Keyifli okumalar 😉
Bir insan ne kadar aşağılanabilir? Veya ne kadar yerin dibine sokarlar? Bir insan diğer insanı tam tanımadan yargılaması ne kadar normal? Önyargı değil mi bu?
Az önce Gül'ün yaptığı da bu değil mi? Beni tanımadığı halde önyargılı davranarak beni bir fahişe yerine koymadı mı? Allah aşkına ben geleli daha ne kadar oldu da bu kanıya varabildi?
Elimi yumruk yapıp içeri girmek istedim. Yumruğumu suratına geçirmek istedim. Saçlarından tutup yüzünü duvara sürterek duvarı kırmızıya boyamak istedim. O estetik olduğu belli olan burnunu tutup düşürmek istedim. Sonra fark ettim ki bu istediklerim az bile!
Yine de tuttum kendimi. İçeri girip Gül'ü mahvetmek yerine gözlerimi kapatıp derin nefesler alıp verdim. Ama sakinleşemedim!
Hızla holde ilerlerken bu defa gözüme çalışma odası çarptı. Kamera görüntüleri laptopunda olması gerekiyor. Laptopta çalışma odasında...
Bir saniye bile düşünmeden içeri girdim. Odanın ışığını yakıp masanın üstünde duran gri tonunda olan laptopun yanına ilerledim. Ardından kapağını kaldırıp açma tuşu olduğunu düşündüğüm, yuvarlak tuşa bastım.
Ekran aydınlandı. Ardından laptopun marka ismi falan filan derken karşıma parola istemesi ile gözlerimi kapatıp dilimi ısırdım. Ve düşünmeye başladım.
O an aklıma gelen Ecem ile onun ismini yazdım. Ve açılan ekrana kaşlarımı kaldırdım. Ardından kafamı iki yana sallayarak şaşırma işini sonraya bıraktım. Çünkü bir an önce bakmam gereken bir kaç görüntü var.
Yanında ki faresini elimin altına alıp ekranda hızla gözlerimi gezdirdim. Ne olabilir, ne olabilir?
O an 'Camera' adı altında ki albüm gözüme çarparken hemen üstüne tıkladım. Onlarca görüntü çıkarken altındaki yazılar dikkatimi çekti. Tarihti bunlar.
Kenarında bulunan arama yerine bugünün tarihini yazınca bu defa iki görüntü çıktı önüme. Biri öğlenden önce diğeri ise sonrasına ait.
Düşündüm Sinan öğlenden sonra geldiği için ikinci görüntüye tıklayıp izlemeye başladım. Bir süre boş holü izledikten sonra kadraja ben ve Sinan girdik. Yaşadıklarımı birde film izler gibi izliyor olmam tuhaf hissettiriyor aslında.
İçeri girdikten bir süre sonra ben hızla odadan çıkarken arkamdan da Sinan çıktı ama eli pantolonunun önündeydi. Hoplayarak ya düğmesini bağladı, yada fermuarını çekti. Çünkü o da peşimden gelirken tuvaletten çıkmıştı. Ama bilmeyenler için yanlış anlaşılmaya oldukça müsait bir görüntü.
Elimi kaldırıp alnıma vurarak küfür ettim. Bu kadar saçma bir şey olabilir mi? Ah hayatı boktan biri için en normal şey olarak kayıtlara bile geçebilir aslında! Aynen öyle.
Zaten izlemem gereken yeri izledikten sonra sinirle soluyarak laptopun kapağını sertçe kapatıp kafamı kaldırdım. Ve kaldırdığım gibi Emir'i kollarını göğsünde birleştirip kapı kenarına yaslanarak beni izlediğini gördüm.
"Bir çok sormak istediğim soru var aslında. Ama aralarından en favori olanını seçtim ilk önce sormak için." deyip yerinde doğruldu. Ardından odaya bir adım atıp kaşlarını çattı. "Laptop şifresini nasıl buldun?"
"Tahmin ettim sadece." diyerek omuz silktim.
"Peki neden kamera kayıdını izleme gereksinimi duydun?"
"Merak ettim. Ne gibi bir şey görmüşler de beni yanlış anlamışlar diye."
"Yanlış anlama mı? Herşey ortada..." diye devam ederken elimi sertçe masaya vurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Alev
ChickLitHayat onunla dalga geçti, o da hayatla. Her defasında uzatılan çelmeye takıldı ve yere düşüp dizlerini kanattı. Yine de yılmadı. Kalktı ayağa. Bazen kendi kendine bazen ise arkadaşının yardımıyla. Çoğu zaman temizledi kanayan yarasını genelde ise a...