Keyifli okumalar 😉
Sabahın güneşi gözüme vururken uykum hafif hafif açılmaya başladı. Burnuma dolan kokunun daha tam olarak açılmamış olan uykumdan dolayı anlayamasam da uykuya iten rahatlatıcı bir yanı var.
Koku bana yakın bir yerden geliyor olsa da arkamdaydı. Ve ben daha yakından almak için kıpırdanmak istediğimde yerimden oynayamadım.
Kaşlarımı çatarak zorlayarak gözlerimi hafifte olsa aralayıp beni tutan şeyin ne olduğuna baktım. Karnıma dolanmış iki kol vardı ve bu kollar kıllıydı.
Sadece karnımda ki kollar harici bir de sırtıma yaslanmış bi beden vardı. Yani karnıma sarılmış bi çift koldan başka bir şey olmasaydı o zaman olanlar korkunç bir hal alabilirdi.
Şaşkınlıktan uykum kaçarken gözlerimi tamamen aralayıp kolun sahibine bakmak için kafamı arkaya çevirdim. Ve uyurken bile yüzünü sert şekilde tutmayı başaran Emir'e hayret içinde bakakaldım.
Emir... Uyku... Yatak... Birlikte uyumak... Ecem...
Birden aklıma gece olanlar dolarken kaşlarımı çattım. Ben Ecem'in beşiğine girip uyumuştum. Peki şimdi nasıl olurda Emir'in kollarında uyanırım?
Hayır Emir de beşiğe girdi desem, saçmalık olacak. Çünkü benden sonra ne yer kalmıştı ne de beşik Emir'in ağırlığını çekebilecek kuvvette!
Bu defa bakışlarım olduğum yatağa çevrildiğinde hâlâ Ecem'in odasında ama beşiğinde değil beşiğin yanında ki yatakta olduğumu gördüm.
Ben beşikte sıkış tıkış olmuştum. Nasıl oldu da Emir beni oradan çıkarttı acaba? Bu adam normal biri değil! Normal biri olsa herhalde böyle benimle uğraşır mı? Zaten beni normalin bulması da saçma olur! Gerçi ben Emir'i buldum, ya orası ayrı mesele.
Ay ben burada Emir'in kollarında hâlâ ne arıyorum acaba? Neden kalkıp sabahın güzel saatini ona zehir etmiyorum. Neden durmuş kollarından çıkmadan saçma sapan şeyler düşünüyorum!
Emir kollarını ahtapot misali sardığından arasından çıkamasam da arkama dönebildim. Ve o an dönmemeyi diledim.
Her ne kadar sert bir görüntüsü olsa da nefes kestiği de bi gerçek sonuçta. Kirli sakalı davetkar bir şekilde beni çağırıyor sanki. Ellerim o sakala dokunabilmek için karıncalanıyor adeta.
Ben farkında olmadan havaya kalkmış olan elimi sakalına dokunmak üzereyken farkedip durdurdum. Elime ters bir bakış atıp kaşlarımı çattım.
Ne kadar zor olsa da bacaklarımı kendime çektim. Ayaklarımın uçlarını karnına yasladım ve en tiz yüksek perdeden bir çığlık attım.
Emir kollarını benden çekerken ne olduğunu anlamak istercesine sağına soluna bakıyordu ve karnında ki duran ayaklarımı fark etmememişti. Çığlığı durdururup var gücümle Emir'i yataktan ittim.
Bu defa odayın Emir'in acı dolu iniltisi doldururken onu umursamadan sesten dolayı uyanan ve ne olduğunu anlamaya çalışan Ecem'in yanına gittim.
Kucağıma alırken minik kaşlarını çatmasıyla her zaman ki saatinden erken uyandığı için huysuzluk çıkaracağını anlamak zor değil elbette.
"Hayat, ne yaptığını sanıyorsun?!" diye böğürdü.
"Aynı soruyu ben sana sormak üzereydim! Ne işin var yanımda ya?!" Her ne kadar Ecem kucağım da olduğu için sesimi kontrol altında tutmak istesem de geçen gece Gül'ün koynunda uyuyup şimdi gelip benim koynumda uyuması tepemi fazlasıyla arttırdı. Ve bağırmam kaçınılmaz oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Alev
Literatura FemininaHayat onunla dalga geçti, o da hayatla. Her defasında uzatılan çelmeye takıldı ve yere düşüp dizlerini kanattı. Yine de yılmadı. Kalktı ayağa. Bazen kendi kendine bazen ise arkadaşının yardımıyla. Çoğu zaman temizledi kanayan yarasını genelde ise a...