne."
"Hadi bakalım Sehun."
---------
Bayan Oh ve Sehun'un inatlaşması üzerine ikisi de yemek yapmışlardı ama Bayan Oh sabah Sehun'un dağıttığı mutfağı görünce önce bir şok olmuş ardından Sehun'a dönerek bir güzel kızmıştı. Önce beraber mutfağı toplamışlar ve yemeği öyle yapmışlardı.
Ben de yemeklerin tadına bakmıştım. Bayan Oh'un yemekleri gayet güzelken Sehun'un yemeklerinin tadı yoktu veya tuzsuzdu. Yine de kalbi kırılmasın diye elimden geldiğince nazik bir şekilde güzel olmadığını belirtmeye çalıştım ama ne kadar başarılı oldum bu konuda bilmiyordum.
Bayan Oh gittikten sonra sabahtan beri ortalıkta gözükmeyen Aquamarine'i bulması için Sehun'a görev vermiştim. Sehun Aquamarine'i bulduğu zaman Sehun'un yemeklerini Aquamarine'e vermeyi planlıyordum. İsraf etmek pek bana göre değildi.
"Jungkook, köpeğin hiçbir yerde yok."
"Bahçeye baktın mı Sehun?"
"Ah, doğru bahçe," diyerek bahçeye çıktı Sehun. Bu çocuk bu akılla nasıl tıpı kazanmıştı? Parmaklarımı kıtlatarak koltukta uzandım. Bu aralar kendimi fazlasıyla halsiz hissediyordum, durup dururken uykum geliyordu.
"Jungkook, Aquamarine bahçede de yok."
"Nasıl yok?" diyerek daha birkaç saniye önce uzandığım yerden kalktım. Aniden kalktığım için biraz başım döndü ama çabuk geçmişti.
"Yok işte Kook, bulamadım hiçbir yerde."
Aklıma gelen birkaç kötü senaryodan sonra bir ileri bir geri gitmeye başladım.
"Aquamarine'in bensiz bir yere gitmez ki Sehun."
"Biliyorum ama evde yok Jungkook."
Sinirle birkaç derin nefes alıp geri bıraktım. Nereye gidebilirdi ki Aquamarine?
Çalınan kapıyla hızlı adımlarımla kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda karşımda, kucağında uyuyan Aquamarine ile dikilen bir Destiny elbette beklemiyordum. Biraz şaşırsam da rahat bir nefes alıp Destiny'e, "İçeriye geç," dedim kenara çekilerek. Sehun önden odaya giren Destiny'i gördüğünde o da benim gibi şaşırdı.
"Jungkook, köpeğini az önce yatağımda uyurken buldum. Sanırım benim peşimden o da gelmiş."
"Getirdiğin için sağ ol Destiny, bir an Aquamarine'i bulamayınca endişelenmiştim."
"Önemli değil," diyerek kucağındaki Aquamarine'i yanındaki koltuğa bıraktı. Hazır buraya gelmişken belki Sehun ile aralarındaki buzları çözmelerine yardım edebilirdim. Sonuçta Destiny'den hoşlanıyordum. Sanırım bu gidişle duygularım hoşlantıdan aşka dönüşecek gibi duruyordu ve ben de ona duygularımı söylerdim o vakit. Çünkü hayat kısaydı ve yapabildiğimiz kadar mutlu olmalıydık.
"Kahveye ne dersin?"
"Olur derim Kookie," dediğinde hafifçe gülümsedim. Kookie demesi hoşuma gitmişti.
✨✨
Sanırım artık günde bir bölüm atıp tatilde bu hikayeyi bitireceğim. Ha bu arada saçma gelen herhangi bir yer var ise eğer söylemekten lütfen çekinmeyin.
Umarım bölümü sevmişsinizdir. Sizi seviyorum 💕
Yarınki bölümde görüşmek üzere. Adiyosss 😂
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aquamarine
FanfictionJeon Jungkook, heterokromi iridium hastalığına sahip evcil köpeğinin her gün ona getirdiği tokaların sahibine kalbini kaptıracağını nereden bilebilirdi ki? • heterokromi iridium: Bir canlıda iki farklı renkte gözün bulunması.