-2-

556 18 1
                                    

    Tırnaklarımı kemirmekten biçimsiz hale gelmiş olan parmaklarıma baktım. Eğri büğrü, (ya da her neyse sdsf) manikür yüzü görmemişlerdi ve gerçekten acınası haldelerdi.  Bir gün onlara bakım yaptırmayı planlıyordum.

Cep telefonumu çıkarıp twitter'a girdim. 246 yeni takipçim vardı, uzun zamandır girmediğim için birikmişti demek.

Ve şu andaki takipçi sayım 8.977 !

Arama motoruna gelip '@kuzeydeniz'i arattım. Karşıma çıkan ilk hesap ona aitti.

OMGOMGOMGOMG''"!!!! 63.000'e yakın takipçisi vardı, ben bu durumda ezik oluyorum öyleyse.

Okula gitmek için erkenden hazırlanıp anneme seslendim.

"Anne ben bugün kendim gidiyorum görüşürüz."

Babamın onu aldatmasından sonra (Babam başka bir kadını öpmüştü.) beni iyice boşlamaya başlamıştı. Bu onun kocasının suçuydu, benim suçum değildi. Önceleri annem ona kızgın olmasına rağmen boşanmak istememişti çünkü babam ve amcam beraber bir şirket yönetiyorlardı. Dolayısıyla da zengindik.

Ama ne önemi vardı ki? Küçüklüğümde istediğim tek şey onlardan ilgi görmekti. Onların ise tek yaptıkları birbirleriyle kavga etmek ve bana en pahalı oyuncakları alıp beni onlarla baş başa bırakmaktı.

5 yaşımdayken dahilik başlangıcı gösteriyordum, bana sorarsanız pek de büyütülecek bir şey değildi. Sadece okuma-yazma öğrenmiştim ve çarpma işlemlerini yapabiliyordum. Annem ve babam ise beni, yurt dışından gelen pahalı bir eşyaymışım gibi herkese gösterip yeteneğimle övünüyorlardı.

"Eylülcüğüm söyle bakalım 12x14 kaç eder?"

"Aferin Eylül'e!!!"

Ne yalan söyleyeyim, kendimi yeni ilerleme katetmiş ve konuşmayı öğrenmiş down sendromlu çocuklar gibi hissediyordum.

Gerçek hayata dönüp elimdeki kağıda baktım.

Ders programında Geometri, Beden Eğitimi, Edebiyat ve Coğrafya vardı.

S.I.K.I.C.I.

Kelimenin tam anlamıyla derin derin oflayarak adımlarımı hızlandırdım.

Birdenbire siyah bir Mercedes'in bana doğru hızla gelmekte olduğunu farkedip kendimi arkaya savurdum. Aynı anda birinin kucağına düşmüştüm.

Çok utanç vericiydi. Başımı kaldırıp özür dilemeyi planlarken mavimsi gözlerle karşılaştığımda kıpkırmızı kesildim. Bu Kuzey'di.

"B...ben özür..dilerim"

Çarpık gülüşüyle konuştu.

"Sorun değil bebeğim."

Centilmenmiş doğrusu. Yani ben yolda giderken birisi kucağıma düşse hemen affet-

Bir dakika.

O bana bebeğim mi demişti?!

Bana?!

Bebeğim?!

"Ne diyorsun sen be!" diye geriye çekildim.

"Sakin ol, beni sapık zannedecekler." Hala sırıtıyordu.

"Sevgilin bunu duymasın, nereden senin bebeğin oluyorum?!"

"Ne sevgilisi?"

"Dün sarışın bir kız yok muydu..." diyecek oldum.

"O benim kuzenim Ayça'ydı." dedi.

"Ama ona bebeğim demiştin!" diye direttim.

"Sana da az önce 'bebeğim' dedim, yani sevgili miyiz?" Göz kırparak uzaklaştı.

Ukala. 'Bebeğim'miş. Ondan özür dileyende hata!

Hayatımda bu kadar utandığımı hatırlamıyordum. Aslında, hatırlıyordum. Geçen sene çocuğun biri bana 'Bakire misin?' demişti. Aklıma geldikçe utanıyorum. Hayır yani, daha önce sevgilisi dahi olmamış bir kıza bu soru sorulur mu abicim?

İlk derste yetiştiğime sevinirken en arka sırada oturan Kuzey'e bakmamaya çalışıyordum.

Gözde'nin yanına oturup defterimi çıkardım.

Başımı sıraya koyup dinlenirken, hocanın sesi geldi.

"Kuzey başındaki ne senin?!"

"Kulaklık hocam. Beats marka. İster misiniz?" Birinin acilen bu çocuğa hocayla nasıl konuşması gerektiğini öğretmesi gerekiyordu.

"En kısa zamanda babanla konuşacağım, bu böyle gitmez. Babanın ismini söyle."

"Levent Deniz. Muhtemelen tanıyorsunuzdur. Ama şu anda yurt dışında." Ses tonunun altında yatan tehditi sezinlemiştim.

"Sen Levent Deniz'in oğluydun, değil mi yavrucuğum? Tamam tamam, babanla şu sıralar görüşemem ama bir daha yapma olur mu evladım?"

Para insanı ne hale getiriyor, cidden. Sırf babası holding sahibi diye hiç kimse çocuğa karışamıyordu.

~~~~~~~~~

Teneffüs zili çaldığında Gözde'yle beraber kafeteryaya gittik. Tabi bir köşede takılmakta olan 10-15 kişilik bir grup vardı.

Kuzey'in grubu.

Elleri cebinde, duvara yaslanmış halde cool'dan daha cool gözüküyordu. Üzerinde kolej ceketi, altında siyah skinny pantolon ve supra ayakkabılar. Bu sabah pek dikkat etmemiştim ama, giyim tarzı iyiydi.

Üff aman bana ne.

"Hoş çocuk." Gözde'nin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

"Ne?"

"Kuzey diyorum, hoş çocuk. Yani tüm okul onun peşinde..." imalı imalı sırıttı.

"Ne demeye çalışıyorsun?" diye sordum.

"Bir saattir ona baktığının farkında mısın?" alaycı bir ses tonuyla konuştu.

Kıpkırmızı kesilmiştim. Ne cevap vereceğimi bilemezken gözlerimi devirdim. "Dalmışım."

~~~~~~~~

Eve gittiğimde büyük bir telaş hakimdi. Annem ve teyzem temizlik yapıyordu.

"Eylül kızım yarın akşam misafirlerimiz var."

"Kimmiş anne?"

"İş arkadaşım Ayla Hanım ve oğlu gelecek. Eşi yurt dışında olduğu için sadece ikisi geliyor. Biliyor musun oğlu senin yaşındaymış."

"Aman ne iyi" diye homurdandım.

Bir bu eksikti. Zaten yeni taşındık, ne misafiriydi bu?

Odama girip kendimi yatağıma attım ve üzerimi değiştirmeye tenezzül etmeden gözlerimi kapattım.

Dediğim gibi, bu bölüm daha uzun oldu. Çünkü okuyucular bir hikayeye başlayacakken bölüm azlığından dolayı vazgeçebiliyor. Bir an önce +15 bölüm yaptıktan sonra sizi çok bekletmeden 4-5 günde bir bölüm yayınlayacağım.

Masum ile EgoistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin