Yorgun bedenimi salondaki geniş koltuğa bırakmamla kaburgalarımın sızısını daha iyi hissettim. Saat gece üç sularındaydı ve ben bu gün ilk defa oturabilmiştim. Oldukça yoğun geçen bu güne en iyi gelecek şey sıcak bir duş ve uyku olacaktı. Fakat öncesinde beklemem gereken biri vardı.
Gözlerimi dinlendirmek adına tam kapatacağım sırada kulağıma ilişen kilit sesiyle yerimden doğruldum ve kapıya yöneldim.
Dağılmış saçları, düğmeleri yarıya kadar açılmış gömleği ve uykusuzluktan moraran göz altlarıyla Yoongi, hiç olmadığı kadar kötü görünüyordu.
Elindeki ceketi alıp astığım sırada kollarını arkamdan belime dolayışı ve huzur dolu sesiyle boynuma yaklaştı. "Nasılsın güzelim?" Hafif bir tebessümle ona döndüm. "Senden daha iyi olduğum söylenebilir." Gülerek elini saçlarımda gezdirmeye başladı. "Bütün yorgunluğum seni gördüğüm an yok oluyor. Söylesene Yo İn ne yapıyorsun bana?" Elimi süt beyazı boynunda keşfe çıkartmamla gözlerini kapattı. Şuan, şurada uyuyacak gibi duruyordu.
Elinden tutup onu merdivenlere götürdüm. "Güzelce duş al ve uyu Yoongi. Yine erken kalkacaksın." Kafasını salladı ve merdivenden çıkmaya başladı. "Bu arada aç mısın?" Arkasından seslenmemle sanki bunu sormamı bekliyormuş gibi heyecanla döndü. "Fazlasıyla..."
Saat çok geç olsa da tüm gün iş yoğunluğundan yemek yemeye bile vakti olmadığını biliyordum. Bu yüzden bir haftadır geç saatlere kadar onu bekliyor, yemek hazırlayıp yatıyordum.
Akşam pişirdiğim çorbayı bir tabağa koyup ısıttım ve masadaki diğer yemeklerin yanına yerleştirdim. Duş alması falza uzun sürmediği için tahminimce birazdan inecekti aşağıya.
Yine her zamanki gibi kısa sürmüştü duşu ve yanımda yerini aldı. Yoğun açlığı onu bir kurt gibi şevkle yemeye itiyordu ve o da dürtülerini dinliyordu.
Merdivenden gelen sesle içimi bürüyen korku aksine Yoongi'yi güldürmüştü. Umutsuzca içeri giren kişiyle gözlerimi kapattım.
"Baba...." Neşeli çığlıklar mutfağı doldururken yine bir uyutma vakası yaşayacağımı bildiğim halde gülümsedim. Minik bedenini sevdiğim adamın boynuna dolayışı bu çocuğun gerçekten bir mucize olduğunu yeniden hatırlatıyordu.
Babasına doyamamasına rağmen utançla bana döndü. Gülümsememi yüzümden zor da olsa sildim ve otoriter bir şekilde sesimi ayarladım. "Min Jimin. Doğru yatağına." Yoongi'ye ve bana yumuşak bir öpücük sunduktan sonra kafasını önüne eğerek merdivenlere ilerledi.
Onu uyutmak için saatlerimi harcamış olsam da uzun zamandır babasıyla vakit geçirmiyor oluşu içimi sızlatmıştı, arkasından gidip kucağıma aldım ve yumuşacık yanağına büyük bir öpücük bıraktım. Ardından masaya oturttum. Gözleri ışıl ışıldı. Yoongi'ye o kadar çok benziyordu ki...
Yoongi kaşığını Jimin'e uzattı ve onun da çorbadan yemesini söyledi. Gün içerisinde yemek yedirebilmek için kendimi parçaladığım minik oğlum babasının istediği her şeyi yapardı. Ağzını kocaman açtı ve babasının uzattığı çorbayı içti. Masum suratında oluşan gülümseme bir şey isteyeceğinin ön gösterimiydi.
Yoongi'ye yaklaştı ve daha da çok güldü. "Baba... Benimle parka gelmek ister misin?" Henüz yeni yeni cümle kurmayı öğrenmesine rağmen oldukça düzgün konuşması yüzümü güldürürken isteği içimde ufak bir burukluk oluşturmuştu. Doğduğundan beri babasıyla tek bir kere parka gidebilmişti.
Babamın bizi ve bebeğimizi kabul ettiği günden sonra Yoongi de abisiyle iyi bir iletişim kurmayı başarmıştı. Bu oldukça olumlu bir gelişmeydi fakat tek olumsuzluğu şirket hisselerinin büyük kısmını ve yönetim departmanını ona devretmişti. Bu yüzden evlendiğimizden beri onunla çok vakit geçiremiyordum. Sürekli ya şirkette ya da iş seyehatinde oluyordu.
Oğlumuza "Jimin" ismini vermiştik. O, Yoongi için en değerli kişiydi. Benim için de özel bir yeri vardı. Aramızda ki buzlarında erimesi için naif bir adım olacağını düşünerek onun adını vermiştik ve ona çok yakışmıştı.
Jimin'in sorusunun üstünden dakikalar geçmişti fakat Yoongi cevap vermekte hala kararsızdı. Her seferinde olduğu gibi onu reddetmek istemediği ortadaydı. "Oğlum, babacık yarın biraz uzağa gidecek. Ama dönünce söz veriyorum seni en güzel parka götüreceğim." Yoongi'nin açıklaması ile küçük bedenini daha da aşağıya sarkıttı."Yatağıma" Bu söylediği uyumak istediğinin özetiydi. Yoongi onu her reddettiğinde yatağına gider ve ağlardı. Yaşına göre fazla duygusal bir çocuktu.
Onu tezgahtan indirdim ve elimi uzattım. "Seni güzel bir masala uyuyacağım ufaklık." Kafasını sağa sola sallayarak başını öne eğdi. "Babamla uyuyamaz mıyım anne?" Jimin'in sorusu ile Yoongi elindeki kaşığı bıraktı ve heyecanla ayağa kalktı. "Bence Yo İn, Jimin'i aramıza alıp güzelce uyuyabiliriz." Jimin'in neşeyle sıçraması ikimizin de yüzünü güldürürken masadaki şeyleri kaldırmaya yöneldim. "Siz odaya çıkın. Ben buraları toplayıp geleceğim." İkiside neşeyle gülümsedi. Sanki karşımda bir yetişkin ve bir çocuk yoktu. İki tane çocuğu seyrediyordum.
Babasının sırtına atlayan ufaklık hayatıma en büyük neşeyi katan şeydi. Hayata bağlamıştı beni. Yoongi'ye bağlamıştı. O bir mucizeydi.
Yoongi ve Yo İn'in mucizesi...
Böyle kısa iki bölüm daha gelicek. Umarım beğenirsiniz. Çerez bölüm dedim çünkü çerez gibi bence kısa öz 😊umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum ♥️♥️♥️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COWARD ~MYG
Fanfic"Beni bir dokunuşla açabilirsin bebeğim. Her şeyimle değişirim. Sadece senin için. Korkak biriyim ben, ama seninle en cesur kişi olabilirim." !BU KİTAP HATIRA OLARAK DURAN,YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM BİR KİTAPTIR.YALNIZCA İLK OLDUĞU İÇİN YAYINDA!