Bölüm 24 Normal

474 29 18
                                    

Titreyen ellerim iki yanımda uzanırken Melis sıkı bir şekilde bana sarılmıştı. Kolları sırtımda birleşiyor, arada aldığı kesik, iç çekmeyi andıran nefesleri kulağıma gelirken sesli bir şekilde ağlıyordu.

"Ateşin çıktığında çok endişelendim, ben baban için üzgünüm." Dedi titreyen sesiyle.

Hüznü aramızdaki hayali duvarın ardından bana geçmiyordu. Onun duygularını ne anlayabiliyor ne de abartılı hareketlerinin ardında samimiyet bulabiliyordum. Gözlerimi bıkkınlıkla açıp kapattım. "Tamam, iyiyim ben."

Güneş ışıkları arkamızda uzanan penceren içeriye giriyordu.  Gün tüm neşesiyle kederin çöktüğü evimizin üzerine doğuyordu. Sanki her şey normalmiş gibi.

Melis üzgünce geri çekildiğinde yanaklarını ıslatan yaşları silmeye koyulmuştu. Benim için ne kadar endişelendiğini görebiliyordum ancak gerçekliğinden şüphelenmeden edemiyordum.

"Özür dilerim, daha önce sana pek iyi davranmadım." Dedi Melis.

Omuz silkmekle yetindim. "Önemli değil."

Beni mutfağa çekerken gülümsemeye çalıştı.  Bileğimi kavramış nazik bir şekilde tutuyordu. "Kahvaltı yapalım dahi, senin için çay bile yaptım."

"Çay mı?" Derken aklımı çelmeyi başarmıştı. Yürüdüğümde ona uyum sağlamıştım. 

Kahvaltıdan sonra okulda, sömestr tatili olmasına rağmen üniversite sınavına hazırlık için verilen derslere katılmak amacıyla hazırlanmıştım. Okulu sevmezdim ama aklımı oyalacayacak bir şeylerin olması iyiydi.  Üzerime geçirdiğim gri kazağın ardından dolabı kapatırken kitaplığın önünde duran Niks'i görmem ile gerildim. Onun kanlı canlı orada olması hâlâ garip geliyordu. Deliliğimin somut bir kanıtı gibiydi.

Derin bir nefes alarak bana dili dışarda, masumca bakan köpeğin yanında ki çantamı aldım. İçgüdüsel olarak Niks'e yaklaşmayı istemiyordum. Mama ve şu kabını kontrol ettikten sonra telefonumu da alarak kendimi dışarı attım.

Kapıda bekleyen korumalar peşime takılmaya çalışmıştı ancak ısrarlarımla onlardan kurtulmayı başarmıştım. Kabanımın  düğmelerini kapatırken karla kaplı yolda ilerliyordum. Tek omzuma attığım çantamı düzelttim. 

Düşmeden okula ulaşmayı başardığım da kapıda dikilmiş elindeki telefonu kurcalayan tanıdık yüzü görmeyi beklemiyordum. Biraz daha yaklaşırken emin olmuştum. Araba kullanırken beceriksizliğim  yüzünden  neredeyse bize çarpmak üzere olan kibar gençti bu.

"Hey, merhaba." Diye konuştuğumda kafasını kaldırarak bana bakmıştı. Gözlerinden şaşkınlık geçse de kendini topladı, gülümsemesi yüzüne hemen yayıldı. Telefonunu deri çeketinin cebine koydu.

"Merhaba." 

"Burada ne arıyorsun?"  Ellerimi ısınmak için  birbirine sürttüm.

"Yeni kayıt oldum, yoksa sen de mi bu okula gidiyorsun?"

"Evet." Sıcak gülümsemesine aynı şekilde karşılık verirken buldum kendimi. Normalde yabancılara karşı soğuk olsam da onun karşısında somurtarak  durmak neredeyse imkansızdı.

"Çok kabayım." Elini uzattı. "Kendimi tanıtmadım; ben Sinan."

Tereddüt etmeden elini sıkmıştım. İlk kez tokalaşmak garip hissettirmiyordu. Eli yumuşak ve pürüzsüzdü. "Damla."

"Yeni bir okula başlayacağım için ne kadar gergin olduğumu anlatamam." Dedi anlı kırışırken. Kaşları gergince kalkmıştı. "Kimseyi de tanımıyorum."

Sıradan KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin