"Şş ses çıkartma"
Jin ağzına yemekleri sokarken çubukları alelacele kullanıyor, bense elimle yiyordum. Az önce bana şişman dedikleri için triplere girdiğimden aç kalmıştım yani gururuma yedirememiştim.
"Hadi ben doymuyorum. Sen diyet yapmıyor musun? Şişman diyince de kızıyorsun sonra?"
Bakışlarımı yemekten kaldırıp gözlerine odaklamaya çalıştım ama yemekten başka bir şeye bakmıyor gibiydi.
"Bana bir daha şişko dersen şu çubukları burnuna sokarım ve bunda ciddiyim. Hem sanane be ister yerim ister yemem işine bak"
Ağzım dolu olmasına rağmen çekinmeden konuşmuştum. Önce yüzünü buruşturdu sonrasında ise ağzını bana göstererek gülmeye başladı.
"Iy, bu ne biçim bir Dünya çapında yakışıklılık anlayışı. İğrençsin kapa şu ağzını be"
"Ağğğ, canım kapatmak istemiyor. Böyle ağzım açık yiyeceğim"
Gelen öğürme hissiyatına engel olamayıp midemi tuttuğumda kapı açılmıştı. Jinle beraber aynı anda kafamızı telaşla çevirmiştik. Işıklarda açık değildi nasıl bizi bulmuşlardı anlamıyordum.
"Ben de yiyeceğim, kenara kayın"
Tanıdık ses Hei'ye ait olduğu için aldırmadan yemeğe devam ettim. Bir dakika ben de yiyeceğim demişti değil mi o? Ama hepimize yetmezdi ki.
"Sen git, yeme. Biz yiyoruz bunu"
Ağzıma bir tane de suşi tıktım. Adımlarının hızlandığını görmemle bir tane daha ağzıma soktuğumda Hei de gelmiş, dizlerinin üstüne çökerek Jinin suşilerinden yemeye başlamıştı.
"Sırf güzel olduğun için bir tane yemene izin verdim. Git onunkinden ye"
Bana doğru gelmeye başlayınca ne ara bu duruma geldiğimizi düşündüm. Hadi Jin hep açtı, benim durumum belliydi, Hei ne alakaydı şimdi?
"Sen şişmansın Soo Hee ben yiyeceğim"
Duyduğum sözle gözlerim kocaman olurken ağzıma tıktığım suşileri çiğneyemez olmuştum.
"Alt tarafı kırk dokuz nokta altmış sekiz kiloyum! Kendine gel, yolarım seni"
Birden ışıklar açılınca yanaklarım dolu bir şekilde kapıya yaslanmış ve kollarını göğsünde birleştirmiş olan Jung Hee'yi gördüm. Normalde pek gülmüyor olmasına rağmen şuan dişlerini görebiliyordum. Zaman bazı şeyleri değiştirebiliyordu demek ki.
"Ver şunu Soo Hee!"
"Bak grup arkadaşım demeyip döverim seni. Açım diyorum sana! Anlayış göster biraz"
Üstüme doğru gelmeye başlayınca sinirle soluyarak yandaki suyu aldım ve yüzüne fırlattım. Tiz bir çığlık atmıştı, açtım işte neden anlamıyorlardı şunu. İlla zor mu kullanmalıydım yani?
"İşte şimdi bittin sen!" Hei birden saçımı yakalayınca acıyla bağırdım. İşin kötüsü ağzım hala dolu olduğu için odaklanamıyordum. Aslında Hei gruptaki en sevdiğim arkadaşımdı ve onun da en çok beni sevdiğini biliyordum. Her zamanki kavgalarımızdan biriydi sadece.
"Bana bak! Bırak saçımı yoksa kötü olacak!"
Hei gülerek saçımı çekiştirmeye devam edince yerimden doğrulacaktım ki Jinin sesi dikkatimi dağıtmıştı.
"Soo Hee şuradan soya sosunu uzatsana bana"
Bu çocuk gerçek miydi? Saçımın yarısı kopuyordu, ağzım dolu olduğu için boğulacaktım. Dediği bu muydu yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Closer | MYG ✓
FanficHayran Kurgu #1 Dokunmak. Her şey böyle başlar bazen. Karşındakinin bedenini görmek, onun tenini hissetmek, keşfetmek... Sonra aniden bir şey olur. Karanlık tarafının aydınlandığını hisseder insan. Artık bir bedene dokunmak yetmez, onun ruhuna da...