Bölüm 22. Bu masal da mutlu son yok

4.9K 175 119
                                    

        İşte tam karşımda  duruyordu, hayatımla bir oyuncak misali oynayan insan. Ne söylemeliyim şimdi ona , "hangi yüzle geldin mi diyeyim, yoksa bana bunları neden yaşattın mı? Nasıl davranayım , tokat atıp defol burdan mı diyeyim. Her gün gelmen için saatleri mi saydım diyeyim. Ne söylemeliyim adam ben sana. Ne yaparsam yapayım. Benim bu nefretim geçmeyecek. "
Avucumun için de bil el hissettim. Soluma dönüp baktığımda Anıl destek verircesine elimi sıktı , ben burdayım yanındayım diyen tek insan. Ona minnetle baktım. Bu benim gözlerimle teşekkür etme şeklimdi.
- "Kusura bakmayın karım çok heyecanlı bugün. Kızımızın doğum günü olduğu için.  Buyrun geçin içeri , hoşgeldiniz. Elinizi sıkmak isterdim ama maalesef gördüğünüz üzere ellerim dolu. Bir tarafım da kızım , diğer tarafımda eşim var."
- "Ayy ne kadar romantik, siz bize bakmayın canım yabancımıyız sanki enişte" diyen bu kez Hande idi. O salona doğru ilerlerken arkasından diğer hocalarda ilerlemeye başladı. Emir öylece durmuş bize bakıyordu. Ellerimize , Masal'a , bana. Biri bu anı bozmasa sanki bir ömür bu tabloyu izleyecek gibi duruyordu.  Bu anı bozan yine Anıl olmuştu, benim tek kelime etmeye dahi niyetim yoktu.
- Hocam kapıda kaldınız buyrun.
- Ben, ben bilmiyordum. Buranın sizin eviniz oldugunu.
- Önemli değil hocam buyrun lütfen.
En sonunda gözlerini üzerimizden çekti. Salona doğru ilerlemeye başladı.
Anıl , Masal' a dönerek hadi kızım sende , babannenin yanına git , biz annenle hediyeni alıp geliyoruz.
-Tamam babacım. Diyerek Masal babaannesinin yanına koşarak gitmişti çoktan.
-Suna kendini toparlar mısın lütfen.
- Nasıl toparlıyayım Anıl , beş yıl sonra çıkıp geliyor hemde evimize. Sence tesadüf mü bu.
- Bunu zamanla anlayacağız şimdi toparla kendini ki kızımız üzülmesin.
- Tamam haklısın, hadi bizde girelim herkes merak etmesin.
  Salona girdik çok kalabalık değildi. Fazla çevremiz yoktu gözlerden uzak yaşıyorduk hayatımızı. Herkes birileriyle konuşup ikramlardan yiyerek sohbet ediyorlardı.  Emir'in gözü sürekli üzerimizdeydi bunu bakmasam da anlaya biliyordum. Yardımcımız Gülten pastayı getirince bütün gözler bize çevrilmişti. Bugünün bir an önce bitmesi için dualar ediyordum. Masal'ın boyu pastaya yetişmeyince zıplayarak yetişmeye çalışması herkesin gülmesine sebep oldu. Kızımı kucağıma aldım. Anıl 'da geldi yanımıza beraber üfleyerek mumları söndürmüştük.
-hihh annne unudğumm
- Neyi unuttun prensesim
- Diyek demeyi, öyle diyince kabuy oluymuş
- Öyle değil birtanem o dilek tutmak o, yani doğum gününde çok istediğin şeyi içinden söylemek. Buna dilek dilemek diyorlar.
- Ama ben unudğumm
- Şimdi dilesen de olur kızım.
- Babacım beni o uçan ayabalaya götüysün.
- Gel bakalım prensesim baban seni , sen iste lünaparka değil. Dünyanın öbür ucuna götürür.
- Oyasıda dücel mi ?
Herkes yine kahkalara bogulmuştu. O an Emir'le gözlerimiz kesişti o sanki bu durumdan memnun değildi. Elini yumruk yapmış sıkıyordu.
- Hayatım hediyemizi getirde verelim kızımıza. Diyen Anıl'a tebessüm ederek yatak odasında ki hediye yi almaya gittim. Hediye yi getirirken Emir , Masal 'a doğru gidiyordu. Adımları mı daha da hızlandırdım. Elinde ki paketi Masal 'a uzattı.
-Umarım beğenirsin küçük hanım.
-Benim adım küçük hanım deyil , Masal
- Çok güzel bir isimmiş benimki de Emir.
- Çeninki de gücelmiş.
Hediyesini açtı kelebek şeklinde toka
- Anne bak kelebekli toka , gücelmiş demi
- Evet kızım güzelmiş.
- Taka bilirmiyim saçına?
- Tak amca. Emir Masal'ın elinden tokayı alıp , Masal'ın saçlarını okşayarak tokayı taktı.
- Çok güzel oldu. Gerçek bir prenses gibi.
- Teşekküy edeyim.
Yanağından bir öpücük kondurup yanından uzaklaştı. Giderken yanımda durdu.  Konuşmadan çekip gitti.
Misafirler birer birer gitmiş. Masal çoktan uyumuştu. Anıl ile ikimiz etrafı toplayıp. Gelen hediyeleri Masal'ın odasına yerleştiriyorduk. Anıl durdu öylece bakıyordu , baktığı yere baktım. Masal'ın yatağının baş ucundaki çekmecenin üzerinde Emir'in aldığı tokaya bakıyordu.
-Masal çok sevdi tokayı.
- Bilmem farkında değilim.
- Sence biliyormudur?
-Neyi?
- Masal'ın babası olduğunu?
- Masal'ın bir babası var zaten oda sensin.
- Yarın işi bırak başka yerde yeni bir iş buluruz sana.
- Bu ne demek şimdi Anıl. Suçlu ben gibi neden kaçıyormuşum. Ben beş yıl önce de kaçmadım, şimdi de kaçmıyorum. Benim bir kocam dünyalar tatlısı birde kızım var. İsteyen istediği yere gidebilir. Bu gerçeği de kimse değiştiremez.
- Tamam özür dilerim haklısın. Diyerek sarılmıştı Anıl.

      Sabah güneş ışığı gözüme vurup gece boyu bitmek bilmeyen kabuslardan uyandırmıştı beni. Yataktan ağır çekimde kalkmıştım. Anıl koltukta hâlâ uyuyordu. Yanına yaklaştım. Yüzünü inceledim. Rahatsız görünüyordu. Beş yıldır bu koltukta uyuyor bir gün bile şikayet etmemişti. Zaten hiç bir konuda şikayetçi değildi ki. Babası evlenecegimizi duyduğun da , birde çocuk olacağını ögrendigin de delirmişti resmen kapının önüne çoktan koymuştu Anıl ile beni beş parasız evsiz barksız sokakta kalmıştık. Garsonluk mu yapmadı , inşaatlar da mı çalışmadı. Babası vefat edince annesinin zoruyla şirketin başına geçti. Emir terk ederken bizi , Anıl sahip çıktı. Ben bu adama ne desem az kalır. İyiki de girmiş hayatıma , iyikide benim kocam kızımın babası olmuş. Baba kelimesi en güzel ona yakışıyor.
- Yedin bitirdin beni bakışlarınla
- Alakası yok yüzünde kocaman örümcek var ben ona bakıyordum.
- Neee , nerde? Diye yataktan fırlaması bir oldu.
- Şaka tabiki de
- Sen bittin Suba. Önde ben arkadan sinir küpüne binmiş bir Anıl koşuyor. Masal çoktan uyanmış uykulu gözlerle bize bakıyor. Kızımın arkasına saklanıp , bu şekil de dayak yemekten kurtulmuştum.

    Okulun bahçesinde öğrenciler dört bir etrafa dağılmışlardı. Kimisi sohbet ediyor, kimisi kitap okuyor. Onları izleyerek okulun içerisine girdim. Öğretmenler odasına girince Emir ve Hande gelmiş oturuyorlardı.
- Günaydın diyerek bana ait olan dolabıma ilerledim. Onlardan da günaydın cevabı gecikmedi.
- Ee naptınız dogum günü kızı hediyelerini beğendi mi?
- Evet.
Kapı tıklatılınca konuşmam yarı kaldı. Okul hademesi Rıfkı bey idi.
- Hande hanım müdür bey sizi çağırıyor.
- Tamam geliyorum.
Hande çıkınca odadan biraz daha hızlı olup bir an önce çıkmaktı bu odadan.
- Suna biraz konuşalım mı?
- Benim konuşacak bir konum yok sizinle Emir bey.
Yanıma çoktan gelmişti. Dolabın kapağını hızlı bir şekilde örtüp ne var şeklinde baktım ona.
- Masal sana benziyor. Ben çok pişmanım. Biliyorum affetmezsin bunu bil istedim. Birde ben izin verirsen eğer kızımla vakit geçirmek istiyorum.
- Pardon da hangi kızın , benim kızımın bir babası var ve onla istediği kadar vakit geçiriyor. Benim kızım neden senin gibi bir yabancıyla vakit geçirecekmiş ki.
- Masal'ın babası benim Suna , bunu biliyorum.
- Benim kızımın babası Anıl. Beş yıl önce ve sonra olduğu gibi. Sen beş yıldır neredeysen tekrar oraya döne bilirsin.
- Beni bir gün anlayacaksın.
- Ben seni hiç bir zaman anlamadım, artık anlamakta istemiyorum. Zorunda olmadığın müddetçe de lütfen benimle muhatap olma midemi bulandırıyorsun. Diyerek yanında ayrılmak üzereyken konuştu.
- Benim Masal'ımın baş kahramanı sensin. Ve öyle de kalacaksın.
Hafif dönerek baktım ona hatırlıyordu. Aradan beş yıl geçmesine rağmen , o söylediği cümleyi harfi harfine unutmamıştı.
- Unuttuğun bir şey var ben artık senin Suna'n değilim.  Ben Anıl ile evliyim. Evli bir insana yan gözle bile bakılmaz bunu unutmuşun.


Bölüm biraz geç geldi canlar kusura bakmayın. Diğer bölümde de belirtmiştim sebebini inşallah anlayışla karşılarsınız beni.

 MATEMATİK ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin