~3~

8.1K 492 161
                                    


(Bu bölüm günümüzden devam edecektir.)

               ~~~~~~~~~~~~~~~

  
      Yine mutsuz bir sabaha uyandım. Ellerimi ve yüzümü yıkayıp tek başıma kahvaltımı yaptım. Babam yine işe gitmişti. Annemse... Annemse ben dört yaşında terk etmişti bu lanet dünyayı...

     O geceden beri doğru düzgün yemek yiyememiştim. Bir kaç bir şey attım ağzıma ve nefret ettiğim, bana sürekli o geceyi hatırlatan okul üniformamı giyindim.

       Hafif dalgalı, kahverengi saçlarını taradım ve salık bıraktım. Boynumu görmek bana acı veriyordu. Onun dudaklarının ve elinin değdiği her noktamdan nefret ediyordum.

      Evden çıktım. Okul evime biraz uzaktı. Bu yüzden erkenden çıkmıştım. Uzun bir yolculuğun ardından okula vardım.

      Koridor boyu kimseye bakmadan sınıfıma çıktım. Beklediğimin aksine kimse yoktu. Umursamadan sırama geçtim ve kafamı sırama koyup gözlerimi kapattım.

      Tam uykuya dalacağım sırada İngilizce öğretmenimiz Bayan Tiffany'nin sesini duydum. Gözlerimi açtığımda onu karşımda görmemle ayağa kalkıp ona selam verdim. İlginç olan hala benden başka kimsenin olmamasıydı.

      Bayan Tiffany eliyle koluma dokunup gülümsedi. "Günaydın Yo İn. Neden hala buradasın ve üstünde forman var?"  Hala neyden bahsettiğini anlamamıştım. "Üzgünüm Bayan Tiffany ama neyden bahsettiğinizi anlamadım." Kolumdaki elini çekip tekrar gülümsedi. "Okullar arası yapılacak voleybol maçı için takım kuruyoruz. Arkadaşların seçmelerde. Sen katılmayacak mısın?" Açıklamasıyla anlamıştım. Bende istiyordum. İki hafta öncesine kadar...

      Olumsuz anlamda kafamı salladım. O da gidip seçmeleri izlememi söyledi. Bende çantamı alıp sınıftan çıktım ve seçmelerin nerede yapıldığını aramaya başladım.

     Hava sıcak olduğu için bahçede olma ihtimali yüksekti. Geçen sene bahçede yapılmıştı çünkü.

      Okulun bahçesine çıktım fakat dört erkekten başka kimse yoktu. En mantıklısı onlara sormamdı. Yanlarına ilerledim.

      Dördüde yere oturmuş bir şeyler yiyorlardı. Aralarından iki kişiyi tanıyordum. Jin ve Hoseok. Okulun basketbol takımının önemli üyeleriydiler ve son sınıf öğrencileriydiler. Fakat diğer ikisini tanımıyordum.

      Beni fark etmeleri için küçük bir ses çıkarttım. Hepsi bir anda bana döndü. Bende önce eğildim. Sonra sorumu yönelttim."Voleybol takım seçmelerinin nerede yapıldığını biliyor musunuz?" Üçü aynı anda kafa sallayıp spor salonunda olduğunu söylediler. Sarışın olanları hariç...

      Yanlarına gittiğimden beri bana çok garip bakan sarışın olan ayağa kalkıp yanıma geldi. Ne olduğunu anlayamamıştım." Seçmeler spor salonunda ama sen gitmiyorsun çünkü bana yardım etmen gerekiyor Yo İn." İsim kartıma bakmadan ismimi söylemesini ardından şaşkın gözlerimle ona bakmaya devam ettim.

      Hiç bir şey söylememin ardından arkadaşlarının yanına dönüp çantasını aldı ve kolumu tutup beni çekiştirdi. Biraz yürüdükten sonra durup kolumu tanımadığım kişinin elinden kurtardım.

     O da durup yanıma geldi ve gülümsedi. "Korkma, bir şey yapmam sana. Seçmeler spor salonunda. Yani oraya gitmek istemeyeceğini düşündüğüm için Bay Jiyong'a bana pano konusunda yardım edecek kişi olarak senin adını verdim. Başka bir sorun yoksa gidip panoları yapalım."

      Gülümseyen çocuğa baktım. Doğru bilmişti. Oraya gitmek istemiyordum. 'Spor Salonu' kelimesini duyunca bile içim ürpertmişti.

      Fakat bir sorun daha vardı. Benim oraya gitmek istemeyeceğimi nerden biliyordu? Yoksa o... O gece o da mı okuldaydı?

       Aklıma gelen düşüncelerle istemsizce bir kaç adım gerilemiştim. İçime nedensiz bir korku dolmuştu. "Sen nerden biliyorsun benim oraya gitmek istemediğimi." Tekrar gülümseyip elini omuzuma koyup kafasını eğip gözlerini benimkilere kenetledi."Bilmiyorum, sadece orası çok kalabalık ve senden korkak bir kıza benziyorsun. Orada olmaktan rahatsız olacağını düşündüm."

       Yaptığı açıklamayla içim nedensizce rahatlamıştı. Kimsenin o gece yaşadığım şeyleri bilmesini istemiyordum. Bunu başkasının bilmesi ve bana o gözle bakması çok acizceydi.

       Hala gözlerime bakan çocuktan gözlerimi kaçırdım ve elini omzundan ittim. Artık hiç bir erkeğin bana dokunmasını kaldıramazdım.

      Yaptığım hareketle kafasını anlamsızca aşağı yukarı salladı tanımadığım çocuk ve ilerledi. Bende peşinden gittim. Bir pano görevimiz vardı sonuçta...

      Bir süre müdür yardımcısının kapısının önünde bekledim. Ardından hala adını bilmediğim çocuk elinde bir sürü kartonla çıktı. Bir kısmını alarak yardım ettim.

      Kartonlar hazırdı. Tek yapmamız gereken okulun içindeki panolara asmaktı. Katlardaki panolar küçük olduğu için üstteki iki katı, en alttaki iki katı o asacaktı. Giriş katındaki pano çok büyük olduğu için birlikte asacaktık.

      Bana lazım olan kartonları aldım. En üst katı kısa bir sürede yapıp bir alt kata indim. Bu kat Yoongi'nin sınıfının olduğu kattı. Fakat tahminimce o da seçmeleri izlediği için bu katta olamazdı. Bu da içimi rahatlatıyordu.

       Panonun en üstüne sabitlenmiş iğneye çok ihtiyacım olduğundan uzun zamandır ona ulaşmak için işkence çekiyordum. Elimi son kez uzattım ve arkamdan bir el elime değerek iğneyi aldı.

      Arkamı döndüğümde gördüğüm kişiyle nefesim kesilmişti. Gözlerim dolmak için özel bir çaba sarf ediyordu. Neden iki gündür karşılaşıyorduk ki? Neden hep etrafımdaydı?

        İğneyi uzattı ve gülümsedi. "Yardıma ihtiyacın var mı?" Kafamı olumsuz anlamda salladım. Gözlerimin içine çok farklı bakıyordu. Ne o yoksa bana baktıkça yaptığından gurur mu duyuyordu?

        Elinden iğneyi alacağım sırada geri çekti. "Bence ihtiyacın var. Yardıma..." Ben tam tekrar reddedeceğim sırada merdivenlerden bir ses duyuldu. "Yardıma ihtiyacı yok Yoongi. Eğer ihtiyacı varsa ben ederim zaten."

    
     Bu sarışın kim dersiniz? Tahminleri alayım. Bir yerde spoi vermiştim :)  Umarım Beğenmişsinizdir. Yorumlarınızı bekliyorum.

COWARD ~MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin