Valeria kaçtığından bu yana altı saat geçmiş ve herkez merak içinde polisin aramasını bekliyor.
Doktor Louis'in evinde ordan oraya gidiyorum, şimdi nerde? Karnı aç mı? Başına ya kötü bir şey gelirse? Tanrım bunlar benim yüzünden oldu.
Doktor bana çok kızgın ve hiç konuşmuyor.
Bir telefon çaldı ve herkez sesin geldiği yere döndü. Doktorun yardımcısı ve arayan sevgilisi.Doktor boşuna heyecanlandı ve tabiki ben duygularımı düşünmek istemiyorum şu an.
"Sen nasıl böyle bir şey yaparsın? Sana olan güvenimi yerlebir ettin! Tanrı aşkına bu nasıl bir bencillik? Ona bir şey olursa seni asla affetmem!" Diye bağırdı öfkeyle...
Ben buna dayanamıyorum. Ve hiçbir şey söylemeden evden çıkıp hızla
uzaklaşmaya başladım. Şu an nereye gittiğimi bilmiyorum ama gözyaşlarıma engel olamıyorum. Ellerim bomboş ve savunmasızım.
Onu bulmam gerek, ne olursa olsun.Bir saat boyunca yürüdüm ve etraftaki bütün insanlara onu sordum resmini göstererek.
Hiç bir iz yok.......Bir bara girdim son olarak, ama orada da gören yok. Tansiyonum düştü galiba, elime ilk geçen sandalyeyi popomun altına çektim.
Çok pişmanım, ben gerçekten bencil bir insanım ve hiç bir şey hak etmiyorum.
Biraz içki içip sızmak benim işim. Ben aşağılık bir insanım.
"Barmen, sek bir votka! Buzlu olsun." Diye bağırdım.
İki dakika sonra içkim önümdeydi...Ve bir saat sonra boş bir votka şişesi duruyordu masamda. Kendimi unutacak kadar içtim ama acımı unutamıyorum. Bir hiç gibi, ezilmesi gereken bir böcek gibi hissediyorum.
Çok fazla kadın var ve herkes şişenin dibine vurmuş.Neler oluyor? Valeria şu an karşımda.
Bu gerçek mi yoksa hayal mı?Gözlerimi kapatıp açtığımda o yoktu.
Ve ben bağırarak ağlamaya başladım.
Herkesin gözü bende.
Birden biri omzuma dokunup, kırmızı işlemeli beyaz fincanda duran kahveyi önüme koyup, karşıma oturdu.Bu yaşlı bir kadın! Bir an durup 'ne yapıyorum ben?' Diye sorguladım kendimi.
"Neden bu kadar içtin genç çocuk? Bağımlı mısın yoksa dertli mi?" Dedi gülümseyerek.
Güçlükle ağzımdan çıktı kelimeler.
"Çok dertliyim. Ah ben, ben........
Kahve için teşekkürler. Sanırım ben yeterince etrafımdaki insanları düşünemedim, çok kötü bir durumdayım ve en zor olanı ise onun nerde olduğunu bilmemek.""Kimden söz ediyorsun? Yoksa bir sevgilin mi var yakışıklı?"
"Evet, ama o beni hatırlamıyor. Ve şu an kayıp!""Yani hafızasını mı kaybetti? Nasıl kayıp?" Dedi şaşkınlıkla.
Kafamı yere eğip elimi masaya koydum.
"Hayır o, o....... Sizofren! Ve kaçtı. Ama en kötüsü benim yüzünden oldu her şey. Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum, kim bilir nerde?"Yaşlı kadın şaşkın ve dehşete kapılmış yüz ifadesiyle ayağa kalktı.
Dizlerine kadar olan gri pardesü onu oldukça gizemli gösteriyordu."Bu çok tehlikeli. Senin adına üzüldüm. Nasıl kaçtı peki? Dışarıdamıydınız?" Deyip tekrar oturdu.
"Hayır. Odasının kapısını açık bıraktın. Oysa ki şu doktorun istediği tedaviyi bulmasına da çok az kalmıştı. Ya ona bir şey olursa? Kendimi asla affetmem!"
Kadın şaşkındı.
"Ne tedavisi? Zaten bunun tedavisi var?""Evet ama bu tamamen ortadan kaldırıyor, bir daha o hastalığı görme riski sıfır. Ve hatta ondan farklı psikolojik hastalıklar buna dahil. Eminim insanlar bununla çok rahatlatacaktır."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
P.İ.D "Kitap Oldu"
Ficțiune generalăYarım saattir aralıksız yürüyorum, hafızamda anılar belli belirsiz canlanıp duruyor, etrafımdaki yemyeşil doğanın tadını çıkarmak yerine neden sıkıntı içinde boğuluyorum? Etrafımda olan bitene anlam veremiyorum, sanki başka bir gezegenden buraya düş...