-22-

216 9 4
                                    

Onunla konuşacaktım. Bana attığı tokadı bir süre kenarda bekletmem ve ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu.

Tırnaklarımı kemirmeyi bırakıp emin adımlarla salona yürüdüm. Boğazımı hafifçe temizledikten sonra koltukta oturup bulmaca çözen annemin karşısına oturdum. Cep telefonu, sanki birinden haber beklercesine yanındaydı.

Saniyeler geçerken ben onun beni farketmesini istiyordum. Ancak hala sessizlik hakimdi. Birdenbire telefonun çalmasıyla annemle göz göze geldik. Bir saniyeden kısa bir sürede bir hamle yapıp telefonu kaptığım gibi arayana baktım.

Esin Halam.

Bana ismimi o vermişti. Kendi kızının adı Eylül'dü ve onu genç yaşta trajik bir kazayla kaybettikten sonra evlat acısını benimle zaman geçirerek dindiriyordu. İyi de annemin, boşandığı adamın kız kardeşiyle ne gibi bir bağlantısı olabilirdi?

Annem elini uzatıp telefonu hızla parmaklarımın arasından çekip aldı.

"Ne yapıyorsun!" diye bağırmıştı. Elimi yumruk yaparken, sıkmaktan acıyan dişlerimin arasından tısladım.

"Ne işler çeviriyorsun?"

Bana baktı. Bir süre ne diyeceğini bilemez halde beklemişti.

"Seni ilgilendirmez kızım, had---"

"Bana bu kelimeyi bir daha söyleme."

"Neyi?"

"Bana  asla 'kızım' deme. Olur mu? Şimdi uzun zamandır neden Esin Hala'mla görüştüğünü anlatmak zorundasın. Bana bunu borçlusun. Umrumda olduğundan değil, sadece bilmek istiyorum."

Pes edercesine nefesini verdi. Elini şakaklarına götürüp ovalarken gözlerini kapatmıştı. Titrek bir sesle konuşmaya başladı.

"Baban kaza geçirmiş. Yoğun bakımda."

Çevredeki objeler etrafımda dönerken gözlerim bulanık görmeye başlamıştı.

Gözlerimin önüne inen siyah perdeyle bedenimi parkeye bıraktığımı hissederken vücuduma hükmedemiyordum. En son hatırladığım annemin bağırışıydı.

"Eylül!"

Ve sonrası koca bir karanlık...

~~~~~Kuzey'in Ağzından~~~~~

Gözde ve Berke'yle hastaneye gelmiştim. Aptal kız, ne olmuştu da bayılmıştı? Zaten az önce Berke'nin arayıp gelmemi söylemesiyle az kalsın becerecek olduğum kızı odada bırakıp gelmiştim.

İleride Eylül'ün annesini gördüğümü söylemek isterdim ama hayır, yoktu. Nedenini tahmin etmek pek de zor değildi ama yine de bir anne olarak gelmesi gerekirdi, sonuçta Eylül onun yanında bayılmıştı.

Doktorun birinin yanına gidip "Eylül Özer." diyebildim.

"Yakını mısınız?"

"Evet."

~~~~~Eylül'ün Ağzından~~~~~

Uyandığımda küçük bir odadaydım. Üzerime beyaz bir örtü örtmüşlerdi ve etraf ilaç kokuyordu.

Beynimde hızlıca olanlar belirmeye başladı. En son neredeydim? Ah, doğru ya. Bizim evde, annemle konuşuyordum. Annemle ne konuşuyordum? Tokat?.....Hayır, bunu geç.....Kuzey?.....Bahsettiğimiz şey bu da değildi. Sonra birden zihnimde sözcükler yankılanmaya başladı.

Babam kaza geçirmişti.

O iyi miydi? Trafik kazası mıydı yoksa başka bir şey miydi? Bir dakika, neden hastanedeyim? Sinir krizi mi geçirdim yoksa babamın haberini alınca intihar mı ettim? Hayır, muhtemelen bayılmıştım.

Odaya birinin girmesiyle gözlerimi oraya doğru çevirdim. Dur bir dakika. Kuzey'di bu.

"İyi misin?" diye sordu yumuşak sesiyle. Ona cevap vermek istiyordum ama olanların şokundaydım galiba. Gözlerine bakmakla yetindim.

"Nasıl hissediyorsun?"

Elimi kaldırıp 'eh işte' dercesine salladım. Parmaklarını saçlarıma geçirip okşamaya başladı.

"Annem nerede Kuzey?"

Yüzü bulutlandı. Gelmemişti, beni hastaneye getirdikten sonra defolup gitmişti demek.

"Sen şimdi bunları düşünme." diye fısıldadı. Babam kaza geçirmişti, nasıl düşünmemeliydim? Ayrıca başım çatlıyordu. Hadi ama, sanki matkapla deliyorlarmış gibiydi.

"İstersen biraz dinlen."

~~~~~~~2 gün sonra~~~~~~

Babamı düşünüyordum. Esin Halam kendisine ulaşabilmem için bana e-posta adresini vermişti. Onunla iletişim kurup babamın durumunu öğrenecektim.

İstanbul'a geldiğimden beri uğursuzluk peşimi bırakmıyordu, artık gerçekten yorulmuştum.

Elimdeki kahveyi masaya bırakıp ağlamaktan şişen gözlerimi ovuşturarak koltuğuma yerleştim. Babam iyileşecekti, başka bir ihtimal yoktu. O iyileştikten sonra Antalya'ya geri dönerek onunla yaşamayı düşünmüştüm ama bir şey buradan gitmeme engel oluyordu. Adını koyamadığım türden bir şey. Hayatım duygulardan ibaret olmasaydı, garanti ediyorum buradan defolup giderdim.

Kapının çalmasıyla düşüncelerimi beynimin köşesine itmiş ve ayağa kalkmıştım. Kapıyı açtığımda karşımda Kuzey duruyordu.

"Ne işin var burada?" dedim gözlerimin şaşkınca açılmasına engel olamayarak.

Kuzey ellerini saçlarında gezdirirken kararsız olduğunu sezinlemiştim.

"Şey soracaktım.....Annen...o geldi mi?"

"Neden telefon etmedin ki?" Tamam,bu soruyu beklemiyordu.

"Imm..nasıl olduğunu görmem gerekiyordu, eğer annen evde yoksa...''

''Annem içeride ama eğer istersen...''

''Yo yo...teşekkürler.'' Birbirimizin sözünü kesip duruyorduk. Onun bu şaşkın hali beni de etkilemişti. Bir süre ikimiz de öylece bekledik, o durduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. İçimde nedensizce bir gülme isteği oluşmuştu. Ağırlığımı bir bacağımdan diğerine verirken konuştum. ''Görüşürüz.''

Kuzey hafifçe gülümsedi ve ''Görüşürüz.'' diye mırıldandı. Kapıyı yavaşça kapattığımda heyecandan titremekte olan bedenimi duvara yasladım. Niye bu kadar panik yapmıştım ki? Aslında o da heyecanlı görünüyordu. Of, keşke annemin evde olmadığını söyleseydim, belki benimle konuşacakları vardı ve uygun zamanı arıyordu. Neyse.

Yukarı çıktım ve odasında kitap okuyan anneme bir saniye bakıp kendi odama geçtim. Bilgisayarımın başına yerleştikten sonra Esin Halama mesaj yazmaya başladım.

''Esin Hala; Babama ne oldu? Umarım kötü bir şeyi yoktur, kaza mı geçirdi? Bana en kısa zamanda durumunu bildirirsen sevinirim. -Eylül.''

Normal şartlarda babası yoğun bakımda olan birine göre oldukça garip davranıyordum. Belki ağlamam, çıldırmam gerekiyordu ama ben sadece boş boş bakıyordum. Ama asla babama çok yakın olmamıştım ki... O gerçek bir babadan ziyade, yılbaşında sizin için hediye getiren bir amcanız gibiydi. Benimle ilgilendiği günler olmuştu ama o zaman küçüktüm. İşler değişmişti sonradan. Beş yaşıma bastığımda doğum günü hediyesi olarak bir kamyon dolusu oyuncak aldığını hatırlıyorum. Ama o gün yanımda değildi, sadece hediyelerimi göndermişti ve annem onun işlerinin yoğun olduğunu, gelemeyeceğini söyleyince gün boyunca ağlamıştım. Birkaç yıl sonra yani ben sivilceli bir ergene, o ise daha yoğun işleri olan bir adama dönüştüğünde doğum günlerimi telefonla arayarak kutlamış, yılsonu  gösterilerime katılmamış, veli toplantılarına gitmemişti.

Şimdi ise onun bir hastanede öylece yattığını bilmek...Farklı bir duyguydu, çok farklı.

Aşırı derecede kısa bir bölüm olduğunu biliyorum. Aslında uzun yazmayı planlıyordum ancak yeni bölümü ilk kez bu kadar geciktirdiğim için hemen yayınlamak zorunda hissettim. Bir sonraki bölüm ciddi anlamda uzun olacak.

Masum ile EgoistHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin