Sehun ve Jongdae aşağıya indiklerinde üyelerin kahkahalarıyla karşılaştılar. Sehun boş bakışlarını salonda oturan hyunglarına gezdirdiğinde bakışları iki tane trollde durdu. Baekhyun ve Chanyeol. Kahkahaların merkezleri o ikisiydi. Jongdae burada yanında olduğuna göre onlar olmalıydı.
“Siz ikiniz, ne yaptınız?”
Baekhyun ve Chanyeol, Sehun’un lafları üzerine daha fazla gülmeye başladılar. O kadar çok gülmüşlerdi ki gözlerinden yaşlar gelmeye başlamıştı. “Tanrım, Yeollie! Duydun mu? Biz ne yapmışız?” Baekhyun zorla da olsa kahkahaları arasından konuştuğunda liderler ikisine bakıp onaylamayan bakışlarını gönderdiler.
“Sizi dinlediler.”
Jongdae kıpkırmızı suratını gizlemek için kafasını Sehun’un boynuna gömdü. Sehun kolunu sevgilisinin beline doladı. “Siz kendinize bakın. Tanrım. Sizin yüzünüzden kaç gece uyuyamadık biliyor musunuz? Baekhyun, Tao çok sert anladım. Ve Chanyeol lanet olsun yan yana odalarımız.” Sehun sevgilisini çekeleyerek koltuğa oturdu ardından sevgilisini de kucağına çekti.
Baekhyun susup Tao’ya yaklaştı. “Tao..” Baekhyun aegyo yaparak sevgilisine sırnaştı ama küçük olan sevgilisine bakmadı. Büyük olan pes etmeyip sevgilisinin boynuna doğru yaklaştı. Tao yine onu aldırmayıp odada konuşulan muhabbeti dinlemeye çalıştı. Baekhyun sağ elini Tao’nun önüne yanlışlıkla(!) koyup dudaklarını boynuna değdirdi.
“Eğğ, burada yapmayın.”
Baekhyun öldürücü bakışlarını koltukta oturan çifte çevirdi. Tam ağzını açıp konuşacaktı ki Jongdae yine onu susturmuştu. “Biz en azından odamızda yapıyoruz.” Baekhyun hıhladıktan sonra sevgilisine sokuldu.
“Utangaç Chen’i daha çok sevmiştim.”
Jongdae, arkadaşına dil çıkardıktan sonra başını sevgilisinin boynuna gömüp kokusunu içine çekti. Tao sevgilisinin elini sıkıca kavradı ve başına küçük bir öpücük kondurdu. Baekhyun gülümseyerek ayağa kalktı ve sevgilisini peşinden yukarı doğru sürüklemeye başladı.
"Baekhyun ne yapıyorsun? "
Baekhyun kıkırdadıktan sonra sevgilisini odalarına çekti. Tao sevgilisine boş gözlerle baktı. Yanından geçip dolabı açtı. İçinden ikisi içinde kıyafet seçtikten sonra küçük pandasına baktı. “Aww, benim pandam hala ne yaptığımı anlamadı mı?” Baekhyun gülümseyip sevgilisinin elini tuttu.
“Lunaparka gidiyoruz!”
Tao genişleyen gözleriyle sevgilisine baktı. Baekhyun kıkırdadıktan sonra sevgilisinin dudaklarından öptü. “Hadi gidelim.” Hızla Tao’nun elinden çekeleyerek üyelerden hiçbirine haber vermeyi gerek duymadan yurttan ayrılmışlardı.
Lunaparka geldiklerinde Tao sevinçle zıpladı. “Gondola binelim!” Baekhyun ne kadar başta binmek istemese de sevgilisini kıramayıp binmek zorunda kaldı. Gondol harket etmeye başladığından beri Tao’nun çığlıkları durmuyordu. Baekhyun daha fazla kahkahalarını tutamamıştı.
Gondoldan indiklerinde Tao, Baekhyun’a bakmıyordu bile. Baekhyun onun bu haline kıkırdadıktan sonra Lunaparkta bulunan oyunlara bakmaya başladılar. Baekhyun, sevgilisine benzeyen bir pandayı görünce kıkırdayıp onu kazanabilmek için atış oyunlarını oynamaya başladı. İki başarısız atışın sonunda son hakkı isabet etmişti.
Baekhyun kucağındaki pandayı Tao’ya uzattı. Tao, Baekhyun’a bakıp kıkırdadıktan sonra diğer oyuncaklara bakmak üzere oradan ayrıldılar. Junmyeon, Uyuyan Wufan’ın bedenine baktı. Şuan ne kadar zararsız dursa da bütün üyeler Junmyeon’un ses etmeden Wufan’ı izlemesinden bir şeyler çıkacağını biliyordu.
“Hey çocuklar, babanızı uyandıralım hadi.”
Junmyeon, bütün çocukların susmasını sağlamış, hepsinin dikkatini çekmişti. “Oh, omma, buna pişman olacaksın.” Jongin yüzündeki pis sırıtmayla Wufan’a baktı. Yixing o bakışı biliyordu. Sessiz bir şekilde köşesine çekilip üyeleri izlemeye koyuldu. Baekhyun olmadığı için Jongdae ve Chanyeol eksik olsa da şimdilik Baekhyun yerine Jongin’leri vardı.
“Bence yüzünü boyamalıyız.”
Jongdae, Minseok’tan çıkan fikirle yüzünü buruşturmuştu. Aklına daha iyi bir fikir gelmişti. Daha dahiyane, daha kötü, daha şeytani. Jongdae’nin yüzündeki sırıtış genişlerken. Chanyeol ve Jongin birbirlerine bakıp gülümsedi. “Suho ve Lay, defolun.” Jongdae’nin emri üzerine iki üyede ses etmeden yukarı odalarına çıktılar.
Junmyeon, dün akşamın acısını üyelerin Wufan’dan çıkartmalarına izin vermişti. İçinde bir gram olsa bile pişmanlık yoktu. “Ben hala saçlarını ya da kaşlarını kazımaktan yanayım.” Kyungsoo onlara daha fazla katlanamayarak yukarı Yixing ve Junmyeon’un yanına çıktı.
“Sevgiline çeşitli kötülükler yapıyorlar. Biliyorsun. Tao’nun yeşilimsi saçından onlar sorumlu.”
Junmyeon kıkırdayıp yatakta yana kaydı. Açtığı yeri Kyungsoo’ya oturması için patpatladı. Kyungsoo, söz dinleyip Junmyeon’un yanına çöktüğünde aşağıdan bir kahkaha tufanı duyuldu. “Yaptıkları işi beğendiler.” Yixing, Wufan için kötü hissetmişti. “Oyunumuzu bölmüş olabilir ama Jongdae’nin gazabını hak etmiyordu.”
“O gece bana daha kötü davrandı”
Kyungsoo zaten büyük olan gözlerinin şaşkınlıktan daha da büyümesine izin verdi. “Tanrım. Lay’in masum kulakları. Benim masum kulaklarım.” Yixing, olayları daha yeni anladıktan sonra ağzından sesli bir şaşkınlık nidası çıkardı.
“Demek ondan.. topallıyordun”
Yixing, kıkırdayınca lider kaşlarını çatıp karşısındaki çocuğa baktı. “Hiç etkili olmuyor.” Junmyeon pes edip sırt üstü yatağa uzandı. “Umarım çok sert davranmazlar.” Jongdae elindeki kalemi Minseok’un eline tutuşturdu.
“Eğer biriniz söylerse bu yüzünü Xiumin hyung yaptı!”
Minseok, gözlerini Jongdae’e çevirdi. “Hiç konuşma hyung! Senin fikrindi.” Minseok kafasını eğip kaderine razı oldu.
Y/N Final öncesi son bölüm :3