Uykumun içine eden bir alarmla , yönetmenin "kestik" dediği gibi uykumu yarıda bırakmak zorunda kaldım. Hayret buğün çarşaf , yorgan , yastık yer değiştirmemiş ben uyurken oysaki ne kadar da alışmışım bu duruma neyse yarına artık diyerek yatağımdan kalktım.Banyoda rutin işlerimi halledip dolabımın önüne geçtim. Ne giysem diyerek dolabın önünde düşünme saatini başlatmış bulunuyorum. Bir o kadar uzun düşünmenin ardından ne giyecem ya bi dar paça pantolon birde gömlek işte bu kadar. Safiye Soyman gibi şıkır şıkır, pırıl pırıl parlayan abiye giyecek değilim heralde diyerek buğün de kendimi böyle avuttum.Beyaz Converslerimide giydim mi tamamdır. Ben ayakkabıları mı giyerken dışardan korna sesi geliyor. Emir hoca olamaz heralde o kadar da öküz değildir dimi değildir canım. Korna sesi hala devam edince kapıyı açıp bakmaya karar verdim. Bir adet elinde telefon diğer eliyle de ,kornaya basan bir Emir hoca karşımda.
Bu adam öküz olduğu kadar üstelik birde üşengeç. Koşar adımlarla yanına gittim.
- Hocam napıyorsunuz buğün pazar herkes uyuyor bıraksanız şu kornayı da bir rahat nefes alsa.
- Aaa sen uyanmışmıydın bende ancak böyle uyandırırım seni diye böyle bir yöntem buldum. Hem saat dokuz herkes de uyansın ne tembel bir toplum olduk böyle.
- Hocam telefon icat edileli bilmem kaç yüz yıl oldu. Hem biliyor musunuz bilmiyorum ama kapı zili de icat edildi.Bu toplumun tembel olduğu konusuna gelince anneme komşular şikayet edince anneme anlatırsınız derdinizi.
- Dır dır bi susmadın Yeşil göz maşallah ne çene var sende Allah seni alana sabır versin. Bin hadi şu arabaya.
- Ben evlenmeyeceğim için sorun yok hocam . Diyerek arabanın kapısını açıp içine oturdum.
- Göreceğiz bakalım.
-Anlamadım hocam
- Yok bir şey kemerini bağla diyorum.
- Tamam. Nereye gideceğiz ?
- Gidince görürsün bu süreçte ağzını açmazsan çok sevinirim.
-Hocam ben geveze değilim
- Tabi tabi kesin öyledir. Dedi Emir hoca öküz nolacak kendinin çenesinden hiç haberi yok anlaşılan , bi dakika ya bu sırf birazcık gevezeyim diye beni ortadan yok etmeye kalkmasın , yok ya o kadar da değil.
- Buğün çok güzel olmuşun mavi yakışıyor sana.
- Teşekkür ederim hocam. Bak sen Emir hocaya iltifat etmesini de biliyormuş kör öküz. Hakketden mavi yakışıyor mu bana yoksa bu benle dalga mı geçti. Vallahi söz konusu Emir hoca olunca artık her şeyden şüphelenir hale geldim. Bu adam benim denge mi bozdu. Biraz zaman geçtikten sonra şehir dışına çıkıp ormanlık bir alana saptık , ya nereye gidiyoruz, yok ben daha fazla tutamayacam kendimi soracam.
- Hocam şehrin dışına çıktık nereye gittimizi hâlâ söylemeyecek misin?
- Az kaldı korkma seni öldürmeyi felan düşünmüyorum.
- Yok hocam aklımdan öyle bir şey hiç geçmedi de biraz sıkıldım diye dedim.
-Geldik zaten. Diyince gözümü ondan çekip etrafa bakmaya başladım. Büyük bir göl onun yanında tahtadan oluşmuş küçük bir restoran vardı. Her yer ağaçlarla dolu restoranın her kısmında rengarenk güller, çiçekler ekili idi. Burası ağaçların gizlediği saklı Cennet gibi bi yerdi. Manzaraya o kadar kaptırmışım ki kendimi Emir Hoca'nın arabadan indiğinin farkında bile değilim. Benim kapımıda açarak.
- Hadi gel daha yakından seyret. Diyince başımı onaylar şekilde sallayıp hemen arabadan indim.Emir hocayı takip etmeye başladım. Restoranın içine girdi bende arkasından restoranın dışı kadar içide çok güzeldi. Yaşlı bir amcayla yaşlı bir teyze bize doğru geliyorlardı. Karşımızda durup
- Hoşgeldin Emir oğlum. Dedi yaşlı amca
- Hoşbulduk Tahsin amca , Feride teyze. Diyerek ellerini öptü. Onlar hasret giderdik den sonra ismini öğrendiğim Tahsin amca ve Feride teyze de bana dönerek.
- Sende hoşgeldin güzel kızım. Diyerek konuşmaya başladı.
Bende "hoşbuldum efendim" diyerek ellerini öptüm.
- Maşallah Emir hanım kızımız da pek saygılı senin gibi , kendin gibi bir sevgili bulmuşun. Dedi Feride teyze ne sevgilisi ya
- Biz sevgili değ-
- Eee tontonlarım ben çok acıktım ne var kahvaltı da. Diyerek Emir hoca resmen ağzıma tıkdı lafı.
-Hadi gel Suna benim her zaman oturduğum masaya oturalım çok beğeneceksin . Diyerek yine Emir hoca önde ben arkada ilerledik.Gölün üzerine yapılmış tahtaların üzerine kurulan bir masaya oturdu Emir hoca bende karşısına oturdum.
- Böyle oturduk ama keşke yardım etseydik , onlar yaşlı bize hizmet etmeleri olmaz ayıp olur. Emir hoca tebessüm ederek
-Merak etme burda genç çalışan da var. Hem Tahsin amcayla Feride teyze yanlarında kimseyi istemezler yardım etmek için. Ne körüm değil mi?
- Ne konuda hocam?
- Senin iyi bir insan olduğunu herkes bir bakış da anlıyor. Bir ben anlayamamışım çok üzdüm seni değil mi?
- Neden üzesiniz ki hocam beni bunuda nerden çıkardınız?
- Anlamamazlıktan gelme Suna eskiden çok üzdüm seni keşke zamanı geri alabilseydik.
- Siz kendiniz diyorsunuz hocam eskidendi o çocuk aklımla büyük işlere kalkıştım. Şimdi hatırladıkca gülüyorum yani benim için problem yok , olmayan abim gibisiniz , saygı duyduğum öğretmenim eskiden de şimdide. Bunu söylerken kalbime bi öküz oturdu sanki , yüzüme zorda olsa bi tebessüm yerleştirip Emir hoca'ya baktım. Onun durumuda benimkinden farksız degildi. Niye üzülmüş gibi geldi ki duymak istediği lafları söylemiştim oysaki. Bizim bakışmamızı kesen arkadan gelen " Hoşgeldin Emir" lafı olmuştu. Arkamı döndüğümde elinde kahvaltı tepsisi ile duran kumral siyah gözlü bir kız duruyordu. Kısa şortu ile bacaklarını daha uzun göstermiş , onun üzerine beyaz askılı tişört giyip göbek kısmına düğümlemiş Allah var çok güzel kız.Benim onu incelediğim gibi oda beni inceliyordu. Bana öldürücü bakışlar atmayı da unutmuyordu.
-Hoşbuldum Mercan
- Nerdesin bu zamana kadar hayırsız hiç arayıp sormuyon
- Okullar başladı artık derslerden vakit kalmıyor.
-Aramalarıma döne bilirsin en azından.
-Tamam özür dilerim.
- Kim bu sevgilin mi?
-Hayır arkadaşım.
Hayırmış sanki ben sana çok meraklıyım demin sevgili değiliz diyeceğim de resmen ağzıma tıkdı lafı öküz. Onlar koyu bi sohbete dalınca kendimi orda fazlalık gibi hissettim. Onlara bakmaktansa gölü seyretmek daha cazip geldi. Gölün huzurlu görüntüsünü o kadar güzeldi ki. Emir Hoca'nın bana bi kaç seslenmesiyle kendime geldim. Mercan denen kız kahvaltı sofrasını hazırlayıp gitmişti çoktan.
- Yeşil göz sana sesleniyorum duymuyorsun. Gölün büyüsüne fazla kapılma. Sen burdan gidince bu göl unutacak seni, gelen ziyaretçilere gülümseyecek o mavi gözleriyle.
- Ne olursa olsun bunları düşünmektense anı yaşamak daha doğru değil mi?
- Öyle yeşil göz , hadi kahvaltını etde kalkalım seni bi yere daha götüreceğim.
-Nereye diye sormayacam artık nasıl olsa söylemeyeceksiniz hocam.
-Aynen öyle. Diyerek kahvaltımıza devam ettik kahvaltı sevmeyen ben iki gündür bu işi düzenli olarak yapıyorum annem görse kesin duygulanırdı. Sessizce yapılan kahvaltının ardından Mercan denen kızın sürekli masaya gelip gitmesini saymazsak kalkabilmiştik. Arabanın yanına gelince Emir hoca arabanın bağacından bir şeyler çıkarmaya başladı.
-Hadi gidiyoruz
-Nereye hocam
- Balık tutmaya
-Neee , ama hocam ben hiç anlamam balık tutmakdan felan.
- Bağırma gıız kulağımın dibinde , gel ben sana öğretecem.
Emir hoca önde ben arkada yine düştük yollara , niye ben hep arkadan yürüyorum yaa bu kez ben önden gideyim diyerek bi hızla Emir Hoca'nın önüne geçerek yürüyecektim ki tabi çukur izin verseydi. Çok pis popomun üzerine düşmeseydim ne güzel havalı bir şekilde gidecektim. Arkamdan Emir Hoca'nın kahkalarını duymamak için yanıma bir paket pamuk almadığıma çok pişmanım çok.
-Niye beni beklemiyorsun yeşil göz.
-Hocam konuşacağınıza elimden tutup bir şeyin var mı Suna demeniz gerekmiyor mu?
-Çenen iyi olduğuna göre demek ki bir problem yok. Hadi arkamdan dikkatli bir şekilde gel.
- Öküz ya katıksız öküz seninle bir yerlere gelen aklıma tüküreyim ben.
-Duyuyorum seni yeşil göz
-Geliyorum dedim hocam. Zorda olsa kalkıp yine takıldım Emir Hoca'nın peşine gölün bir diğer ucuna geldik getirdiği malzemeleri hazırladı.
-Hadi bakalım yeşil göz hangimiz çok balık yakalacak.
-Benim hiç şansım yok hocam , çünkü ilk defa balık tutacam ben.
- Bu şans işi Suna, hem kazanırsan matematik cezanı kaldırırım.
- Oltamı alayım lütfen hocam kazanırsam ödüllerin en güzelini vereceksiniz valla.
-Bu ödülün yanında birde ceza olacak yeşil göz eğer ben kazanırsam zamanı gelince söyleyeceğim.
- Matematik cezam iki katına çıkmayacaksa sorun yok hocam.
- Yok öyle bir ceza değil , hadi başlayalım. İkimizde oltaları göle atıp beklemeye başladık.
-Hocam siz İstanbul'a daha önce gelirmiydiniz? Yani buraları bildiğinize göre demek ki sık geliyordunuz.
-Üniversiteyi ben burda okudum. Bi arkadaşım sayesinde tanıdım burayı ve çok sevdim.
-Ben üniversiteyi burda okuduğunuzu bilmiyordum. Melek teyzegil ile birlikte yeni taşındınız sandım.
- Öğrenci evinde kalıyordum. Arkadaşlarım görevleri gereği başka şehirlere gidince , bende ayrı eve geçtim. Annemler de sağolsun onlarda geldi.
- Anladım hocam. Emir hoca iki tane balık yakaladı biz sohbet ederken ama ben bir tane bile yakalayamadım. Moralim bozulsada pes etmeyeceğim işin ucunda matematik cezası kalkacak. Olta sallanmaya başladı.
- Hocam yakaladım vallaha billaha yakaladım kımıldıyor olta.
- Suna tamam sakin , ver bakalım.
Emir hoca oltayı alınca çok küçük bir yavru balığın takıldığını gördüm. Emir hoca balığı kovaya atınca dayanamadım. Ne yani bu küçük balığı yiyecekmiyiz daha çok küçük bu Emir hoca oltayı tekrar hazırlarken ben o yavruyu tutup Emir hocaya çaktırmadan göle bıraktım. Emir Hoca'nın kovasına baktım. Onun balıkları büyük ama onlarada kıyamadım. Onları da teker teker tutup göle bırakıyordum ki elimin üzerinde bir el hissettim.
-Yeşil göz napıyorsun?
-Hiç hocam balıkları seviyorum.
-Kedi köpek mi bunlar sevecen
- Ama hocam şuan hayvan ayrımı yapıyorsunuz haksızlık bu.
-Niye bırakıyorsun balıkları?
- Şey hocam onlar çok küçük kıyamadım.
- Tamam.
- Ne tamam hocam.
-Sen üzülüyorsan bırak hepsini hadi
-Gerçekten mi hocam. O sevinçle sarıldım. Emir hocada şaşırmış olacak ki bi an afalladı. Sonra oda bana sarıldı.
- Zaten ben kazandım yeşil göz. Hemen Emir hocadan ayrılıp gözlerimi gözlerine diktim.
- Ne istiyorsunuz hocam yada cezam ne?
- Bunu şimdi söylemeyecem yeşil göz. Haftaya söyleyecem
- Ama hocam ben meraktan çatlarım.
-Bir şey olmaz hadi toparlanıp gidelim. Toparlanıp Tahsin amca ve Feride teyzeye veda edip tabi Mercan'ı da unutmamak lazım arabaya binip yola koyulduk. Yolda ne kadar ısrar ettimse yine söyletemedim. En son arabada uyuya kaldığımı hatırlıyorum. Emir Hoca'nın dürtmesiyle eve geldiğimizi anladım. Emir hocaya baktığım da tebessüm ederek bana bakıyordu.
- Özür dilerim hocam uyuya kalmışım.
-Önemli değil yeşil göz, teşekkür ederim güzel bir gün geçirdim sayende.
- Bende öyle hocam ,iyi akşamlar
- İyi akşamlar Yeşil göz. Arabadan inip eve girdim , son kez Emir hoca ya baktım. Benim eve girmemi bekliyordu. Daha fazla oyalanmadan eve girdim. Çok yorgun olduğum için kendi odama çıkmaya karar verdim. Üst kata çıkarken kapı çalındı. Çıktığım merdivenleri tekrar inerek kapıyı açtım. Açmamla şaşırmam bir oldu.
- Ya. Yağız hocam sizin ne işiniz var burda?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MATEMATİK ÖĞRETMENİM
Teen FictionDaha çocuk yaşlarda aşık olmuştu Suna , Emir'e. Emir kardeşi gibi gördü Suna'yı . Kader yıllar sonra Öğretmen öğrenci olarak buldu onları . Peki şimdi ne olacak , bu sefer kurallar değişecek mi bu kez aşık olan hangi taraf olacak. Hikaye ş...