Bölüm 5 Kriz

1.3K 81 24
                                    


Üç gün geçmişti. Üç gündür evden dışarı çıkmıyordum. Okula gitmiyordum. Aynı evde yaşamamıza rağmen Melis'i o olaydan sonra hiç görmemiştim. Arada eve girip çıktığını duyuyordum ama sadece bu kadardı. Kendi karanlığımda başbaşa kalmak ve kendimi toplamak için ayırmıştım zamanımı. Bir de Niks ile oyun oynamak için. Pit Bull'a Niks adını vermiştim. Anlam olarak da uyumluydu bence ama bir sorun vardı. Fazla uysaldı. Beni koruyacağına bir prenses edasıyla benim onu korumamı bekliyordu.

 Şimdi yatağımda uyuyordu bense elimde bir kitapla odanın içininde volta atıyordum. Günde iki saat bile uyuyamaz olmuştum. Delirmemek için evden çıkmam, okula gitmem gerekiyordu. Saat gecenin üçüydü.

Okul için hazırlandım. Duş aldım ve siyah uzun saçlarımı topladım. Siyah bir kazak giydim. Sonbahar ayındaydık ve ben gereginden fazla üşüyordum. Aynadaki yansımam korkutucuydu. Gözlerimde uykusuzluktan koyu çemberler oluşmuştu ve bembeyazdım. Sabah olması için kalan dört saat yapacak bir sey bulamayınca kitaplıktaki tüm kitapları indirip tekrar dizmemle geçti. Uykusuzluk başımın ağrımasına yol açmıştı.

Okula gitmeden önce kendime bir bardak sakinleştirici etkisiyle bilinen melisa çayı hazırlayıp içtim. Yanıma çanta yada telefonunu almadım. Zaten telefonumu odamda bir yere atmış bir daha da bakmamıştım, şarjı çoktan bitmiş olmalıydı.

Okul beklediğim gibi hiç degişmemişti. Derse girmek istemiyordum. Kantine gidip kendime bir bardak çay aldım. Ders saati olduğu için her yer sessizdi.

Karşıma oturan Atakan ile gözlerimi çayımdan ayırıp ona diktim. Morluk artık yoktu. Üzerinde bordo okul poları ve deri çeket vardı.

"Okuldan ayrıldığını sanmıştık." Dedi.

"Sadece devamsızlık yapıyordum." Sesim yorgunluktan kısık çıkıyordu.

"Aptal kız Damla."

Konuşmak için enerjim olmadığından ona dik dik bakmakla yetindim. Mavi gözleri aslında büyüleyiciydi. Başka şekilde tanışmış olsaydık nasıl davranırdı bana? Arkadaş olabilir miydik? Kardeşini koruduğu gibi beni korur muydu? Neden korunmaya ihtiyacım olduğunu düşünür olmuştum ki?

Bugün günlerden cumaydı. Niks için kurumama sipariş etsem hafta sonu yüzünden teslimat geçikirdi. Köpeği getiren babamın sekreteri aynı zamanda iki hafta yetecek kadar kurumama da getirdiği için şanslıydım.

Atakan'in elini masaya vurmasıyla irkilip nerede olduğumuzu hatırladım.

"Soyutlanmışsın." Dedi. "Bu kadar mı kötü haldesin?"

"Yanılıyorsun." Kaşlarım çatıldı ne diyeceğimi unutmuştum. "Seninle neden konuşuyorum ki?" Dudaklarım yukarı kıvrıldı. "Sahi kardeşin nasıl?"

Ayağa kalktı. Yüzü ifadesiz, mavi gözleri cam gibiydi. Beni kolumdan tutup çekerek kantinden çıkardı. Elinden kurtulmaya çalışsamda yorgunluktan ve başımın ağrısı yüzünden düzgün hareket edemiyordum. Bir yaprak gibi oradan oraya savruluyordum.

Bodruma indirdi beni. Beynim karşı koymak için plan yapmak yerine evden çıkmadan önce Niks'e mama koyup koymadığımı düşünüyordu. Sığınak olarak kullanılmak için hazırlanmış bir sınıfa girdik. Burası sessiz ve karanlıktı. Küf kokuyordu.

