Bölüm 13. Korkmak

9.7K 283 33
                                    

       İki hafta sonra

    Aradan iki hafta geçmiş ben  omuzumdan vurulduğum için çabuk toparlamıştım, sağ kolumumu kullanamam dışında. Sınav haftası olduğu için annemin gitme dinlenmen lazım diyen,  ısrarları hiçe sayarak okulun yolunu tutmuştum. Okula gelmemin bir sebebi daha vardı. Emir'i görmek,  hastahane de gözümü açtığımda ilk onu görürüm ümidiyle açmıştım gözümü yoktu o günde gelmedi , sonra ki günde , diğer günler de ben onada bir şey oldu korkusuyla içim içimi yerken. Onun okul da normal hayatına devam ettiğini öğrendim. Başta inanmak istemiyor insan ama bunu söyleyen Anıl ise , gözüm kapalı inanırım kardeşime. Okulun bahçesine girmem ile etrafıma arkadaşlarımın ve öğretmenlerimin gelmesi bir oldu. Herkes geçmiş olsun dileklerini iletirken benim gözlerim tek bir nokta da sabitlenmişti. Leyla hoca ile Emir arabadan beraber indiler. Zordu canını verecek kadar sevmek , karşılığında bir hiç gibi davranılmak. Oda benim için aynı şeyi yapsın demiyorum. Gözlerimi açtığımda yanımda durup bi teşekkür etse yeterdi. Seven için ne kadar da değerlidir bu,  o anı sarıp sarmalayıp kimsenin ulaşamayacağı raflara kaldırası gelir insanın. Ağlama isteyim ağır bastırınca onlara gözükmeden ayrılmak en iyisi oradan. Anıl'ın destek verir gibi koluma girip hafif sıkması , gözlerimi ona çevirmeme sebep oldu. Ben burdayım , hep burda olacam der gibiydi.
- Akıtma sakın o incilerini , hele ki onun gözünün önünde. Daha çok gülmelisin o gamzelerini göstere göstere , tıpkı onun yaptığı gibi.
- Neden sence bana bunu yapıyor, sevmesin hatta nefret etsin onada tamam ama İnsan olan  hiç mi merak etmez.
-Bak fıstığım bazı yüzler vardır sahtedir. Mesala Emir Hoca'nın yüzü gibi şuan yüzünden mutluluk akıyor. Sana bakmamak için kendiyle cebelleşiyor. Yüzüne mutluluk maskesini geçirmiş , herkese o pozu veriyor. Maskeyi bi kaldırsa darma dağın bir adam göreceksin.
- Neden buna gerek duysun ki?
- Çünkü sen onun yüzünden vuruldun. O merminin sahibi Emir hocayken , sen yönünü değiştirdin merminin. Sen kampta kaybolduğun da o endişeden delirmiş Emir hoca'yı da gördüm, sen kanlar içinde kucağın da ölümle pençeleşirken doktorlara onu iyileştirmezseniz sizi ben öldürürüm diyen Emir hoca'yı da. Korkuyor anlasana iliklerine kadar korkuyor onun yüzünden sana bir şey olacak diye.
- Korkan insan yanımda durur , böyle uzak durarak neyden koruyacak beni kimden.
- Gel gidelim sınıfa  boşver hepsini, zaten en doğrusu bu oluru da, sonu da yok bu işin isteseniz de olmaz. Anıl haklıydı yine boyumdan büyüktü bu sevda bana , son kez arkamı dönüp bakmak istedim. Oda bana bakıyordu. İlk gözlerimi kaçırıp dönen ben oldum. Sınıfa girip yerime oturdum. Anıl'ın da yardımıyla sıranın üzerine kitap , defter vb. eşyaları mı çıkardım. Dersimiz İngilizce idi Leyla hoca sınıfa girip selamlamanın ardından gözleri beni buldu. Bana iğrenir gibi bakıp masasına oturdu. Aniden yazılı yapacağını söyleyince herkes şok oldu benim gibi.  Anıl bana buğün fizik sınavı olduğunu söylemişti sadece.
- Ben sınav kağıtlarını almaya gidiyorum. Anıl ben gelene kadar sende Suna'nın yanından kalkıyorsun.
- Hocam kalkamam , Suna sağ elini kullanamıyor sargı da olduğu için ona yardım etmem lazım.
- Bende bu yüzden oradan kalk diyorum Anıl'cım. Okula geldiğine göre demek ki arkadaşın başının çaresine bakabilir. Senin yaptığın kopya çekmeye girer. Diye konuştu Leyla hoca gıcık nolacak. Sinir olsam da Anıl'a belli etmemek için gülümseyip "sorun yok " dedim.
- Nasıl sorun yok fıstığım , duymadın mı ne dediğini.
- Duydum ama haklı dediği gibi kopya sayılır , herkesde buna karşı çıkar emin ol. Ben hallederim sağ elimi kullanamazsam , sol elim var. Hadi sen git otur birinin yanına
Anıl'a o kadar dil dökmemin ardından Mustafa'nın yanına gidip oturmuştu. Sınıfa göz gezdirdiğim de Ceyda ve Melda ikilisinin bile bana acıyarak baktığını gördüm. Leyla cadısı elinde sınav kağıtları ile girip dağıtmaya başladı. Benim kağıdımı da verince soruları okumaya başladım. En azından beklediğim kadarıyla kazık sorular değildi. Sol elime kalemimi alıp yapmaya çalışıyorum ama kalem elimden düşüyor. Ter içinde kalmıştım resmen zar zor birşeyler yazdım ama birinci sınıf çocukları bile  benden iyi yazıyorlardır eminim. Kapı çalınınca hepimizin gözü kapıya çevrildi. Emir hoca içeri girince herkes şaşırsa da aralarında bir şey olduğunu bildikleri için pekde önemsemediler.
- Sınav mı yapıyorsun Leyla? Diyen Emir Hoca'nın gözleri beni buldu. Daha fazla onların konuşmasına kulak misafiri olmamak için kağıdımla ilgilenmeye başladım. Kapının kapanan sesiyle Emir'in gittiğini anladım. Zorda olsa birinci soruyu yapmıştım. Elimin üzerine bir el konmasıyla, o elin sahibine baktım. Hayranı olduğum mavi gözlerle karşılaştım. Önce şaşırdım, sonra gerçekler bir bir akın etmeye başladı beynime. Hızlı bir şekilde elimi çekmeye çalıştım. Sadece çalıştım bırakmadı.
- Yardıma ihtiyacım yok ben hallederim hocam.
- Bu elle zorlanırsın bırak beraber yapalım.
-İstemiyorum dedim hocam, anlamak bu kadar zor mu? Diyerek elimi çekip sınav kağıdını da alarak Leyla hocanın yanına gittim. Anlamaz gözlerle bana bakıyordu.
- Sınavım bitti hocam çıkabilir miyim? Bi sınav kağıdının boş olduğuna baktı, birde Emir hocayla bana.
- Tamam çıkabilirsin. Dedi hemen kendimi arka bahçeye zor attım. Ağlamayacaktım ben bu kadar zayıf değilim. Bi adamın beni yıkmasına izin veremem. Banka oturup kafamı geriye yasladım. Yanıma biri oturdu kimin oturduğuna bakmak istemedim. Açmadım gözlerimi
-Sınavın erken bitmiş.
- Seninde öyle gözüküyor. Dedim sesinden tanıdığım Gizem'e
- Aşık mısın ona.  Dediği anda Gizem hemen açıp gözlerimi ona baktım. Daha ben bile kendime yeni itiraf etmişken nasıl anlardı.
-Hayır. Dedim olabildiğince net çıkarmaya çalıştım sesimi.
- Daha kim olduğunu söylememiştim. Sana birşey söyleyeyim mi bence de aşık olma ona yoksa canın çok yanar. (Sizce bunu hangi anlamda söyledi)
-Kimseye aşık olmadığım için öyle söyledim. Yoksa kimi kastetdiğini bilmiyorum.  Öyle bir şey olmadığı için sorun olmaz. Yinede sağol beni düşündüğün için.
-Ne demek arkadaşlar bugünler içindir. Gizem yanımdan kalkınca arkasından baktım neydiki şimdi bunlar. Ben bu okulda oldukça Emir hocada burda oldukça buğün Gizem anlar yarın başkası. Emir bunu öğrenirse yine eskisi gibi dalga geçmez mi benle. Ben tekrar aynı şeyleri yaşayamam bu kez katlanamam , kimse saramaz yaraları mı? Cebimden telefonu mu çıkarıp annemi aradım evde olduğunu öğrenince hiç zaman kaybetmeden evin yolunu tuttum.
      
       Eve geldiğim de annem salonda oturuyordu. Beni görünce şaşırdı. Söyleyeceklerim den  sonra belki daha çok şaşıracak ama kendim için mecburum.
- Kızım bu saatde senin ne işin var evde, bir yerin falan mı ağrıyor o yüzden mi geldin. Annem hemen ayağa fırlayıp beni kontrol etmeye başladı. Oyy kıyamam.
- Yok bir şeyim annem iyim.Seninle bir konu hakkında konuşmaya geldim.
- Hayırdır kızım bir sorun mu var?
- Anne gel oturup öyle konuşalım. Annemle salonda ki koltuğa oturup konuşmaya başladım.
- Anne nolur sözümü kesmeden beni dinle. Anne ben ölüyorum burda, nefes alamıyorum. Onu gördükçe bu böyle devam edecek. Canı yanan hep ben olacağım. Artık canımın acımasını istemiyorum. Gitmek istiyorum bu okuldan , bu şehirden anne beni Konya'ya teyzemin yanına gönderir misin? Okuluma orda devam etsem. İzin verir misin? Bunları söylerken göz yaşlarım yine benden izinsiz alıp gitmişti.
- Bu karardan bir gün pişman olmaz mısın güzel kızım. Sana kim bu kişi diye sormayacam merak etme.
- Pişman olmayacam anne inan bana. Ben bunu söyleyince annem eline telefonu alarak teyzemi arayıp konuştu. Teyzeminde onayı ile Konya'ya gitmem karar verildi. Bir gün bile beklemek istemiyordum.Tekrar okula giderek kaydı mı aldıracaktım. Bi taksiye atlayıp okula tekrar geldim. Bu duruma en çok kızan Anıl olacaktı ama buna kendimi hazırlamam lazımdı. Ona şimdi söylemeyecektim. Okula gelip müdürün odasını tıklayıp içeri girdim. Gördüğüm kişiyle yine dondum kaldım.  Emir hoca da burdaydı. Oda beni görünce şaşırdı ilk sonra kendini hemen toparladı. Müdürümüzün konuşmasıyla bende gözlerimi ondan çektim.
- Kızım bir problem mi var?
- Yok hocam kaydımı başka şehire aldırmak için belge almaya gelmiştim.
- Ne demek kaydı mı aldırmak. Diye aniden yerinden fırlayıp önüme gelen Emir hocaya hem ben , hemde müdür şaşkınca bakıyorduk. ikimizin de ona baktığını anlayınca müdüre açıklama yapmak için tekrar ona döndü.
- Yani müdür bey ben Suna'nın sınıf öğretmeniyim. Haberim yoktu böyle bir olaydan izninizle dışarıda öğrencimle konuşa bilir miyim. Müdürün izniyle beni kolumdan tutarak arabasının yanına kadar sürükledi resmen.
- Bin şu arabaya
- Binmeyecem hocam bırakın artık kolumu
- Bineceksin ve bana bunun bir saçmalık olduğunu anlatacaksın.
- Saçmalık falan değil gitmek istiyorum hepsi bu. Beni sanki duymuyordu arabanın kapısını açıp beni içine zorla tıktı. Kendisi de şoför koltuğuna oturup arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.  O kadar sinirliydi ki neydi bu sinirinin sebebi oyuncağının elinde kırılışımıydı. Tekrar oynamayacak olması mı. Yol boyunca hiç konuşmadık araba durunca etrafıma baktım. Uçurumdu burası ve ben korkmaya başlamıştım.
- İn arabadan
- İnmeyecem niye getirdiniz beni buraya
- İn dedim korkma sadece konuşacağız.  Diyince el mahkum mecbur indim. Arabadan inince rüzgarın esmesiyle üşüdüğümü hissettim. Emir hoca'ya baktım. Hâlâ sinirliydi.
- Anlat Suna ne demek başka şehire gitmek. Ben seni zor bulmuşum izin verirmiyim buna sanıyorsun.
- Ben sizin oyuncağınız değilim. Bir yere gitmek için de sizden izin alacak halim yok.
- Ne demek oyuncak sana verilen değere sen oyuncak gözüyle mi bakıyorsun?
- Nasıl baksaydım hocam. Bir gün varsınız , diğer günler yok. Bir gün çok yakınsınız diğer günler o kadar soğuk. Verdiğim değer diyorsunuz ya hani nerdeydiniz hocam iki haftadır bumu verdiğiniz değer.
- Korkuyorum anlamıyor musun? Sana benim yüzümden bir şey olmasından deli gibi korkuyorum.  Seni uzaktan izlemekten, saçlarını okşamaktan sıkı sıkı sarılmaktan , en çok da neden korkuyorum biliyor musun? Seni delicesine severken kaybetmekten korkuyorum. Diyerek dudaklarını dudaklarıma kapadı.

Ve beklediğiniz bölüm geldi inşallah beğenirsiniz.

 MATEMATİK ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin