Bölüm 11 Ring

1.4K 64 5
                                    

Şarkı: Tamer-Beatiful Crime

Aşk adrenalin, mutluluk hormonu olan serotinin ve fazla salgılanması şizofreniye neden olan, normal seviyede ise haz hissetmemizi sağlayan dopamin hormonunun belirli derecede salgılanması ile oluşan biyokimyasal bir tepkiydi. Aşk bizi hayvanlardan ayıran tek özelliğimiz olan mantığı bastırıyor ve bizi aptallaştırıyordu.

Sıcak çayımdan içerek titreyen ellerimi kupanın etrafına sarıp kendimi ısıttım. "Aşk aptallıktır." Dedim dalgınca.

"Evet ama böyle düşünüyor olman aşık olmayacağın anlamına gelmiyor. " Vural duraksayarak konuşmaya devam etti. "Ki bence kendini çoktan kaptırdın."

Hastanede bana bakan sisli mavi gözler aklıma geldi. Uyumaya çalışırken ya da kabus gördükten sonra onu düşünerek kendimi sakinleştirdiğimi hatırladım. Belki de gerçekten kendimi kaptırmıştım. "Bu yanlış mı?" Diye sordum ürkek çıkan sesimle.

Vural vücudunu bana döndü. Duruşu oldukça ciddi görünüyordu. "Bak." Dedi. "Travmalar bazı insanlar için oldukça yıpratıcı olabilir. Şu anda sen bir travma atlatıyorsun. Üstelik ilişki de bir travmadır sence birini tam olarak atlatamamışken diğerine hazır mısın?"

Yutkundum. Travmalar beni yıpratmıyordu, yaptıkları beni kelimenin tam anlamıyla öldürmekti. Kupayı bırakarak bende Vural'a odaklandım. Gözlerim dolmaya başlamıştı ve içimde tuttuğum her şeyin bir volkan gibi patlamak üzere olduğunu hissediyordum. "Diğer insanlar travmalarını nasıl atlatıyor peki? "

"Her insanın olaya yaklaşımı ve verdiği tepkiler farklıdır."

Benim gibi annesini kaybeden çoğu insan olmalıydı. Kaç tanesinin elleri titrer olmuştu, kaç tanesi uyuyamaz ve yemek yiyemez olmuştu, büyük ihtimalle sayı çok azdı. Herkes bir şekilde hayatına devam etmenin yolunu bulmuştu. Ama ben bulamıyordum. Derin bir nefes alıp verdim. "Bu." Ağzımdan kaçan hıçkırık konuşmama engel olmuştu. "Bu beni güçsüz biri mi yapıyor?"

Vural yanaklarımdan süzülen yaşları eliyle nazik bir şekilde sildi. Dudaklarını birbirine bastırmıştı ve gözlerinden benim için üzüldüğünü anlayabiliyordum. Ayağa kalkarak yaralarımı iyileştirebilirmiş gibi bana sarıldı. "Evet." Dedi sakince. "Güçsüz olduğunu gösterir. Ama bu sandığın kadar kötü bir şey değil. Unutma ayağa kalkmanın tek yolu düştüğünü kabul etmektir."

Tabureden kalkmadan başımı Vural'ın gögsüne yasladım. Hayatımda ilk kez hıçkıra hıçkıra ağlamıştım. Annemin ölümüne, onu kurtaramamış olmama, bunu atlatamamış olmama ve pek çok şeye ağladım. Acılarım göz yaşlarımmış ve onlardan kurtulursam her şey yoluna girecekmiş gibi ağladım.

Vural sırtımı sıvazlasa da hiç bir şey söylemiyordu. Derin nefes alarak kendime gelmeye ve ağlamamaya çalıştım ancak bu oldukça zordu. Elimi ağzıma götürüp hıçkırıklar ağzımdan çıkmasın diye dudaklarıma bastırdım.

Vural'ın kollarından sıyrılıp "Git buradan." Dedim hıçkırıklarım arasında. Sesim öfkeli çıkmıştı. Birinin önünde kendimi kaybetmiş bir şekilde ağlıyor olmamdan dolayı sinirlenmiştim. Üstelik bu biri bana değer veren biri bile değildi. Dostum değildi. Babam ile olan anlaşmasından dolayı benimle konuşmak zorunda olan bir adamın kolları arasında ağlamıştım! Ne kadar aşağılık bir durumdu bu.

Vural'ın yüzüne bakmadan hızlı adımlarla odama çıktım. Nefes nefeseydim. Kendimi yatağa bırakarak tavana çevirdim gözlerimi. Yaşlar yanaklarımdan süzülse de artık sessizce ağlıyordum.

Günün geri kalanı sıradan bir cumartesi olarak geçti. Duş alıp, ağrıyan ayaklarım için hayıflandım ve Niks ile oyun oynadım. İnternetten üniversite hazırlık için kitap ve kış için kıyafetler sipariş ettim. Zaman bir lanet gibi geçmemek için ısrar ediyordu ve uyumadığım için gece sabahkinden daha da sıkıcıydı. Uyumaktan korkuyordum. Kabus göreceğimi biliyordum ve bu beni çok rahatsız ediyordu.

Sıradan KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin