xix

2.5K 188 168
                                    

📌russ - losin control

Kontrolden çıkıp Blaise Zabini'nin –Draco'nun dediğine göre sadece Blaise'nin kendisine güzel görünen– burnuna yumruğu geçirdiği sabahın ilerisinde, güzel bir cumartesi öğleden sonrasını bahçede; belki sınıf başkanları banyosunda geçirmek yerine Potter, Granger ve Ron'la geçirdiği için kendini yanına bir kutu kibrit bırakılmış barut fıçısı gibi hisseden Pansy İhtiyaç Odası'nın duvarları arasında volta atmayı kesti ve gözlerini kıstı. "Doğru büyüyü kullanıyoruz, değil mi?"

Yanlış büyüyü kullanıyor olmalılardı ya da bu doğru büyüyse dünyayı-kurtaracak-aziz-Potter ve ben-zekiyim-Granger de dahil hepsi bir avuç yeteneksizdi herhalde. Eğer gerçek ikincisiyse, Pansy inkar edemezdi, ama Potter'ın aslında yeteneksizin teki olduğunu çoktandır bildiğini söyleyebilirdi. Belki dünyayı kurtaracaktı, umuyordu ki kurtarırdı, Pansy yine onun abartılmış bir ergen olduğunu düşünmeye devam edecekti. Bunun başka bir seçeneği yoktu.

Draco gözlerini asasından çekmeden bir şey söyleyecek oldu –Pansy fark etmemişti, bu Hermione'nin gözlemiydi. Bir süre önce özellikle de sıra Draco'dayken izlediği şeyin dolap değil Draco'nun mimikleri ve baştan aşağı Draco'nun kendisi olduğunu fark etmiş, kafası karışmış bir şekilde başını çevirmeye çalışmış, defalarca başarısız olduktan sonra da kendini salıvermişti– ama Ron ondan önce davranıp Pansy'nin üstüne yürüdü. "Sen de olmasan ne olurdu halimiz?"

Harika, işte yeniden başlıyorlardı.

"Umarım, ölü." diye tısladı kız, Ron'un öfkelenip üstüne yürümesi onu hiç ürkütmemişti. Onun yerine, oldukça iddialı bir şekilde, neredeyse salınan bir insanın rahatlığı ve onu hiç korkutamadığını belirten sinir bozucu bir sakinlikle Ron'a doğru yürüdü. Hareketlerinin senkronize sakinliğinin aksine sesinden acı bir öfke tonu yayılıyordu.

Harry ve Hermione, Ron'un bu agresifliğine anlam vermekte zorlanıyordu. Hermione sürekli Ron'la sürtüşürdü, haftalarca konuşmadıkları zamanlar olmuştu, yine de Ron'u böyle öfkeli gördüğünü pek hatırlamıyordu. Son defa böyle kulaklarına kadar kızararak tepki verdiğinde Crookshanks'in Scabbers'ı –ya da Peter Pettigrew'ı, emindi ki öğrendikten sonra Ron'un kendisi de defalarca Crookshanks'in onu tek lokmada yemiş olmasını dilemişti, o zaman belki burada bile olmayacaklardı, arkadaşlarıyla söğüdün altında oturuyor olacaktı, gününün yarısını Draco'yu izleyerek geçirmeyecekti– yediğini düşünüyordu. Harry'yse Ron'u son böyle gördüğünde Ron kardeşi Ginny'yi ve Dean Thomas'ı geçitlerden birinde öpüşürken yakalamış ve Ginny'ye oldukça çirkin bir yakıştırma yapmanın ucuna gelmişti –Ginny neredeyse Ron'u çiğ çiğ yiyecekti ki Harry arkadaşına sonsuz güvense de Ginny'nin bunu yapabileceğinden de bir şekilde emindi. Onu sinirlendiren durumlar nadirdi; evcil hayvanı, Hermione'nin kitapları, kız kardeşi ve Pansy Parkinson.

Hermione ve Harry bakıştı.

Draco'ysa tüm bu kavgalara başından beri kasten müdahale etmiyordu. Weasley'den Potter'dan hoşlandığından daha çok hoşlandığı kesindi ama bu yine de ikisinden de aslında çok hoşlanmadığı –çünkü ikisi de kendisinden hoşlanmıyorlardı, yoksa Draco yıllardır içten içe imrendiği grubun içinde sayılırdı– gerçeğini değiştirmezdi. Yine de, ağzını açıp tek kelime etmemişti. Sebebi Weasley ve Potter'la uğraşmak istemiyor oluşu elbette değildi. Eğer kendisinin arkadaşları olsalardı, buna zahmet etmezdi, ama değillerdi. Bu da onları hedef yapabilirdi, ama Draco Weasley'yle kavga etmeyi Pansy'ye bırakmaktan hoşnuttu. Sonuçta Pansy bütün bu patlayıcıların hepsini yıllardır başarıyla içinde tutuyordu.

Biraz da fazlasını, aslında.

"Seninle bütün gün aynı odaya tıkılıp kalmaktansa onu tercih ederdim." dedi Ron, saçlarının renginden ileriye gitmeye başlamıştı. Neden bu kadar öfkelendiğini bilmiyordu. Sadece Parkinson'la ilgili her şey sinirine dokunuyordu. Biri kızgın bir metalle kendisini dürtüyordu sanki, cevap verme, inatlaşma, ona katılıyor olsa bile karşı bir fikir öne sürme ve sonsuza kadar onunla tartışma dürtüsü çok güçlüydü. Çok mantıksız, ama Hermione'nin de hep dediği gibi, mantıkla hareket etmiyordu.

never say never | dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin