Bölüm 13 Mesafe

1K 62 28
                                    

Şarkı: Demon Hunter-I will fail you

Bardan çıktığımda sağanak yağışla karşılaşmıştım. Damlalar bulutların göz yaşları gibiydi. Sanki onların hüzünleri ve duyguları olduğunu yeryüzüne kanıtlamak istercesine gerçekleşen bir doğa olayı. Yağmuru severdim. Kapıdaki korumaya başımla selam verip hızlı adımlarla eve gitmek için yürümeye koyuldum.

Artık Atakan, Aleyna ve Melis ile tüm bağlarımı kopardığımı hissediyordum. Bu benim için daha iyiydi. Sahte bir bağ olacağına hiç olmasındı.

Sokaktan sapıp yürümeye devam ettim. Yağmurun çıkardığı huzur dolu ses ile saniyeler içinde sırılsıklam olmuştum.

"Damla!" Diyen sesle durdum. Atakan'ın sesiydi. Beni neden takip etmişti? Arkama dönüp koşarak yanıma yaklaşmasını izledim. "Ne var?"

Karanlıkta yüzünü ayırt edemiyordum. Ne hissettiğini anlayamadım. Aramızda hiç mesafe kalmayana kadar yaklaştı. Nefes nefeseydi.

Kaşlarımı çattım. Ondan uzaklaşmak istedim ama sırtıma koyduğu eliyle beni kendine çekti. Bir anda öyle sıkı sarıldı ki kollarımı bile kıpırtamadım. Onun kalp atışlarının benimkine karışmasını duyabiliyordum. Bu hareketi hiç samimi gelmiyordu. Belki de bana yaklaşmasının gerçek amacını bildiğim için ben böyle hissediyordum buna rağmen sırtımda ki elinin varlığı ve kulağıma gelen nefes alışverişleri tüylerimi diken diken etmeye yetiyordu.

Onunla ilgili her şey parçalanmamış mıydı? Neden böyle hissediyordum?

Hiç beklemediğim bir anda yağmurdan dolayı ıslanmış dudaklarıma yapıştı. Öpüşünde sevgi ya da samimiyet yoktu. Nefretle ve vahşice dudaklarımın üzerinde dudaklarını gezdiriyordu. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atarken bedenime bir sıcaklık dalgası yayıldı. Tepkisizce donakaldığımı fark ettim.

Dudaklarımı birbine bastırdım ve ne kadar istesem de öpüşüne cevap vermedim. Ondan uzaklaşmak istiyordum, beni daha fazla kullanmasına katlanamazdım ancak kurtulamıyordum. Sandığımdan çok daha güçlüydü.

Dişlerimi öfkeyle sıktım. Dudağımın üzerinde dilini hissediyordum. Midem birbirine girerek, bulandı. Kurtulmak için daha çok çabaladığımda beni vücuduna yapabilirmiş gibi daha da bastırdı.

Yapmaya çalıştığı şey aslında bir hiç olduğumu göstermek miydi? Onun güçlü bedeni yanında benim ki bir çubuk kadar kalıyordu. Beslenme ile ilgili olan problemim de beni istediği gibi kontrol edebilmesini sağlıyordu.

Güçsüzdüm.

Zayıftım.

Beni öpmeyi bırakıp kollarını çözdüğünde öfkeyle ona baktım. Yüzünde belli belirsiz gülümsemeyi gördüğümde tüm kan beynime sıçradı ve elimi kaldırıp ona tokat attım. O kadar sert vurmuştum ki kendi elim bile acımıştı. Atakan ise gözlerini kapatmakla yetindi.

İçimde ateşlenen öfkeyi söndürmek için ona bağırmak istiyordum ama tüm kelimeler ve hakaretler anlamsız kalıyordu.

Gözlerini açtı ve bana baktı. "Artık isteyerek öptüğüm tek kız sensin!" Dedi keyifle.

Kaşlarımı çattım. "Midemi bulandırıyorsun." Sesim tiksintiyle çıkmıştı.

"Damla! Sadece..."

"Geri çekil. Bana yaklaşma." Diye avazım çıktığı kadar bağırdım.

"Sana yaklaşmamın sebebi bilimsel bir merak değildi. Bak bunlar hep abimin saçmalıkları..."

Söylediklerini dinlemesem de onun konuşmasına daha fazla katlanamıyordum. Hissettiğim şey saf öfkeden başka bir şey değildi. "Bana istediğin gibi dokunamazsın." Sesim titresede yüksek çıkıyordu. "Beni tutup, öpemezsin. Tamam mı? Ben senin malın değilim. Seks kölen hiç değilim!"

"Damla! Neden her şeyin altında bir kötülük arıyorsun? Sana neden o gözle bakayım ki!"

"Bana yaklaşma! Gözüme görünme, Atakan."

"Damla!"

Arkamı dönüp yürümeye koyuldum. Seslense de onu duymamazlıktan geldim. Eve vardığımda öfkeden sıktığım yumruklarımdan dolayı avuç içimde oluşan tırnak izlerini fark ettim. Islak kıyafetlerimden kurtulup duş aldım.

Giyinip kendimi yatağa attığımda gözlerimi sıkı sıkı kapatıp bunların rüya olmasını istedim. Hiç biri olmamıştı. Ben sıradan bir lisede okuyan sıradan bir kızdım. Annem her sabah beni uyandırmaya gelirdi ama ben kalkmamak için direnirdim. Babam sıradan bir işçi olabilirdi. Bu sayede annemi öldürecek bir düşmanı da olmazdı. Kıt kanat geçinirdik ama birlikte olurduk. Eski okulumda okurdum. Ellerim titremezdi. Güven sorunum olmazdı, belki normal olurdum. Normal arkadaşlarım...

Atakan ile hiç tanışmamış olurdum. Beni bir kukla gibi tutup, istediği gibi öperek, hakaret edemezdi.

O gece uyumayı hiç istemediğim kadar çok istedim. Bir iki saatliğine de olsa gerçekten uzaklaşmak istedim. Uyku bir kaçış olurdu ama olmadı. Gün ışıkları etrafı aydınlatırken gözümü bile kırpmamıştım. Atakan'ın yaptığı gözümün önünden gitmiyordu. Benim karşı koyamamış olmam, gücünü bu şekilde üzerimde rahatça kullanıyor olması....

Her şey sinir bozucuydu!

Vural'ın getirdiği ilaçları yatağın üzerine serdim. Vitamin ilaçlarını ayırdım ve kalanlar ciddi ilaçlardı. Dozundan fazla alırsan seni öldürebilecek ilaçlar...

Sahi ölsem olmaz mıydı? O zaman hiç bir gerçek kalmazdı. Uğraşcağım hiç bir sorun olmazdı. Sonsuza kadar uyuyabilirdim. Asla üzerimden eksik olmayan yorgunluk kendini huzura bırakabilirdi.

Gözlerimi kapatıp kendini mezarın dibinde üzerimde sadece kefen ile hayal ettiğimde korkuyla üperdim. Ölüm korkunçtu. Ölecek cesaretim bile yoktu...

Üzerime okulun formasını ve en kalın çeketi giyip çantamı alarak kafamı dağıtacağını düşündüğüm okula gittim. Melis ile karşılaşmadım. Aleyna ile de, bunun için şükrettim.

Normal bir okul günü olmasını ve sıkıcı geçmesini umuyordum ancak daha okulun bahçesine adım atar atmaz tüm gözler üzerime çevrilmişti. Bir anlam veresemde önemsemedim.

İstiklal Marşı okunmasının ardından sıra ile sınıfa çıktık. Çocukluğumdan beri değişmeyen tek şey bu ritüeldi.

Sırama geçtiğimde duvar kenarında oturan Samet ile karşılaştım. Atakan ise eski yeri olan o kısa saçlı kızın yanına geçmişti. Demek ki önceden konuşup planlamışlardı.

Atakan'ın benden uzak olmasına sevinmiştim. Okulun ilk günü olduğundan kat ve kat daha fazla nefret ediyordum ondan. Artık karşımda durmasını dahi istemiyordum. İstediğim tek şey büyük bir mesafeydi.

Derslere girip çıkarken sınıfın bana sık sık bakmasından oldukça rahatsızlık duymaya başlıyordum.

Samet bana garipçe baktığında artık dayanamaz olmuştum. "Ne var?" Dedim sertçe.

"Hiç." Diyerek ürkekçe başını defterine indirdi.

İnandırıcı değildi. "Ne oldu?"

"Şey..."

"Ne oldu Samet?"

Samet telefonunu bana uzattığında manasızca ona baktım. Mesajlaşma uygulamasını açıp 'Okul Grubu' yazan bölmeye girdi. Okul grubu olduğundan haberim yoktu. Ben hariç okuldaki herkes grupta var gibiydi. En son atılan iki mesaj vardı; iki farklı fotoğraf...

İlkinde ben Vural'ın göğsüne başımı koymuştum. Fotoğrafın çekildiği açıdan dolayı, ağladıgım görünmüyordu. Sadece sarılıyormuşuz gibi görünüyordu.

İkincisinde de ben vardım. Atakan'ın dün gece beni öptüğü anda çekilmişti. Ne kadar karanlık olsa da yüzlerimiz seçilebiliyordu.

Resimlerin altında "Kendinizi ve sevgililerinizi bu sürtükten koruyun." yazıyordu.

Gönderen; Aleyna

Yutkundum. Hönkürerek gülmemek için kendimi zor tuttuğum bir an yaşadım. Öfkeyi tekrar her zerremde hissediyordum.

Sıradan KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin