Bölüm 1 Mahalle

3.2K 107 28
                                    

Gözlerim kapalıydı. Kulağıma otobüs seferlerinin saatlerini ilan eden o çirkin yankılanma ve insanların yarattığı garip homurdanma sesleri geliyordu. Uçak yeterince midemi bulandırmış bir de üzerine şehirlerarası otobüs yolculuğu tuz biber olmuştu. Oturmaktan her yerim uyuşmuş olsa da garip bir yorgunlukda vardı. Tam anlamıyla karmakarışıktım.

"Damla Hanım."

Seslenenin kim olduğunu görmek için gözlerimi açtım. Karşımda takım elbiseli, yapılı ve saygıyla bana bakan bir adam duruyordu. Adamın belinde gizlenme geregi duyulmamış bir silah hemen dikkat çekiyordu.

"Sen kimsin?" Diye sordum emin olmak için. Annemin kaybı beni her konuda paranoyaklaştırmış, hiç kimseye güvenemez olmuştum.

"Beni babanız gönderdi."

Adamı şüpheyle süzerken boynumu hafifçe yana yatırdım. Doğru mu söylüyordu? 

"Babam." Dedim düşünceli bir sesle. "Çayını nasıl içer?"

Adam soruma bir anlam çıkaramamış olmalı ki şaşkınca bana baktı.  "Sütlü." Diye cevap verdi kafası karışmış bir halde. Küçük testimi geçmişti. Sadece babamın çalışanlarının bilecegi bir soruydu bu çünkü babam ev dışında sütlü çay içmezdi.

Ayağa kalktım. Başımla yerde duran küçük valizi işaret ettiğimde adam anında valizimi aldı ve yürümeye başladı. Onu takip ettim. Siyah bir BMW'nin önünde durdu. Arka kapıyı benim için açtığında yüzümü buruşturdum. Bu tür saçmalıkları sevmesem de sesimi çıkartmadım. Arabaya binip arkama yaslandım. Yorgunluğu her zerremde hissediyordum, üzerime bir ağırlık gibi çökmüştü.

Sessiz bir yolculuğun ardından, araba sonunda durduğunda iki katlı bir evin önündeydik. Şöföre sorarcasına baktım. "Burada ne işimiz var?"

Adam cevap vermeden arabadan inip kapımı açtı. "Babanız içerde sizi bekliyor." Dedi monoton bir sesle.

Göz devirdim. "Harika. Bir bu eksikti."

Adam valizimi alıp eve taşırken ben sokakta dikildim. Burası yazlık villaların bulunduğu lüks bir mahalleydi. Her yer oldukça temiz ve bakımlıydı. Çevredeki evlerin tümü bir mimari eser edasıyla yapılmıştı. Buraya ait gibi durmayan tek şey harabeye dönmüş olan bendim.

İçeriye girdim. Beni getiren adamın sesini takip ederek salonu buldum. Burası kocamandı ve epey lüks döşenmişti. Kanepede oturan babam beni görür görmez ayağa kalktı. Neşeyle bana sarıldı. İnsanlar bana dokunduğunda hissetiğim o gerginlik üzerimi basmıştı. Fiziksel temasdan hiç hoşlanmıyordum. Ama o babamdı. Kendimi telkin etmeye çalıştım. Sorun yoktu. Sadece bir iki saniye sürerdi. Ellerimi cebinden çıkarma gereği duymadan babamın sarılmasının bitmesini bekledim. Ona sarılacağımı düşünmüyordu heralde.

"Hoşgeldin kızım." Dedi kulağıma. Babamın yaptıklarından sonra, samimi olduğuna inanmakta zorluk çekiyordum. Gözlerimi kapatıp bende onun kulağına fısıldadım. "Annemin cenazesine olsa gelseydin keşke."

Cümlem biter bitmez irkilerek sarılmayı bırakıp geri çekildi. Yüzüme bomboş bakıyordu. Sonra gözlerini açıp kapattı. Söylediklerimle onu rahatsız etmiştim ve konuyu degiştirmek istediği kesindi.

"Bu evde kalacaksın." Derken konuşmasını bitirip erkenden gitmek istediği hissine kapıldım.

"Normal bir ev istemiştim. Bu gereksiz lükslük neden?"

Sorumu elini sallayarak geçiştirdi. "Sana ev işlerinde Melis yardımcı olacak." Dedi odanın diğer tarafında dikilmiş kızı göstererek. Kızı ilk başta fark etmemiştim. Beyaz bir gömlek ve kalem etek giymişti. Ayaklarında siyah düz babetler vardı. Benim yaşlarımda görüyordu.

Sıradan KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin