Sınıfta sırama oturmuş Kuzey'i bekliyordum. Gözde'nin dediği gibi bu konuyu ona söyleyecektim. En sonunda sınıftan içeri girdi.
"Kuzey." sesimin titrek çıkmasına engel olamamıştım.
"Efendim prenses?" Rahat bir tavırla bileğimden tuttu.
"Biraz gelsene. Konuşmamız gerekiyor." Kafasını salladı ve elini belime koyup yürümeye başladı.
"Ben dün senin telefonuna baktım. Amacım karıştırmak değildi, gerçekten."
Bu sözümle kaşları çatılmıştı. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama sustu.
"Berke'nin sana attığı mesajı gör-" sözümü tamamlayamadan öfkeyle bağırdı.
"Ne yaptın sen?!"
"Kuzey beni dinle..." Ben geri geri gidiyordum, o ise üzerime geliyordu.
"Neden benim işlerime karışıyorsun?!"
"Konu bu değil. Sana bir soru sormam gerek!"
Sinirle yumruğunu sıktı. Onu daha önce sadece bir kez bu kadar öfkeli görmüştüm. Berke'yle kavga ettiğinde.
Gözlerim dolarken konuştum. " Berke'yle anlaşma mı yaptın?"
Hiçbir şey söylemedi. Gözyaşlarım istemsizce akarken yerini hıçkırıklara bırakıyordu. Göğsünü yumruklamaya başladım.
"Söylesene, yalan olduğunu söyle bans! Benimle oynamadığını söyle!" Ama hiçbir şey söylemiyordu. Arkadaşlarından birine işaret edince beni onun üzerinden çektiler. Bir yandan bana müdahale etmekte olan çocuğa vuruyor, diğer yandan bağırıyordum.
"Benimle oynadın mı!! Söylesene, duygularımla mı oynadın?! Ahmak herif, nefret ediyorum senden!"
Birisi benim elimden tuttu ve oradan uzaklaştırdı. Gözlerim buğulu olduğundan tam seçemiyordum.
"Sakin ol Eylül, hepsi geçecek." Bu Gözde'ydi. Kendi çantasını bir omzuna, benimkini diğer omzuna almıştı ve beni okuldan çıkarıyordu.
Evleri okula yakın olduğundan hemen gelmiştik. Ben hala ağlarken beni odasına götürdü.
"Beni...sev-miyormuş..." Hıçkırıklarım duymak bilmiyordu.
Gözde telefonunu aldı. Karşı taraf kısa süre içinde açmıştı.
"Berke bana hemen ne işler çevirdiğinizi söyle!" Demek aradığı kişi Berke'ydi. Uzun süre konuştuktan sonra Gözde telefonu kapatıp derin bir nefes aldı ve yanıma oturdu.
"Şimdi anlatacaklarımı sakince dinle, olur mu bi'tanem?"
Kafamı salladım.
"Berke ve Kuzey kavga ettikten sonra Tuğçe'nin de içinde bulunduğu bir anlaşma yapmışlar. İpek Kuzey'i sevdiği için Tuğçe'yi ondan ayrılması için tehdit ediyormuş. En sonunda ona zarar vereceğini bile söylemiş."
Bir süre bekledi. Derin bir nefes alıp devam etti.
"Tuğçe de korkmuş. Berke ve Kuzey kavga ettikten sonra Kuzey sana, Berke'yle senin için kavga ettiğini söylemek zorunda kalmış. Ama o...o aslında başka biriymiş. Tuğçe'nin başına bir şey gelmesin diye İpek'in dikkatini senin üzerine çekmişler."
Sinirden titreyen parmaklarımı yumruk yaptım. Olayları kestiremiyordum.
"İpek de Kuzey'i unutur gibi olunca Kuzey hala seninle çıkmaya devam etmiş bu yüzden Berke şaşırmış ve o mesajı yollamış."
Gözde yutkundu. Anlattıklarını beynimdeki süzgeçten geçirdiğimde yeniden ağlamaya başladım.
Telefonum çaldı. Arayan Tuğçe'ydi.Ses tonundan kaygılı olduğu anlaşılıyordu.
"Eylül ben çok üzgünüm, onların oyununu inan ki bilmiyordum. Şimdi Kuzey denen pislikten ben de neftet ediyorum. Lütfen üzülme, her şey düzelecek..."
"Sağol Tuğçe. Görüşürüz." Kısa kestim ve telefonu kapattım. Gözde bana gülümsedi.
"İçeriden kurabiye getiriyorum, yiyoruz ve beraber uyuyoruz Eylül. Zaten benim de okula gidesim yoktu. Şimdi her şeyi unut ve uyu, olur mu?"
"Gözde sana minnettarım..." dediğimde yeniden güldü.
~~~~~~~
Akşamüstü eve geri dönüp odama gitmiştim. Hemen yatağıma yattım ve zaten uykulu olan gözlerimi kapattım. Sabahtan beri Gözde'yle uyumama rağmen hala kendimi soyutlamak istiyordum. Çok geçmeden de isteğime kavuştum.
Ertesi sabah gözlerimi açtım. İlk kez okula giderken bu kadar isteksizdim. Yine de hazırlanmayı başarıp arabaya bindim.
"Bugün neden üzgünsün Eylül?" diye sordu annem.
"Başım ağrıyor biraz."
"Biliyorsun, erkek arkadaş meselesi......."
"O konuda haklıydın." dedim. "Derslerime odaklansam daha iyi olur."
Okula geldiğimde merdivenleri birer birer çıkıp sınıfa girdim. Bu sefer kimseye bakmamıştım. Gözde benim için en arkaya oturmuştu. Onun yanına geçtim.
Berke bana doğru geliyordu. Başımı çevirdim ama yine de konuştu.
"Kuzey seninle konuşmak istiyor."
"Umrumda bile değil." dedim ama bu koca bir yalandı elbette. Ağlamaktan kızaran gözlerimi kırpıştırdım.
"Böyle yapma Eylül...Üzgünüz hepimiz..." diye diretti.
"Berke gider misin?" ses tonumun sert olması için dikkat ediyordum. Berke gitmeyince Gözde devreye girdi.
"Onu rahat bırak."
İlk ders Kuzey'e ve diğerlerine aldırmamaya çalışarak hocayı dinledim.
Ve biliyor musunuz? Bunu sadece bir ders değil, bir hafta boyunca yaptım.
~1 hafta sonra~
Günlerce Kuzey'le iletişim kurmamış, her seferinde ondan gözlerimi kaçırmıştım.
Kafeteryada tostumu yerken bana doğru gelmekte olan Kuzey'i gördüm. Uzaklaşmaya çalıştım ama bileğimden tuttu.
"Bak Eylül, sana yalvarmayacağım. Sadece bilmelisin ki, ilk öpücüğünü benden aldığın için pişman olmanı istemem. Diğerleri sahte olabilirdi ama,....o gerçekti."
Gözlerimi devirip kafeteryadan çıktım ve kalp atışlarıma aldırmadan yürümeye başladım.
Kırık kalp atışlarıma aldırmadan...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masum ile Egoist
RomanceEylül, Istanbul'a geldiğinde kendisini bekleyen 'ilk'leriyle karsılasıyor. İlk ask , ilk öpücük , ilk gerçek dost... Peki Eylül'ün delicesine sevdiği, okulun havalı çocuğu Kuzey onu üzecek mi? Duygusuz genç, bir sekilde kızımıza asık olacak mı? Yoks...