"Ne yapıyorsun?" Dedim. Başım ağrıdığı için sessim de kısık çıkmıştı. Buna rağmen kendi sesimden rahatsız oldum.

Karanlıkta onu göremiyordum. Pencere olmadığı için hiç bir şey göremiyordum.

Omzumdan tutup duvara çarptı beni. Sırtım ve az önce kolumu tuttuğu yer sızlıyordu.

Hemen önümde duruyordu. Nefes alış verişini duyabiliyordum. Elimi göğsüne dayayıp onu itmeye çalıştım ama boşunaydı. İki elimi de yakalayıp bileklerimden duvara bastırdı.

Sıcak nefesi yüzüme çarpıyordu. Normalden daha sık nefes alıp verdiğini fark ettim. Çok mu sinirlenmişti?

Başıma saplanan keskin ağrıyla gözlerimi kapattım. Her şey tanıdıktı.

Karanlık...

Küf kokusu...

Bileklerimdeki baskı...

Annem ve ben kaçırıldığımızda kendimi karanlık bir bodrum katında bulmuştum. Küf kokusu etrafı sarmıştı. Ellerim arkadamda birleştirilip sıkı sıkı halatla bağlanmıştı. Annem ise sandalyedeydi. O da bağlıydı. Öyle çaresizdim ki...

Anneme yardım etmem lazımdı ama kendimi kurtaramıyordum. Adamlardan biri üzerime eğilmişti. "Babana selam söyle." Derken kocaman bir kahkaha atmıştı. Belindeki silahı çıkardığını hatırlıyordum. Panikle sarsılmıştım.

Adam anneme doğru ilerliyordu. Annem. Hasta olduğumda başımdaydı. Üzüldüğümde ağlayacak bir omuzdu. En neşeli zamanımda mutluluğumu paylaşacak arkadaşımdı. Anneme bir şey olamazdı. Annemdi o benim. Annelere bir şey olmazdı ki...

Adam silahı annemin başına doğrultmuştu. Kurtulmaya çalıştım. Bileklerimdeki baskı daha da arttı. Bagırmak istedim ama boğazım kurumuştu. Tüm bedenim kasılmıştı. Titriyordum.

Silah kulaklarımı çınlatarak patladı. Annemin anlına giren kurşun kafasının arkasından çıktı. Her yere kan fışkırmıştı. Kıpkırmızı...

Beynim silahın sesiyle zonklamıştı...

Tüm algılarım birbirine girmişti.

Annemi elimden alan tek bir kurşun mu olacaktı? Bodrum katında parayla insanları gözünü kırpmadan öldüren bir adamın, degersiz elinde tuttuğu parayla satın alınan küçük bir silahtan çıkan küçük bir kurşun...

Annemin cansız başı geriye düştü.

Dişlerimi sıktım. Yer kayıyordu. Belki ben kayıyordum. Ayaklarım tutmuyordu. Yoksa zaten oturuyor muydum? Sıcak basmıştı, terliyordum. Hayır annemin öldürüldüğü bodrum soğuktu. Üşüyor muydum? Bileklerimi tutan eller gevşemişti. Sahi onlar ip degil miydi?

Annem neredeydi?

Karanlıktı. Şimdi aydınlanmıştı. Atakan'ın yüzünü hayal meyal gördüm. Konuşmaya çalıştım ama ağzımı bile açamıyordum. Ne diyeceğimi de hatırlamıyordum ki...

"Sakin ol. Nefes al." Diyordu Atakan panik ve korku dolu bir sesle. İlk kez sesini böyle duyuyordum.

Anne seni kurtaracağım. Sadece ipler...

"Burası Anadolu lisesi. Bir kız bayıldı bir tür kriz gibi ya da nöbet. Bilmiyorum. Tamamen kasılmış durumda. Titriyor."

Annemin kafasından çıkan kanlar her yerdeydi. Anne seni kurtaramadım.

"Çenesi kitlendi. Nefes alıyor mu? Emin değilim. Almıyor sanırım."

Görüntüler birbirine girmeye devam ediyordu. Karanlığa gömülmeden önce beynim patlacak kadar acı ile doluydu.

*Niks (Νύξ): Gece tanrıçası Niks, Kaos'tan meydana gelmiştir.  

Sıradan KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin