Keyifli okumalar 😉
Emir telefon kulağında bir kaç adım attı ve pencerenin önüne gitti. Bakışlarım pencerede ki yansımasına kayarken yüzünde ki tebessüme anlam veremedim. Versem bile şuan umrumda değil.
Gözleri pencereden gözlerimi bulduğunda önce yüzünde ki tebessüm kendini yok etti ardından elindeki telefon yavaşça kulağından indi. Kafasını bana doğru çevirirken içimde kopan fırtınaya rağmen sakince gülümsedim.
"Tüh hamile kalıp senin üstüne atacaktım halbuki. Demek becerememişim." deyip aynı sakinlikle uzaklaştım oradan.
Ve bir kez daha küçük düşürüldüm. Bir kez daha aşağılandım. Ben hayat boyunca daha kim bilir neler göreceğim? Kim bilir daha ne kadar üzüleceğim?
Belki de artık bağışıklık kazanmalı ve bir daha beni üzecek olaylara kahkahayla karşılık vermeliyim. Beni bu kadar yakmamalı bir cümle.
Odama girip kapıyı kilitliyordum ki bundan vazgeçtim. Çünkü burası onun eviydi ve ne zaman kilitlesem yine de açıp giriyordu. Başka bir şey yapmalıyım. Mesela çıkıp evden gitmek gibi.
Odadan hızla çıkıp merdivenlere yöneldim. Aynı hızla aşağı inip kapıyı açtığım sırada kolumdan tutulup geri çekildim. Ve Emir ile göz göze geldim.
"Nereye gidiyorsun bu saatte?" diye sorarken sinirli değildi. Yaptığı şeyin beni ne kadar üzdüğünü falan farketti de acaba ondan mı böyle yumuşak soruyor? Aksi halde bu kadar yumuşak olması çok saçma.
Böyle davranmasının sebebini bilmesem de tahmin etmesi zor değil. Belki de bu yüzden sabrını sınamak istiyorumdur.
Yapma dedi içimde ki kendini yeni belli eden kız. Varlığına hâlâ inanmak istemediğim... İkinize de zarar verecek bu konuşma, yapma...
Umrumda olmadı. Kolumu sertçe çekip kollarımı göğsümde birleştirerek kapı kenarına yaslandım. Alaylı bir gülümseme dudaklarımı kaplarken hafifçe gözlerimi kıstım.
"Nereye olabilir ki? Tabi ki şu yapamadığım bebeği yapmaya." dedim ve bir saniye bile durmadan çıkıp kapıyı sertçe kapattım. Dediğimi algılayana kadar hızlı olursam beni bulamaz diye düşünüyorum.
Ki öyle de oldu. Emir kapıyı açıp arkamdan böğürene kadar koşarak yan sokağa geçmiştim zaten. Sesi de bana az biraz ulaştı. Ulaşması ile birlikte telefonum da çalmaya başladığında göz devirdim.
Ardından telefonu alıp sessize alarak tekrar cebime koydum. Tamamen kapatıp Emir'i biraz daha deli etmek vardı ama biraz sonra Sinan'ı aramayı düşündüğüm için bunu yapmadım.
Kafam çok doluydu şuan. Allak bullaktı herşey kafamda. Ne yaşıyorum, neden yaşıyorum bunu sorgulamaya başlamak üzereyim. Hatta başladım bile.
Sinan'ın yanına gidene kadar bu kafadan kurtulmam gerekiyor. Aksi halde hiç iyi olmayacak. Sinan hiç bi zaman üzülmemi istemedi. Bugüne kadar yeterince üzüldüğümü düşündü. Daha fazlasına gerek olmadığını.
Ama öyle değildi. Sürekli bir şeyler çıkıyordu karşıma. Ve bunların bir çoğunu Sinan'a söylemedim bile. Söylersem sadece benim değil onunda canı sıkılmış olacak. Buna gerek yok.
Ama gecenin bu saatinde yanına gidiyorum. Ve Sinan bu defa kesinlikle anlar. Hem de oscarlık oyuncu bile olsam.
Bu gerçekle yutkunup yolumu istemdışı uzatarak ilerlemeye devam ettim. Kafamın dağılması için. Ama mümkün değildi. Düşündükçe sinirlerim bozuluyor, gözlerim akmak için çabalayan gözyaşlarıyla doluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Alev
Genç Kız EdebiyatıHayat onunla dalga geçti, o da hayatla. Her defasında uzatılan çelmeye takıldı ve yere düşüp dizlerini kanattı. Yine de yılmadı. Kalktı ayağa. Bazen kendi kendine bazen ise arkadaşının yardımıyla. Çoğu zaman temizledi kanayan yarasını genelde ise a...