Bölüm 7. Köle

13K 378 27
                                    

Multimedya Suna

Yağız hoca sevgilim deyince öylece kala kaldım. Başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. O anda neden bilmiyorum ama Emir hocaya baktım. Onun durumu da benimkinden farksız değildi. İlk kendine gelen Anıl oldu.
- Fıstığım ne diyor bu hoca doğru mu? Konuşma duyumu yitirdim sanki konuşamıyorum. Emir hoca bi cevap bekler gibi gözlerimin içine bakıyor. Yağız hoca desen resmen kıkırdıyor adam. Başımı sağa sola sallayarak hayır dedim Anıl'a. Bu sefer Emir hoca konuşmaya başladı. Siniri her halinden belli olarak Yağız hocaya döndü.
- Bu ne demek Yağız oyun mu oynuyorsun öğrencilerinle?
- Tamam dostum sakin ol şaka yapmak istemiştim.
-Böyle şaka mı olur lan , git şakanı dışarda başkalarına yap Suna'ya yapma. Diyerek sinirli bir şekilde benide hızla kolumdan tutarak sürüklemeye başladı. Kolumu öyle çok sıkıyor ki , bi an koptu zannettim.
- Hocam bırakır mısınız kolumu?
- Hocam canım acıyor bırakın kolumu. Kolumu bırakınca , etrafıma baktım labaratuvara gelmişiz.
- Niye getirdiniz beni buraya.
- Yağız'la aranda ne var, nereden tanıyorsun Yağız'ı. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuş , kaşları çatık , elleri titriyor. İyide neden bu kadar sinirlendi ki , hocayı duydu şaka yapmış ben bile bu kadar tepki vermemiştim.
- Cevap ver Suna.
-Ho..hocam ben tanımıyorum sadece bir kere gördüm.
- Nerede gördün.
- Ben kaybolmuştum peşime iki sarhoş takılmıştı. Gece olunca etrafda sadece Yağız hocayı gördüm. Koşarak yanına gittim, bana yardım etmesini söyledim. Sevgili rolü yaparak bana yardım etti. Sarhoşlar gidince de beni evime kadar bıraktı bu kadar.
Anlattığım da daha ne olduğunu anlamadan Emir hoca bana gelip sarıldı.
-Ho. Hocam na. Napıyorsunuz?
- Şişt Yeşil göz , biraz böyle kalalım.
- Ama hocam bi gören olur yanlış anlarlar.
- Anlasınlar.
- Ne anlamadım.
- Yanlış anlasınlar yeşil göz umurumda değil. Yağız'dan da elinden geldikçe uzak dur.
- Neden hocam, şaka yaptı diye eğer böyle sö-. Daha sözümü bitirmeden araya girdi. Sarılmayı bırakarak karşımda durdu o kollarını bırakınca , kuyunun içine düşmüş gibi oldum neden böyle oldu ki. Yıllar önce kabuk bağlayan kalbimin yarası yine kanamaya mı başladı yoksa. Hayır bu kez olmayacak sevmeyeceğim eski Suna değilim artık ben. O beni kardeşi gibi görüyor , yine acı çeken ben olacam kendine gel Suna sen güçlüsün unutma hem artık siz diye bişey olmaz , ne çabuk unuttun onun senin öğretmenin olduğunu.
- Zamanı gelince anlatırım yeşil göz, ama şimdi değil, tamam mı?
- Derse geç kalıyorum hocam. Bir şey söylemesine izin vermeden yanından ayrıldım. En iyisi ikisinden de uzak durmak.
Sınıfa girdiğim de hoca daha gelmemişti sınıfa Anıl'ın yanına oturdum. Olanların hepsini birde ona anlattım. Leyla hoca girince arkasında birde bi kız girdi.
