~ 2~

9K 459 92
                                    


   
    Beş dakikadır bu soğuk spor salonunda tek başıma yorgun bir şekilde oturuyordum. Yoongi sinirlerine hakim olamayıp sonunda salonu terk etmişti.

     Dirseklerimi dizlerime, kafamı da ellerime yaslamış parlak yüzeyde gözlerimle daireler çiziyodum. İçeri sızan ışığın kaynağına kafamı çevirdiğimde gördüğüm kişi  Yoongi'den başkası değildi, tek fark elinde poşet olmasıydı. Ayaklarını sürüye sürüye önüme kadar geldi.

      Aramızda geçen ruhsuz bakışmanın ardından kendini yere bıraktı. Yere otururken poşetten çıkan sesten anladığım kadarıyla içecek bir şeyler getirmişti. Hareketlenip poşetin içinden bir şişe çıkardı. İçeriye vuran ay ışığı şişenin bira olduğunu anlamamda yardımcı oldu.

     Yüzünün bir kısmı gölgede kalmıştı bir kısmına da ay ışığı vuruyordu. Birayı açıp içerken adem elmasının hareketleri çok erkeksiydi. Yine ondan etkilenmiştim.

     Şişenin yarısını tek dikişte içmişti. O içtiği halde sanki benim boğazım yanmış gibi suratımı buruşturdum. Bu saatte açık marketi nerede bulmuştu acaba? Tam sormaya yeltendiğimde susmanın daha iyi olacağı geldi aklıma, zaten sessiz kalmak istiyordum, tek kelimemde bana bağıracağını da biliyordum bu yüzden sessiz olup gözlerimi karşımdaki cama çevirdim.

    Kaç şişe bitirmişti bilmiyorum sürekli şişelerin yere atılma sesleri geliyordu kulağıma

     Aslında böyle şeylerden kolayca etkilenecek birine benzemiyordu. Ama çok içmişti bünyesinin kaldıracağını düşünmüyorum. Onun için endişeleniyor muydum?. Bencil biri için endişelenemezdim. Onu sevsem de bu endişeleneceğim bir şey değildi.

     Onun iyiliğini düşündüğüm halde bana bu kadar kaba davranması hiç adil değildi. Onun için yapmıştım, bunu kavga ettiği müdürün kulağına giderse okuldan atılabilirdi neyseki hocamızı görmüştüm de böyle bi cezayla kurtulmuştuk. Tabii buna kurtulmak denirse...

     Acısını benden çıkartmak istemesi saçmaydı köşede oturup bütün işleri bana yaptırmıştı. İsyan etmesi gereken kişi bendim burda.

     Gerçekten çok büyük bir salonu, bu da beni fazlasıyla yormuştu. Düşüncelerimi bir kenara bırakmaya kadar verip gözlerimi yere indirdim.

     Karşımda boş beş bira şişesi bulunuyordu ne ara içmişti hepsini? Ne sanıyordu gerçekten kendini, bu kadarı da fazlaydı bir de sarhoş halini mi çekecektim onun ?

      En sonunda dayanamadım ve konuşmaya karar verdim. ''Sen ne yaptığını sanıyorsun, sabahtan beri oturuyorsun, sanki suçu ben işlemişim gibi ceza aldım ve koskocaman yeri tek başıma temizledim ve sen şimdi gelmiş burda benim yanımda bira içiyosun. Bunu başka bi yerde de yapabilirdin. Sana bir şey olursa bundan ben sorumlu ola... '' sözümü kesen şey bir tane boş bira şişesini yan tarafıma fırlatması olmuştu.

     Korkuyla gözlerine baktım. Deliye dönmüş gibiydi gözleri sanki önüne çıkabilecek her engeli aşacak bir ciddiyetle bakıyordu. '' Kes sesini! Daha fazla kulaklarımı kanatma. Nefes alışın bile seni öldürme isteği uyandırıyo içimde. '' Yarı sarhoş bir şekilde söylediği bu sözler yine de susmam için yeterli olmuştu.

     Sarhoşluğunun etkisiyle yalpalayarak yavaşça ellerinden destek alıp bana yaklaşmaya başladı. Bir kaç adım geriledim. Ellerini iki yanıma sabitleyip gözlerini gözlerime kenetledi. '' Ne yapıyorsun, lütfen uzaklaş... '' amacı neydi? Korkuyordum.

     Alkol kokan nefesini yüzüme üfleyerek konuştu '' Hadi ama senin de istediğin bu değil miydi ? Benimle birlikte olmak? Bende şimdi sana istediğini seve seve veriyorum. '' Çok çabuk ruh değişimi yaşıyordu.

     Sözleri kalbimi acıtmıştı. Bu kadar kolay bir kız mıydım onun gözünde? Sol gözümden istemsizce bir yaş geldi.

     Titreyen elimi tokat atmak için kaldırdığımda bileğimden tutup yere sabitledi diğer elime de aynısını yapıp üzerime abandı.''Minik kız sert seviyomuş demek ki. Ama biraz sabretmen gerekiyor hemen olmaz öyle. ''sarhoşluğun verdiği etkiyle acayip bir gülme sesi çıkardı.

