-3-

488 16 0
                                    

Alarmın hayat neşemi sömürecek şekilde çalmasıyla uyandım.

10-15 dakika boyunca tembel bedenimi yataktan kaldırmaya çalıştıktan sonra banyoya doğru ilerledim.

Aynadaki görüntüme iğrenerek baktım. Annem gibi güzel olmak isterdim, ama sevimsiz bir suratım vardı.

Oysa ki annem çok güzeldi. 36 yaşındaydı ama cildine iyi bakıyordu. Fiziği de düzgündü. Uzun boylu,ince.

En sonunda toparlanıp kahvaltı masasına kendimi atabilmiştim. Peynire uzanırken,

"Akşam misafirler kesin geliyor mu?" diye sordum.

Annem başıyla onayladı.

"Altı buçukta burada olacaklar. Ayla ve oğlu....neydi adı, unuttum."

"Ben odamdan çıkamam, ona göre."

"Eylülcüğüm, misafirlere merhaba deyip çekilirsin. Oğluyla sohbet etmek istersen odana gidersiniz."

Neden elin oğluyla sohbet etmek isteyeyim, diye düşünerek ofladım.

~~~~~~~~~

İkinci dersin teneffüs zili çalmış, sabah sabah işlediğimiz Fizik dersinden sonra başımı sırama gömmüştüm.

Gözde de aynı durumda olmalıydı ki, her zamanki enerjisini yitirmişti ve konuşmuyordu.

O sırada başımın dibinde bir çığlık duydum. Bu İpek'di. Her gün saçlarını iki yandan örgü yapıp gelen kız.

"Ne oldu?" diye sordum.

"Kuzey beni twitterda takip ediyor!!" diye çığırdı.

"Ee?"

"Acaba o da benden hoşlanıyor mudur?" diye sordu.

Ne?

"Sen Kuzey'i mi seviyorsun?"

Başını salladı. "Sence de çok tatlı değil mi?"

"Bence değil. " Yalan söylemiştim. İnternette gördüğüm baklavalı resminden sonra tatlı olmadığını söylemek, soğuk bir günde bikiniyle gezmek gibi bir şeydi.

Kuzey sınıfa girdiğinde İpek'in kalp atışlarını buradan işitebiliyordum.

Egoist çocuk bana yaklaştı.

"Ne o, bugün trafik kazası tehlikesi geçirmedin mi? Ama seni uyarmalıyım, bir dahaki sefere yanında olmayabilirim."

Gözde şaşkınlıkla bana 'ne oluyor' bakışlarından birini attı.

"Beni kurtaran sen değildin." diye hatırlattım ama Kuzey çarpık gülüşlerinden birini atıyordu ve çok....çekiciydi.

"Neyse, uğraşamayacağım seninle. Bu arada o merak ettiğin kız, yani Ayça kuzenimdi. Tekrardan söyleyeyim de bir daha hesap sorma."

Ahmak. Ukala. Egoist. Şımarık. Gıcık.

Resmen arkadaşlarımın yanlış anlamasını sağlamıştı. Ondan hesap sormamıştım ki.

~~~~~~~~~~~

Teyzem tekrar gelmişti. Onlar annemle masayı hazırlarken ben salonda televizyonda maç izliyordum.

Evimiz açık mutfak olduğu için annemlerin masayı hazırlarken gürültüleri geliyordu.

"Anne biraz durun ya" Gözlerimi televizyondan ayırmadan konuştum.

"Eylül öyleyse gel de yardım et. Az sonra burada olurlar." dedi iğneleyici bir ses tonuyla.

Saat 6 buçuğa yaklaşmış, yemekler yapılmış, masa hazırlanmıştı. Babam düzenli olarak bize para gönderiyordu ve annem de bankacı olduğu için zengin sayılırdık. Yemek masası da oldukça lükstü.

O sırada kapı çalındı.

"Kapıya bak kızım, geldiler."

Kapıyı açtığımda karşılaştığım görüntü hiç de hoşuma gitmemişti.

Genç görünümlü, bakımlı bir bayan ve arkasında......oldukça çekici bir çocuk. Her zamanki çarpık gülümsemesiyle karşımdaydı.

Kuzey.

Birkaç saniye olanları idrak edebilmem için öylece bakmam gerekmişti. Yuh artık, bu nasıl bir tesadüftü?! Kuzey'in burada ne işi vardı?!

"Hoşgeldiniz." Annem ve teyzem Ayla Hanım'la sarılıp öpüştükten sonra Kuzey'e döndüler.

"Bak oğlum, bu da Eylül. Seninle aynı yaşta."

"Biz zaten tanışıyoruz," diye cevap verdi.

"Yaa?! Öyle mi, aynı okulda mısınız yoksa?"

İkimiz birden, "Aynı sınıftayız" dedik.

Yemeğe geçtiğimizde annemler kendi aralarında konuşuyor, biz de Kuzey'le bakışıyorduk.

Gülmemek için dudaklarımı ısırdım ve tabağıma döndüm.

Yemekten sonra teyzem, "Eylül hadi Kuzey'i odana götür."

Bu da neydi şimdi?

"Burada oturamaz mıyız teyze?"

"Bizim konuşacaklarımız var, siz odada ders falan çalışın, kavga etmezsiniz değil mi?"

"Ayol liseli genç bunlar, ne kavgası? Hadi odanıza gidin canlarım siz."

Ben önden, Kuzey arkadan odama girdik.

"Odan güzelmiş."

"Sağol."

Köşede duran gitarımı eline alıp çalmaya başladı. Şarkının ne olduğunu bilmiyordum ama oldukça güzel çalıyordu.

Bitirdiğinde, "Sen de mi gitar çalıyorsun?" diye sordum.

"Evet, 6 yaşımdan beri ders alıyorum."

Bir süre ikimiz de konuşmadık.

"Gözde'ye ve İpek'e söylersin, yanlış anlamasınlar" diye sırıttı.

"Hem imalı imalı konuşuyorsun hem de yanlış anlamamalarını söylüyorsun."

"Farkımız, tarzımız."

O gülerken benim içimde değişik bir his vardı. Adını koyamadığım türden bir his.

"Ders çalışalım mı?" diye sordum.

Omuz silkti. "Olur."

Ve masaya geçtik. Ben ders çalışıyordum, o ise etrafı izliyordu.

"Kuzey bu soruyu yapamıyorum."

O da soruya anlamsız bir şeymiş gibi baktı.

"Ben de bulamadım."

"Hiç şaşırmadım." dedim.

Kuzey ise bana aldırmayarak duvardaki küçüklük fotoğrafıma yöneldi.

"Hiç değişmemişsin, hala çocuksun." Bu çocuk alay etmekten vazgeçmeyecek mi?

Ellerimi göğsümde birleştirip dudağımı büzdüm.

"Okuldaki kızlar sana bazı şeyler söylüyor mu?" diye sordu.

"Ne gibi?"

"Benimle ilgili bazı şeyler." dedi. Ne kastettiğini anlamıştım. Tüm okul onun peşindeydi ve o da bunu biliyordu.

"Söyleyemem."

"Söylemene gerek yok, aslında zaten biliyorum. İpek benden hoşlanıyor."

Cevap vermedim.

"Ona, onu üzmek istemediğimi söyler misin? Geçen yıl benim yüzümden kızın biriyle kavga etmişti."

"Senin için biriyle dövüştüğüne inanamıyorum." dedim alaycı bir ses tonuyla.

"Bunu okulda çoğu kız yapar." Çapkınca gülümsedi.

"Öyleyse oldukça popülersin, değil mi egoist çocuk?"

"Evet öyle, masum kız."

Masum ile EgoistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin