Dünyadaki tüm insanlar acı çeker miydi? Yoksa bu sadece yanlış seçimler yapanlar için mi geçerli? Peki neden yaptığımız hataların bedelini en ağır şekilde ödüyoruz?
Sanırım buna yaşamak deniyor. İyisiyle, kötüsüyle, acısıyla, tatlısıyla zaman geçiyor ve hayat her geçen gün insanlar için daha da zorlaşıyor. En azından benim için öyle.
İstanbul'daki yeni evimiz, amerikan filmlerindeki prefabrik evleri anımsatıyordu. Burayı hemen benimsemiştim, daha ilk günden kendimi sıcak yuvamda hissediyordum. Bu şehri sevmiştim. Trafikteki karmaşasına rağmen insanın içine dokunan bir havası vardı.
Kendimi dünyanın merkezinde gibi hissetmiştim.
"Eylül!" Annemin içeriden sesi geldi. Kim bilir beni yine ne için azarlayacak...
"Kızım yeterince yorgunum lütfen şu odanı topla."
Anne yapma ya, 17 yaşındayım ben.
Homurdanarak odama yöneldim ve etrafa bakındım. Bu odada dağınık olan hiçbir şey yoktu ki. Yine de halıyı falan biraz düzeltip hazırlanmaya koyuldum.
Bugün okulun ilk günü! Ve burada yazıldığım özel okula gideceğim. Ama yine de tekrar yaz tatiline girmek için uzun zaman olduğunu bilmek canımı sıkmıyor değil.
Hazırlanıp saçlarımı taradıktan sonra annemle beraber arabaya bindim.
Annem bankacıydı. Beni sabahları okula bıraktıktan sonra işe gidecekti, okul çıkışı da kendim gelecektim.
~~~~~~
Okula vardığımda nereye bakacağımı şaşırmış halde kalakalmıştım. Bir süre sonra toparlanıp sınıfa girdim.
Sakin ol. Sakin ol. Kızarma.Utanma.
"Ah, sen yeni öğrencisin." Genç bir öğretmen eliyle beni sınıfa yönlendirdi. Herkesin bakışını üzerimde hissediyordum.
"Bize biraz kendini tanıt."
Lanet girsin.
"Ben Eylül Özer.ııı..Buraya...şey, Antalya'dan geldik."
Hoca yeterince tatmin olmuş görünüyordu.
Kızın birinin yanına oturduğumda derin bir nefes aldım.
Teneffüs zili çaldı. İlk dersi sıkıcı bir şekilde atlatmıştım. Yanımdaki kız bana dönerek,
"Selam Eylül. Ben Gözde." diye kendini tanıttı.
"Memnun oldum."
"Antalya nasıl bir yer?"
Ona anlatmaya başlamışken yanıma birazcık yakışıklı bir çocuk gelmişti. Ama sadece birazcık (!)
"Burslu musun?" Bu da neydi?
"Hayır." diye cevap verdim.
"İyiymiş." Ukalaca sırıtarak uzaklaştı. Şaşkınca Gözde'ye döndüğümde kendini bana açıklama yapmak zorunda hissetmişti.
"O Kuzey. Kuzey Deniz. Babası Deniz holdingin sahibi. Takma onu. Biraz şımarık biridir."
Zaten hep böyle olurdu. Popüler ve zengin bir çocuk. Kesin bunun tayfası falan da vardır.
~~~~~~
Çıkışta uçarak okulu terketmiştim. Cidden, burası insanın içini bunaltıyordu. Hele ki 3 aylık bir yaz tatilinden sonra...
Dalgınlıkla birine çarptığımı sonradan anlamıştım.
"Dikkat etsene!" diye söylendiğinde sıçradım. Bu Kuzey'di.
"Bana sen çarptın." diye kendimi savundum.
"Asıl sen bana çarptın!!"
"Susmazsan birazdan gerçekten çarpacağım."
Hızlıca önünden geçmeye çalışırken bileğimi yakaladı. "İsmin ne?"
Nefesini resmen hissetmiştim. Neden bu kadar yakın duruyoruz şu an?!
"Eylül."
"Ben de..." tam söyleyecekken arkadan bir ses geldi.
"Kuzey!" Sarışın bir kız ona sesleniyordu.
"Geliyorum bebeğim." diyerek ona yöneldi.
Hah. Sevgilisi varmış.
Bıkkınlıkla önüme dönüp yürümeye devam ettim.
Kısa oldu, biliyorum. Ama sonuçta ilk bölüm :3 Biraz sıkıcı olmuş olabilir ama gelecek bölümlerde Kuzey biraz daha ön planda olacak.
Öptüm *-*
Not: Bölümler gittikçe uzayacak, zaten telefondan yazıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum ile Egoist
RomanceEylül, Istanbul'a geldiğinde kendisini bekleyen 'ilk'leriyle karsılasıyor. İlk ask , ilk öpücük , ilk gerçek dost... Peki Eylül'ün delicesine sevdiği, okulun havalı çocuğu Kuzey onu üzecek mi? Duygusuz genç, bir sekilde kızımıza asık olacak mı? Yoks...