     Çıldıracaktım. Sarhoş haliyle nasıl tek bir hareketiyle beni etkisiz getirebilmişti? '' Yapma, lütfen bak sarhoşsun bırak gideyim, lütfen yapma... ''aciz yalvarışlarıma karşılık yüzünde mimik bile oynamamıştı kıpkırmızı gözleri sanki şu an yaptığı şeyi idrak edemiyordu.Gözlerinde sadece kin ve nefret vardı. Gerçeği görmüyordu kabullenmiyordu.

     Bileğimi bırakan elini yavaşça bacaklarımda dolaştırdı. Bunu zevk için değil intikam için yapıyordu sanki. Dokunuşları, dokunduğu her yeri yok etme isteği uyandırıyordu.

     Ben de bu acı bitsin istiyordum. Tam şu an ölmeliydim, böyle bişey yaşamak istemiyorum. '' Yoongi dur lütfen... Yalvarırım yapma... Pişman olacaksın... '' dediklerime karşılık başını geriye atarak ruhsuz bir gülüş yankılattı salonda.''Neden pişman olayım? Sen beni istemiyor muydun zaten? Mutlu olman gerekir, kısa sürecek merak etme '' dedikten hemen sonra ellerimi tek eliyle başımın üzerinde sabitledi.

      Tenime dokunuşları değdiği yerler zihnimin en derinliklerinde iğrenç ve hiç çıkmayacak bir şekilde yer ediniyordu ve benim altında acizce kıvranışlarım...

     Hareketlerine devam ettiği her an kendimden bir kere daha nefret ettim. Onu sevdiğim için.... Onu umursadığım için...

    Kulağıma yaklaşıp ''Kasma kendini. Bugünden itibaren hayatına küçük bir oruspu olarak devam edeceksin. ''Söylediği her kelimeyi tek tek sindirdikten sonra sinirle bacak arasına bir yumruk geçirdim.

    Eliyle vurduğum yere bastırıp yana devrildi. Zaman kaybetmeden yan tarafta duran cam parçalarına yöneldim.

     Elime batan cam kırıklıklarını umursamadan sivri uçlu olanını avucumun içine aldım.

      Parçalar tıpkı şu an ki hissiyatımı yansıtıyordu. Bende böyle kırılmıştı, ama bunlar hiçbir şeydi sadece katliam öncesi birkaç insan öldürme gibiydi.

     Saçımı tutup çektiğinde anlık cesaretime güvenerek elimdekini hızlıca omzuna geçirdim. Hızlıca yerden kalkıp nereye gittiğimi bilmeden sadece ondan uzaklaşabilmek adına ordan çıkabilmek adına koştum.

     Sanki oradan uzaklaşınca her şey son bulacakmış gibi... Bilmediğim bir yol ayrımına geldiğimde önümdeki karanlık bir yola attım kendimi sadece kaçmak istiyordum. Uzaklaşmak. Kimsenin göremedeği bir yerde acılarıma ağlayarak ölmek...

     Ciğerlerime oksijen gitmiyordu artık. Ağlama isteğim artınca sanki biri bunu anlamılçasına yağmur bardaktan boşalırcasına yağmaya başladı. Yağmura sığınıp birden yere yıkıldım. Acılarımla birlikte. Sanki yağmur beni koruyacaktı herkesten her şeyi unutturacaktı bana...

     Üzerimden akıp giden damlalara bakarken formamın bozukluğu bariz bir şekilde ortadaydı. Her yerim morarmış, kanlı ellerim ve yarım saat sonra şişeceğine emin olduğum gözlerimle yoldan geçen biri ne yaşadığımı kolayca anlayabilirdi.

     Ellerimi dizlerime koyduğumda yağmur kurumuş kan izlerini yavaşça sildi. Keşke vücudumdaki bütün izlerde böyle akıp gitseydi. Bugün yaşadığım her şey zihnimden uçup gitseydi. Unutsaydım her şeyi. Nasıl bakıcam aynaya. Bu iğrençliğime...

     Neden ben... Ben sana naptım ki... Ne zararım dokundu sana... Benden ne istedin? Zihnimde yankılanmasına dayanamadığım kelimeleri haykırdım. "Neden ben... Ben sana naptım ki... Ne zararım dokundu sana... Benden ne istedin" Artık ağlamıyordum.

     Bağırmaktan ve ağlamaktan yorgun düşmüş bir şekilde alnımı beton kaldırımına yasladım. Neden ben... Ben sana naptım ki... Ne zararım dokundu sana... Benden ne istedin... Sadece sevdim seni... Sadece önemsedim...

     Sayıklıyordum artık. Neden... Neden... Ben....

Son duyduğum kelime "İyi olacaksın" ve bugün ihtiyacım olan en büyük şey güven veren bir sarılma sonrası güçlü bir kucaklayış...

     Bu bölümü yazan arkadaşım bsnr_blr çok teşekkür ederim. Eline sağlık kardeşim. Umarım beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum...

COWARD ~MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin