-16-

300 11 3
                                    

Arkadaşlar telefondan yazdığım için video falan koyamıyorum. Zaten anlamıyorum o işlerden. Yazım yanlışı varsa şimdiden özür diliyorum.

İyi Okumalar ^_^

~Gözde'nin ağzından~

Berke, Tuğçe, İpek ve ben hastanenin kapısından giriyorduk. Eylül'ü merak etmiştim.

İleride Kuzey'in annesi ağlıyordu, Eylül'ün annesi elini onun omzuna koymuş, teselli ediyordu. Eylül yoktu.

Gözyaşlarımı tutamayarak serbest bıraktım.

"Eylül nerede?" diye sordum.

"Lavaboya gitti."

Hemen koşarak lavaboyu aramaya başladım. Kendine zarar verebilirdi. Kuzey'i çok seviyordu, bunu kaldıramazdı.

Lavabo kapısını araladım. Eylül, gözlerinin etrafı ağlamaktan mosmor olmuş bir şekilde duruyor, aynaya bakıyordu. Yüzü ifadesizdi.

"İyi misin?" Ona sımsıkı sarıldım. Hiçbir tepki vermiyordu. Onu kolundan tutarak çıkardım ve hastanenin içinde oturacak bir yer aradım. En sonunda bir yere oturduk. Hala konuşmuyordu.

"Eylül, o iyileşecek. İnan bana."

"Gözde......" dedi. Bağırarak ağlamaktan sesi kısılmıştı.

"O benim....herşeyim...." diyebildi sonunda.

"Şş, biliyorum bi'tanem. İyileşecek. Bunu biliyorum. Güven bana, olur mu? Hadi annenlerin yanına gidelim."

Oraya gittiğimizde Kuzey'in annesi doktorla konuşuyordu.

"Durumu nasıl doktor bey?"

"Annesi misiniz?" Doktorun da beyni sulanmıştı anlaşılan.

"Evet."

"Şu anda durumu hakkında pek bir şey söyleyemem. Beklemelisiniz. Birkaç saate ameliyattan çıkacaktır."

Annesi hemen hıçkırıklara boğulmuştu. "Kesin kötü bir şey oldu oğluma, o yüzden söylemiyorlar." Onu mu sakinleştireyim, ağlamakta olan İpek ile Tuğçe'yi mi teselli edeyim bilememiştim.

Berke'nin yanına gittim.

"Kuzey'in babası nerede?"

"İşleri yoğunmuş, gelemiyor."

"Ne demek 'işleri yoğunmuş'?! Adamın oğlu kaza yaptı, işleri nedeniyle gelmiyor. Saçmalığa bakar mısın?!"

"Bana neden bağırıyorsun Gözde? Ne bileyim babasının neden gelmediğini..."

Aman ne yapayım, benim de sinirlerim bozulmuştu. Berke elini cebine atıp konuştu.

"Zaten okuldaki herkes onu merak ediyor. Buraya gelmelerini zor engelledim. Yirmiye yakın kadar kız ağladı, kaza haberini duyunca."

"Ne yaparsın, Kuzey işte."

~Eylül'ün ağzından~

Bildiğim tüm duaları okuyor, güçlü durmaya çalışıyordum. Ama imkansızdı.

Kuzey iyileşsin, Allah'ım lütfen ona bir şey olmasın...........Lütfen.....Onun yerine ben acı çekeyim ama ne olur o çekmesin......

Doktor ameliyathaneden çıkınca hepimiz onun etrafında toplandık.

"Ne oldu doktor bey?"

"Durumu iyiye gidiyor ama birkaç gün hastanede tutacağız. Sol kaburgada hafiften bir çatlama var, çarpma esnasında sol kolunun üzerine düştüğü için bir süre kolu alçıya alınacak. Kısa sürede iyileşecektir, bilinci yerinde. Geçmiş olsun."

Herkes sevinçle annesine sarılıyordu. Ben ise hala onu görmek istiyordum.

Ayla Hanım tekrar doktora döndü.

"Onu görebilir miyim?" diye sordu.

"Sadece bir kişi." Doktor onayladı.

Annesi içeri girdi. Bir süre sonra çıkıp kapıdan seslendi.

"Eylül, Kuzey seni istiyor." Midemdeki kelebekler çoktan hareketlenmişken odaya yürüdüm. İçeriye girdim. Annesi çıkmıştı.

"Kuzey." Yatıyordu, kolu sargıdaydı.Yüzünde bir çizik dahi yoktu, ama rengi fena halde solmuştu.

"Selam.....Eylül." Elini tuttum. Sımsıkı.

"Beni ne kadar korkuttun, biliyor musun?"

"Bu, beni....sevdiğin gerçeğini.... değiştirmiyor." Çarpık bir şekilde gülümsedi. Bu durumda bile şaka yapıyordu.

"Hemen iyileş, olur mu?" dedim.

"Tamam."

~~~~~~~~~~~~~

Evde bilgisayarıma Kuzey'in fotoğraflarını indiriyordum. En büyük hobim o fotoğraflara saatlerce bakmaktı zaten.

Ondan hoşlanıyor olabilirim ama aşık değilim. Kesinlikle aşık değilim......Hem eğer aşık olsaydım.....Her neyse.

Annemin odaya girmesiyle gözlerimi ona çevirdim.

"Bana bir şey söylemek ister misin Eylül?" Bu da neydi şimdi?

"Ne gibi anne?"

"Bak kızım." deyip yanıma oturdu. Bilgisayarda Kuzey'in fotoğraflarının bulunduğu klasörü hemen kapatmıştım.

"Ayla Hanım'ın oğluyla aranızda ne oluyor?"

"Hiçbir şey. Biz sadece...Saçma bir karar vermiştik ve bitti."

"Güzel kızım benim. Hastanede onun için çok endişeliydin. Günlerdir dalgınsın. Onunla ilgili bir soru sorduğumda kızarıp bozarıyorsun. Sen bu çocuğa sevdalandın değil mi?"

Yetişkinlerde hoşlanmak=sevdalanmak.

Hiçbir şey söylemedim. Cidden benimle oturup bunları konuşması gerekmiyordu.

"Kuzey seni üzüyor anneciğim, yıpratıyor seni. Ama bir yandan da mutlu ediyor. Çelişkidesin. Sizin yaşlarınızda böyle şeyler olabilir. O seninle ilgili ne düşünüyor?"

"Hiçbir şey." dedim. Yalan değildi. O sadece üzülmemem için beni öpmüştü.

"Onları tekrar yemeğe çağırmamı ister misin?"

"Hayır anne." Şu lanet konuyu kestirip atmak istiyordum. Kendimi ergenliğe yeni girmiş sivilceli kızların anneleriden ergenlikle ilgili aldığı öğütlerden birini alıyormuş gibi hissediyordum.

Nutuk vakti bitince okula doğru yola çıktım.

İlk derse yetişmiştim. Kuzey yeni taburcu olduğundan evde dinlenecek, okula gelmeyecekti. Aslında bu yüzden benim de gidesim yoktu.

Gözde'nin yanına oturdum.

"Bugün seninki yok maalesef." dedi imalı bir şekilde. Tam o sırada yanımıza Berke gelmişti.

"Arkadaşlar Kuzey'in iyileşmesini kutlamak için çıkışta toplanıp evlerine gideceğiz, siz geliyor musunuz?"

Hızla onayladım. Bu, içimin şimdiden kıpır kıpır etmesine neden olmuştu.

Masum ile EgoistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin