iv

4.4K 297 311
                                        

Draco'nun düşünmeden savurduğu lanetten ucu ucuna kurtulan Harry damarlarında dolaşan adrenalini hissedebilmişti, dönüp o da Malfoy'a rastgele bir atış yaptı. Belki günlük hayatta yapmazdı -kimi kandırıyordu- ama şu durumda düşünmekten çok harekete geçmişti.

"Levicorpus." diye düşündü Draco onun yolladığı laneti keserken, kendini kapıların arkasına attı. Hedeflerini tutturamayan lanetler sağa sola çarpmış, su borularına zarar vermişti. Yere sızmaya devam eden suyun sesinin arasında sessiz adımlarla diğer tarafa geçmeye çalıştı, böylece hafif bir büyü yapabilecek ve biraz bilincini kaydırırsa buradan çıkabilecekti- ama düşündüğü gibi olmadı, aşağıdan bacağını ıskalayan büyü bir anda bilincine kırmızı kadife bir perde düşürmüştü.

Lanet olasıca yerden çıkmak dışında bir derdi yoktu ama Potter sorun istiyorsa, bir Slytherin'den bunu istemesi yeterliydi.

Sorunun kendisi olabilirdi.

Kullandığı lanet ne olursa olsun kendisine bir şey olmayacağının bilinciyle, yıllardır da ona karşı içinde biriken kıskançlıkla savurmak üzere olduğu lanetin crucio olduğunu fark edememişti bile. Yıllardır Draco'nun istediği her şeye kolayca sahip olabilmesi genç adamı Potter'la ilgili çileden çıkaran şeydi, ailesi olmadığı için onlar tarafından sevilmek ne demek somut olarak bilmiyordu ama Draco annesi ve babası yaşıyor olduğu halde bu ne demek bilmiyordu, her başını derde soktuğunda arkasından toplayan bir kız arkadaşı ile her şeye lanetçe gülebildiği bir erkek arkadaşı da yoktu.

(Cümlede kız arkadaşı* sözcüğü sevgili anlamında ima edildi.)

Deneyerek yapmaya çalıştığı her şeye bedavadan sahip olmuştu. Solucan gibi her delikten fırlayan bir bela gibiydi.

Ama daha Draco sözleri fısıldayamadan, sadece asasını uzatmışken Harry hiç bilmediği bir büyüyü bağırmıştı, "Sectumsempra!" kelimesi fırlamıştı ağzından. Daha önce duymadığı büyüyü düşünebilme ve geri çekilebilme süresi sadece saliselerdi. Draco saliselere yetişemedi, büyünün kendisine çarptığını bile geç fark etti.

Yani, bacağında açılan kocaman kesik yüzünden geriye doğru yalpalayarak sırılsıklam zemine uzanana kadar. O andan sonra göğsündeki, karnındaki, sırtındaki, bacağındaki, kollarındaki kesikleri hissetti. Ses bile çıkarmadı, belki böylece ölürse geçerdi her şey. Yakınmadı, acıdığına dair bir belirti de göstermedi. Yapabileceği zamana kadar nefes almaya devam etti. Elinde olsa, garip kaçmayacak olsa teşekkür bile ederdi. Böyle bitecekse sorun yoktu, kimseye bir zarar vermek zorunda kalmamıştı, kimsenin de canını yakmamıştı.

Görüyordu ama odaklanamıyordu, gözlerinin az biraz kaymaya başladığını fark etti ve gülümsemek istedi, işte, bitiyordu.

Duyuyordu da, Potter'ın rengi atmış bir şekilde "Ben- hiç- hiç-" gibi anlamsız bir şeyler mırıldandığını duyuyordu mesela, fırsatı olsa sorun olmadığını söylerdi aslında.

Myrtle'nin çığlığını da duyuyordu; "Cinayet! Tuvalette Cinayet! Cinayet!" Kontrolsüzce titriyor, geleceği yakın olduğu belli olan sonunu bekliyordu.

Sonra kapının sesini duydu, sesler artık boğuktu. Tuvaletin kapısı gürültüyle açıldı, Snape; yüzü mosmor tuvalete daldı. Draco'nun yanına oturdu, şarkıya benzer büyü sözlerini yaraların üzeründe gezdirdiği asasıyla beraber birkaç kez tekrarladı.

Ölmesini de becerememişti. Bazen neyi becerebildiğini merak ediyordu.

(Bknz. Harry Potter ve Melez Prens-Bölüm 24, Sectumsempra)

*

"Harry bilmediğin büyüleri kimse üzerinde kullanamazsın!" diye ciyakladı Hermione sinirle ve endişeyle. "Anlamıyorum, 11 yaşında büyü eğitiminin kurallarını bilmeyen bir çocuk musun sen?!"

never say never | dramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin