-17-

271 11 2
                                    

Kuzey'lerin evine Berke, Gözde, ben ve tanımadığım 3-4 kişi ile beraber gitmiştik. Kapıyı bir kız açtı. Üzerinde Kuzey'in gömleği olduğunu tahmin ettiğim bol, erkek gömleği vardı.

Kıvırcık saçlı, ismini sürekli unuttuğum patavatsız çocuktan bir ses geldi.

"Kuzey kolu kırıkken bile yapacağını yapmış."

Sanırım arkadaşları onun bu çapkınlığına alışmışlardı.

Kız bize aldırmayarak çantasını alıp çıktı. Üzerindeki gömlek zaten ona elbise gibi olmuştu.

İçeriye girdik. Kuzey koltukta uzanıyordu.

"O kız kimdi?" diye sordu Berke.

Yine o patavatsız çocuk konuştu. "Kim olacak, sürtüklerinden biridir."

Kuzey doğrularak oturdu. Uykulu görünüyordu. Bana bakıp yanına oturmam için koltuğa hafifçe vurdu.

Yanına oturdum. Berke, grubu toplayıp Kuzey'in odasına götürdü. Biz de yalnız kaldık.

"Eylül sana söylemem gerekenler var. Ben aslında tanıdığın gibi biri değilim. Bilirsin işte, daha sinirliyim. Bu halimi yeni öğreniyorsun. Öyle insanlara iltifat falan da etmem."

Olsun, ben yine de onu çok sev----

Öhöm, öhöm......

"Senden iltifat beklediğimi mi düşünüyorsun?" diye sordum kuşkuyla.

"Hayır. Sadece beni daha iyi tanıman gerekiyor."

"Neden?"

"Çünkü bana aşıksın." dedi. Gözlerimi devirdim. İç sesimin ne dediğini umursamadan itiraz ettim.

"Değilim Kuzey, saçmalıyorsun."

"Öylesin. Bunu adım gibi biliyorum."

Bu çocuktaki özgüvenle baş edilmezdi. Hayatımda ben de hiç reddedilmemiş olsaydım, ben de bu kadar havalı olurdum.

Sinirle ayağa kalktım.

"Bu neyi değiştirir? Sana delicesine aşık olduğumu bilmen neyi değiştiriyor Kuzey?! Sanki beni seveceksin." dedim.

Birkaç saniye sonra kurduğum cümleyi beynim algılayınca, ona aşık olduğumu itiraf ettiğimi anladım.

"Bu arada, seni sevdiğim falan yok." diye kurtarmaya çalıştım ama o hala çapkınca gülüyordu.

"Tamam Eylüş, sakin ol."

Bana Eylüş demeyin...!

İçeriden sesler geldi. "Eylül, Kuzey! Odaya gelin hadi..."

Kuzey'in odasına kola şişeleri, bardaklar ve cipsler koymuşlardı. "Poltergeist" isimli 1980 yapımı korku filmini açmışlardı, film başlamak üzereydi.

Bir yanıma Gözde, diğer yanıma da kolu sargıda olan Kuzey oturmuştu.

Herkes bu filmin lanetli olduğunu söylüyordu. O yüzden asla cesaret edip izlememiştim.

Film başladıktan sadece 10 dakika sonra bile yüreğim hoplamaya başlamıştı. En sonunda başımı, sağ yanımda oturan Gözde'nin omzuna gömdüm.

Gözde yavaşça fısıldadı. "Bunu sol yanındaki şahısa yapman gerekirdi Eylül."

Ona sırıtarak baktım. Kuzey'i kastediyordu. Neyse ki duymamıştı.

Dakikalar sonra filme odaklanmamaya çalışıp, farklı şeyler düşünmek ve korkmamak isterken dalıp gitmiştim. Sonra oyunculardan biri çığlık attığında ben de aynı anda atmıştım.

Tabi, refleksle Kuzey'e sarılmayı da ihmal etmemiştim. Ha.ri.ka.

Ne yaptığımı fark edip geri çekilirken Kuzey ona sarıldığıma değil, korktuğuma dikkat etmişti.

"Korkak." dedi dudağını büzerek.

Ona dil çıkarıp önüme döndüm.

Film bittiğinde şişe çevirmece oynamaya karar verdik. Korku filminin etkisinden kurtulmamız için komik şeyler yapmamız gerekiyordu.

Şişe, Gözde ile benim aramda durdu. O bana soracaktı.

"Doğruluk vs. cesaret?"

"Doğruluk." dedim.

"İlk öpücüğünü hangi erkeğe verdin?"

Cevabı bal gibi biliyordu, sadece zor durumda kalmamı istemişti. Kuzey'le göz göze gelmemek için çaba sarfederken konuştum.

"Hiç kimse.Yani kimseye vermedim."

Gözde gülüyordu. Acaba çıkışta evlerimize dönerken de böyle gülebilecek miydi? Hiç sanmıyorum.

"Eminim öyledir." dedi kıkırdayarak.

Şişe bir kez daha çevirildi. İsminin Cenk olduğunu bildiğim ama daha önce pek konuşmadığım çocuk Kuzey'e soruyordu.

"D mi C mi?"

"Cesaret." Kuzey sanki çok cesurmuş gibi cevap vermişti. Şimdi göreceğim ben seni, diye düşündüm.

"3 defa üst üste "Poltergeist" diye bağır."

Kuzey söyleneni yapmadan önce tereddüt etmişti. Korktuğu yüzünden belliydi ama yine de karizması çizilmesin diye cesur davranmaya çalışıyordu.

"Poltergeist, Poltergeist, Poltergeist."

~~~~~~~~~~~

Şişe çevirmece sona ermiş, cips paketleri sonuna dek boşalmış, ortalık dağılmıştı. Biz sohbet ediyorduk.

Annem arayınca salondan çıkıp mutfaklarına gittim.

"Eylül hemen buraya gelmelisin..." sesi titriyordu. İnledim. Yine ne olmuştu ki?

"Neden anne?"

"Şu an söyleyemem, hemen gelmelisin."

Salona dönüp çantamı aldım. Herkese acil durum olduğunu, gitmem gerektiğini söyleyip çıktım.

Annem beni kapının önünde karşılamıştı ve gayet iyi görünüyordu.

"Ne oldu anne?"

"Kızmazsan anlatacağım." Yine ne yapmıştı da sinirlenmemden korkuyordu?

Derin bir nefes aldı ve konuştu,

"Kuzey'le görüşmeni istemiyorum."


Masum ile EgoistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin