xv

2.9K 192 170
                                    

**bana bir şeyler hissettir,
bana insan olduğunu göster.

"Yarın gözleriniz kızarmış olmasın ama." dedi Harry İhtiyaç Odası'nın kapılarından çıkarken. Her ne kadar ertesi gün olacak maçta cezası sebebiyle oynayamayacak olsa bile –çünkü Draco'yu neredeyse öldürdükten sonra Snape cumartesi günlerini kendisiyle geçirmesi konusunda haklı bir noktaya değinmişti ama Harry zaten yaptığından pişmandı ve şikayet etmiyordu– takımına güveni tamdı. Bir şekilde halledebilirlerdi, umarım.

"Kaybedenler kulübüne bomba gibi düşmeye hazırlanın." diye seslendi Pansy, arkalarından kapanan kapıdan çıkan son kişi olduğu için Gryffindor'lar çoktan biraz uzaklaşmışlardı. "Potter oynayamayacak bile." Ron topuklarının üstünde 180 derece dönerek Pansy'ye dik dik baktı.

Onlar Slytherin'di; işleri manipüle etmek, sarkastik tavırlarla baştan itibaren psikolojik mağlubiyete uğratmaktı elbette ve bunu biraz olsun aklı olan herkes bilirdi. Yine de bunu bilmek, etkilenmeden göz devirip geçebilmek demek değildi. Özellikle de Ron, Quidditch sahasında kendini bomboş bir patates çuvalı gibi hissettiğinden sadece göz devirip geçememişti.

Yani, bazen de olsa keşke birileri Gryffindor'un Harry'den ibaret olmadığını, genellikle Ron'un da orada bulunduğunu hatırlasaydı, bu daha az rahatsız edici hale gelebilirdi. Günlerdir arkalarındaki sikik odada kapalı kalmış durumdalardı ve Harry sürekli şikayet etmesine rağmen Ron sesini dahi çıkarmıyordu ve orada olduğunu hatırlatabilmesi için illa alnına 'Ara sıra benim de burada olduğumu hatırlayın,' yazması gerekmemeliydi. Üstelik bunu söyleyen Pansy Parkinson'dı, kız sözde Harry'den gerçekten nefret ediyordu, yine de o bile bunu yapabiliyordu.

Bu arada, duvara yaslanıp atışmalarını eğlenerek izleyen Draco olabildiğince alayla "Ölümden dönmem ilk kez bir işe yaradı," şeklinde doğru bir noktaya parmak bastı.

  Evet, Harry Potter'ın kendisini neredeyse öldürdüğünü unutmamıştı ama bu onu azıcık dahi üzmüş bir şey değildi. Aksine, Harry'nin cezayla ilgili asla homurdanmayışından yediği haltın farkında olduğunu ve vicdan azabı çektiğini seziyordu ve bu şekilde küçük dokundurmalar yapmasının tek sebebi Harry'nin kendisiyle ilgili bir konuda vicdan azabı çekmesinin hoşuna gitmesiydi.

Yani, onu neredeyse öldürüyor oluşu onu üzmemişti ama bir zamanlar uzattığı eli reddederken Harry Potter hiç vicdan azabı çekmemişti sonuçta. Gurur kırıcı olan –ayrıca Draco özellikle bu yıl eğer Harry o teklifi kabul etseydi kendisinin hayatında neler değişirdi çok merak etmişti, belki yanında biri olduğunu bilse iradesine sahip çıkabilirdi çünkü– buydu. Tam istediği konudan olmasa da şimdilik bununla da idare edebilirdi.

Hermione göz devirdi.

  Ron'un öfkeli bakışlarına karşılık Pansy hiçbir ürkme belirtisi göstermedi ve alayla sırıtıp olabilecek en iğneleyici ses tonuyla "Başarılar Ronald," dedi.

  Çocuğun öfkeyle çatılmış kaşları anlamsızca havalandı, önce adını nereden bildiği gibi saçma bir düşünce aklından geçti ve bunun kendisi için bile aptalca bir soru olduğunu fark ettiğinde daha önce Pansy Parkinson'ın adını hiç kullanmadığını düşündü. Her neyse.

Hermione "Kıpırda, Ron." diyerek onu uyarıncaya kadar aynı garip ve komik ifadeyle olduğu yerde dikildi. Aslında, bu kadar da garip değildi. Ne zaman böyle uzaylı görmüş gibi tepkiler vermeyi kesebileceklerini tahmin etmeye çalıştı Hermione. Kimse bir sabah uyanıp her şeyi buruşmuş kağıt gibi çöp kutusuna fırlatmış gibi 'sonsuza dek en iyi dostlar' olmalarını beklemiyordu zaten.

Pansy Ron'un şaşkın suratının düzelmesini beklediği birkaç saniyeden sonra göz devirerek topuklarının üstünde döndü. Bazen, bu kadar zekisini çok aramış mıydı merak ediyordu. Dümdüz bir şekilde Draco'ya doğru yürüdü ve Draco'nun, diğerlerinin arkasını dönmüş olmasını fırsat bilip alaylı sessiz alkışını görmezden geldi. Her neyse.

never say never | dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin