Rüzgar adama yaklaştıkca yavaşladı. Yaklaştıkca kalbim hızlanmaya başladı. Sanki sahibini görmüş gibi atıyordu. Nefesim daralıyordu. O adam Yavuz'du. Kalbim onu görmeden tanımıştı.
Beni ona getirmişti. Ama neden? Onu görünce gözlerimiz birbirine susamış gibi kitlendi. Onu tekrar görmeyi beklemiyordum. Yavaşça rüzgar Yavuz'un önünde durdu. Neler oluyordu? Rüzgar beni neden ona getirmişti?
Ne kadar çok zorlasamda kendimi gözlerimi gözlerinden ayıramıyordum. Ne kadar feryat etsede gururum. Kalbim onun bir sözüne kanacak gibi atıyordu. Ondan biraz olsun uzaklaşmamıştı zaten. Çekilmez acılar çeksede bu hiç değişmemişti.
Gerçekler beynimde dönmeye başladı. O evli, o artık evli, bir anda gözlerimi gözlerinden kaçırdım.
Yasaktı artık onun gözleri. Yasaktı artık onun bedeni. Gözlerim tanımadığım yaşıl gözlerle birleşti. Kalbime büyük bir sancı saplandı sanki. Bu Yavuz'un karısımıydı?
Rüzgar beni neden buraya getirdin?Boş bakışlarla kadını süzdüm. Alımlı güzel bir bayandı. Sevdiğimi elimden alan kadın diyemezdim. Bir nevi ben vermiştim. Ne kadar bilmediğim gerçekler olsada. Onu üç yıl yanlız bir başına bırakmıştım. Oda arkamdan gelmemişti tabi. Benmi yoksa omu terk etmişti?
Kaşlarımı çatarak gözlerimi ondan çekip tekrar Yavuz'a diktim. Ona bakmam ne kadar yasak olsada o ne hissediyor gözlerinden okuma umuduyla baktım gözlerine. Yine hicbir duygu belirtisi görünmüyordu. Yavuz hala beni izliyordu. Bana neden öyle bakıyordu. Onada yasak değilmiydi artık.
Gözlerini benden çekip rüzgara dikti. Yavaşça yaklaşıp rüzgara doğru elini kaldırdı.
Bir anda rüzgarın iplerini geriye doğru çekip, onun dokunmasına izin vermedim. Ne olursa olsun ne bana nede rüzgara dokunamazdı.
Bir tur kendi etrafında dönen rüzgar hırçınlaşmaya başlamıştı. İçimde ne kadar fırtına kopsada ona karşı. Asla yumuşak davranma niyetinde değildim. Hatta onun yaptığı gibi nefretle bile bakabilirdim.
Ama neden ona baktığımda nefret yerine özlem feryat ediyordu. O günden beri kendime düşman bir şekilde yaşadım. Ne kalbim nede bedenim benim tarafında değildi. Tek sığınağım içimdeki karanlık olmuştu.
Elif.
Hayatım bu senin verdiğin at değilmi?
Onun sesini duyunca kan beynime sıçramış gibiydi. Ona hayatım demişti. Benim hayatımı elimden aldığını bilmeden. Herşeyden habersiz. Damarlarımda kan yerine öfke akıyordu sanki.Yine Yavuz'a diktim bakışlarımı. Benim kızmaya, kıskanmaya hakkım yoktu artık. O hakki elimden almıştı sonsuza kadar.
Neden bu kadar derin bakıyordu gözlerime? Neden hicbir tepki vermiyordu? En önemliside ben neden hala buradaydım? Neden çekip gitmiyordum?
Gözlerim dolmaya başladı. Hayır onun karşısında ağlayamazdım. Bunu yapamazdım.
Elif..
Yavuz siz tanışıyormusunuz?Gözlerimin içine bakarak can alıcı kelimesini söyledi.
Yavuz.
Hayır tanımıyorum.Bu sözüyle dayanma gücüm tamamen kırılmıştı. Haklıydı. Artık beni tanımı yordu. Artık biz diye birşey kalmamıştı.
Ellerim titreyerek rüzgara dokundum. İçimden sayısız yalvarıyordum. Ne olur götür beni burdan.
Elif.
At seni buldu çok şaşırdım.Kadına öfkeyle diktim bakışlarımı. Dişlerimi sıkarak.
Onun bir adı var.
Kadın pişkin pişkin sırıtıyordu. Bana doğru yaklaşmaya başladı. Rüzgar kadını görünce huysuzlanmaya ayaklarını yere vurmaya başlamıştı. Zapt edemiyorum artık. Yabancılara karşı aşırı hırçın oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK 2 "Aşkın Esiri" (Tamamlandı)
General FictionUzun zaman oldu. Kalbimi kendisiyle dolduran adamdan ayrılalı. Hergün sızlayan ve yalvaran kalbim yorgun. Sessizce köşesine oturdu. Onsuz yeni bir sayfa açmıştım kendime ama bu kadar zor olacağını bilmiyordum. Onu gün geçtikçe daha çok özlüyorum. Y...