-Günaydın çocuklar. Sınıfımıza yeni öğrenci geldi adı Gizem. Umarım iyi anlaşırsınız arkadaşınızla. Dedi Leyla hoca. Yeni gelen kızda kendini kısaca tanıtıp Anıl'la benim oturduğum sıranın önüne oturdu. Ders bitince arkasını dönüp bize konuşmaya başladı.
- Merhaba ben Gizem
-Ben Suna , buda Anıl. Diyerek tokalaştık
- Memnun oldum. Dedi tam ben de " bende memnun oldum" diyecekken Anıl bodoslamaya atladı.
- Biz hiç memnun olmadık, hadi fıstığım kantine inelim.
-Sen onun kusura bakma , kendisi biraz hayvan olduğu için insanlara alışması zaman alıyor. Diye kıkırdadım.
- Önemli değil. Diyerek tebessüm etti. Anıl kolumdan çekiştirirken bana söylenmeyi de ihmal etmedi.
- Demek ben hayvanım ha , fıstığım?
- Değil misin? Kızı bi dövmediğin kaldı. Kız ne dedi ki sana?
- Bak ben insanları iyi tanırım fıstığım ben o kızdan hoşlanmadım. Onun gözlerin de saflığı masumluğu göremedim ben.
- Abartma Anıl , daha dakika bir ,gol bir.
- Dediğim çıkınca da böyle gülecek misin bakalım. Kantine inince kendimize birer çay alıp masaya oturduk. Kantinin kapısından Emir hoca ve Leyla hoca kıkırdayarak girdiler. Bütün kantinde ki insanlar onlara döndü kıkırdamalarını izledik.
- Bunlar sevgili mi olmuşlar? Diyen Anıl'a döndüm.
- Bilmem , sevgili değilseler bile yakında olurlar. Hadi kalk gidelim şimdi ders başlar.
Nihayet dersler bitmiş okul zili çalmıştı.Ama maalesef ben cezalı olduğum için herkes çıkmış ben kalmıştım.Sonunda cehennem azabı gibi geçen.Cezalı olduğum matematik derside bitmiş Emir hoca , bana dersi anlatıp çıkmıştı sınıftan. Okuldan çıkınca , arabasının kaportasına oturmuş elin de siğara içen bir adet Emir hocayı beklemiyordum.
-Hadi gel seni eve bırakayım.
-Gerek yok hocam , eve gitmiyorum uğramam gereken bir yer var. Dedim küllüyen yalan.
- Neresiymiş orası?
- Amerika dan arkadaşım gelmiş onunla buluşacağım.
- Erkek mi , kız mı bu arkadaş? Diye sorunca kaşlarımı çatarak ona baktım. Tamam abi gibi bana karşı da bu biraz fazla olmuyor mu ? O ne öyle sevgililer gibi hesap soruyor. Gitsin o Leyla hocayla ilgilensin Allah'ım yarabbim ya.
- Nereye gittiği mi, nasıl gittiği mi , kimle buluşacağımın bir kopyasını çıkarır imzalatır getiririm size hocam.
- Düşündüm de fena fikir değilmiş.
- Ya sabır , hocam dalga mı geçiyor sunuz benimle?
- Hayır gayet ciddiyim yeşil göz. Arkamızdan topuk sesi gelince döndüğüm de Leyla hoca sinirli bir şekilde bana bakıyordu sonra emir hocaya dönerek konuşmaya başladı
- Emircim beni eve bıraka bilir misin ? Evle ilgili bir sorun çıkmış galiba , şimdi taksiyle felan uğraşamam.
- Ama ben-
- Lütfen Emir.
- Peki tamam.dedi Emir hoca ne bekliyordum ki ben Suna'yı bırakacam demesini mi. Onlara hiç bakmadan evin yolunu tuttum. Elime telefonu alıp Emir hocaya mesaj attım.
" Yarın sabah 7 de bizim evde olun. Köleliğiniz başlasın.Bir dakika dahi gecikmeyin HOCAM". Yazarak gönderdim. Geç kalınmış intikam başlasın. Eve geldiğim de üzerimi değiştirip , Akşam için bir şeyler hazırladım. Annem gelince akşam yemeğimizi yiyip , annemden izin isteyip odama çıktım. Yarın yorucu bir gün olacak ve benim bol bol dinlenmem lazım.
      
        Sabah güzel yatağım da mışıl mışıl uyurken. Çalan kapının sesiyle o hiç bırakmak istemediğim yatağımdan ayrılmak zorunda kaldım. Kim bu daha ibibikler ötmeden uyanıp kapımı çalan dengesiz diye söylene söylene aşağı inip kapıyı açtım. Karşımda Emir hoca elinde poşetle kapımda dikiliyordu.
- Hâlâ uyuduğunu söyleme bana yeşil göz.
- Sabahın bu saatinde genelde insanlar uyur hocam. Siz neden geldiniz?
   Elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Bir iki tıklamanın ardından , benim attığım mesajı gözüme sokarcasına tuttu. Ben onu tamamen unutmuştum. Mahcup olmuş bir şekilde kapıyı tamamen açarak içeri buyur ettim. Emir hoca salona geçerken.
- Şahsen bu halin şaşırttı beni yeşil göz.
- Anlamadım neden hocam.
- Ayıcıklı veya Tavşanlı pijama giymeni beklerdim.
- Çocukmuyum ben?
- Evet.
- Ben üzerimi değiştirecem sizde kahvaltıyı hazırlar sınız? Demi hocam?
- Tamam bakalım cadı buğün senin dediğin olacak. Emir hoca mutfağa ilerlerken. Bende hâlâ üzerimde sporcu atletini ve şortumu değiştirmek için yukarı odama çıktım. Banyoya girip işlerimi halledip siyah dar paça pantolonumu ve üzerine pudra pembesi tonunda bi tişört geçirip, saçlarımı da at kuyruğu yapıp aşağı indim. Mutfağa girdiğim de Emir hoca kahvaltı hazırlıyordu. Hadi bakalım başlasın intikam.
- Aaa hocam mutfakda hiç önlüksüz iş yapılır mı? Diyerek kapının arkasında asılı duran mutfak önlüğüne doğru yol aldım. Ben böyle söyleyince gözlerini kocaman açıp
- Sakın Suna o dediği hayatda takmam.
- Ama olmaz ki hocam daha ilk dakikadan mızıkçılık yapıyor sunuz? Diyerek hafifçe kıkırdadım ve önlüğü alıp boynuna geçirmeye çalıştım. Emir hoca kolları mı sıkı sıkı tutuyor.
- O şeyi giymem yeşil göz boşuna uğraşma.
- Hocam lütfen bak , inanın size çok yakışacak. Ben takmak için uğraşırken Emir hoca da geri geri gitmeye başladı. Mutfağın halısına ayağı takılınca o yere sırt üstü düşerken elleri kollarımda olunca bende onun üzerine düştüm. Kalbim öyle hızlı atmaya başladı ki sanki yerinden çıkacakmış gibi şuan öyle yakındık ki birimiz konuşsa dudaklarımız birbirine değecek gibi , kendi mi hemen toparlayıp üzerinden kalktım. Biraz daha o şekilde kalsaydık kalp krizi geçirme riskim %99.9999 kesin. Hemen masaya oturdum. Emir hocada kalkıp oda yanıma oturdu. Şuan öyle utanıyordum ki yüzüne bakamıyordum. İkimizde hiç konuşmadan kahvaltımızı ettik. Sabahları kahvaltı etmezdim sırf Emir hoca ya iş çıkarmak için kahvaltı hazırlamasını istemiştim. Masayı beraber toplayıp.
- Hocam siz bulaşıkları yıkayın bende temizlik için gerekli malzemeleri çıkarayım.
- Ne temizliği?
- Bugün bizim evin temizlenme günü sizde bana yardım edecek siniz hocam?
-Suna şaka değil mi bu , ordan bakınca temizlikçiye benzer bir halim mi var?
- Benim var mı? Ben nasıl yapıyorsam bu "ÇOCUK" halimle sizde yapabilirsiniz. Pes edercesine kafasını salladı. O bulaşıkları makinaya doldururken bende alt katda ki banyodan temizlik malzemelerini almaya gittim. Dur daha Emir hoca yeni başlıyoruz. Emir hocada salona gelince dip bucak temizlemeye başladık evi Emir hoca arada söylense de onu duymamazlıktan geliyordum. Temizlik bitince saate baktım saat 2 olmuştu. Emir hoca kendini koltuğa atmış resmen ölüyordu. Onun bu haline gülmemek için dudaklarımı bastırdım.
- Hocam ben acıktım.
- Bende acıktım.Pizza falan söyleyelim mi?
- Olmaz hocam benim canım yaprak sarması çekti hadi hazırlayalım.
- Tamam sen yap , ben hayatda elimi sürmem. Ben yanın da otururum senin.
-Olmaz hocam iki kişi yaparsak daha çabuk biter.
- Yeşil göz ben ne anlarım sarma satmaktan.
- Ben öğretirim hocam size hadi kalkın. Diyerek ellerinden tutup mutfağa doğru sürüklemeye başladım. Ben malzemeleri çıkarıp bir leğende yoğurmaya başladım. Saçımın bir tutamı yüzüme gelip duruyor. Ellerim yağlı olduğu için kolumla, omuzumla itmeye çalışıyorum. Emir hoca gelip önünde durdu elini hafifçe getirip yanağıma dokundu ne o gözlerini benden çekiyor nede ben öylece birbirimize bakıyorduk. Saçımı hafif itekleyerek kulağımın arkasına getirdi. Öyle yumuşaktı ki eli hiç çekmesin istedim. Kendine gel Suna , kendine gel o senin öğretmenin. Başımı yere eğip fısıldar şekilde teşekkür ettim.
    Masaya oturduk Emir hocaya yaprak sarmasının yapılışını öğretiyordum.
- Yeşil göz bu çok zormuş
- Sizin matematik dersinde ki problemlerden zor değil hocam.
- Benim problemlerim zor değil ufaklık, sen anlamıyorsun.
- Aynı şey hocam yaprak sarmakda zor değil siz beceremiyor sunuz?
- Neden matematik den bu kadar nefret ediyorsun?
- Sevmiyorum hocam hem dünyada bir ben değilim matematik dersini sevmeyen  % 70 sevmiyordur. O yüzden bizde bi sorun yok siz matematiği sevenler de bi anormallik var. Diyerek sarmalar bitene kadar Emir hocayla didiştik. Sarmalar bitince pişirip sofrayı da beraber kurduk.  Afiyetle yemeğimizi yiyip masayı toparladık. Saat 6 olmuştu akşam oluyordu annemde birazdan geleceği için Emir hoca ayaklandı. Kapıya kadar eşlik ettim.
- Ne kadar yorucu bir günde olsa , çok güzeldi.
- O zaman her zaman beklerim hocam yardıma. Diyerek güldüm bu söylediğime oda güldü.
- Yarın ne yapacaksın bir planın var mı?
- Bilmem belki evde otururum yada Anıl' la bu yerlere gideriz. Neden sordunuz ki?
- Yarın gününü benimle geçirir misin?Seni götürmek istediğim bir yer var.
- Neresi?
- Sürpriz gelirsen yarın benimle görürsün.
- Tamam hocam.
- Tamam yarın seni sabah dokuzda alırım. Diyerek arabasına binip gitti.
      Çok merak etmiştim acaba yarın beni nereye götürecekti. Bu  düşünceyle kapıyı kapatıp bende odama geçtim.

 MATEMATİK ÖĞRETMENİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin