Keyifli okumalar 😉
{•~• Sevda •~•}
Anne olmak, nasıl bir şey?
His, duygu, düşünce... Ve bunun gibi onlarcası...
Tek kelime ile açıklıyorum. Anlatılmıyor...
Gerçek anne değildim. Belki karnımda taşımadım, belki de ben doğurmadım. O an ki doğum sancısını ben çekmemişte olabilirim. Ama onu ben büyüttüm.
Ecem... Benim kızım. Anne dediği benim. Bakıcı, dadı demedi bana. Büyüdükçe değişir diye düşündüm. Bana anne dedi ama büyüyünce demez dedim.
Yanıldım...
Ama hayat boyu yaptığım en güzel yanılgıydı. İnsan Ecem'e baktıkça onun gibi bir çocuğu olsun ister, demiştim kendi kendime...
Belki de hayat ilk kez bi duanın kabul olmasına izin verdi. Çünkü Ecem bizzat kendisi olmuştu kızım. Bundan ötesi var mı? Benim için yok...
"Ecem, istediğin gibi krepleri hazırladım canım. Hadi gel, soğumadan ye." diye çağırdım mutfak kapısından içeriye doğru. Ama ne ses vardı nede soluk.
"Eceeemm?" Nermin Teyze salondan çıkarken bana gözlerini kırparak baktı.
"Kızım niye bağırıyorsun?"
"Nermin Teyze, Ecem içerde çizgi film izleyeceğini söylemişti. Çağırıyorum gelmiyor. Duymadı beni herhalde ondan bağırdım." dememle elini salona uzattı kaşlarını kaldırırken.
"Salonda mı izleyecekti?"
"Bana yok deme. Lütfen." dedim ama yüz ifadesi ve üzgün yüzü, demesine gerek bırakmıyordu. Of!
Hızla mutfaktan çıkıp merdivenleri tırmanmaya başladım. Derin ile karşılaştığım sırada ona sorsam da yine aynı cevabı alınca mecburen kendimi dışarı attım.
Ecem ile ilgili tek bu konudan bahsetmedim tabi. Yaramaz bir kız. Çok haylaz. Her gün ortalıktan kaybolup kendini arattımazsa içi rahat etmiyor.
"Eceemm!" diye seslenerek sokaklarda dolaşmaya başladım. O an buranın ne zenginlerin oturduğu umrumda ne de nezih bir semt olması. Tek derdim kızımı bulmak.
"Ecem'i gördünüz mü Jülide Hanım?"
"Yine mi kayıp, ne yazık ki Hayat. Görmedim." dediğinde devam ettim yürümeye. İlk değildi ve son da olacak gibi görünmüyor.
"Ecem buradan geçti mi Gazanfer Bey?"
"Hayır görmedim evladım. Yahu sen nasıl bir anasın?! Sen nasıl olurda evladına sahip çıkmazsın?! Ya sokakta başına bir şey gelse?! Allah'ım sen koru kolla Ya Rabbim!" dedi ve ellerini açıp dua ettiğinde bende amin demeden edemedim.
Adam haklıydı. Her gün bu şekilde sokaklarda kaybolan kızımı ararsam böyle olacağı belliydi. Ama laf dinletemiyorum ki!
"Ah Ecem ah! Ben seni bi elime geçireyim, bu defa gözünün yaşına bakmayacağım!" diye kendi kendime gaza gelip bir kaç kişiye daha sorduktan sonra bir alt sokağa geldiğimde kulağıma bağırtı ulaştı. İşte o zaman anladım Ecem'in nerede olduğunu.
"Senin bacaklarını kıracağım! O anana benzeyen bacaklarını kırıp ibret-i alem olsun diye balkonumdan aşağı sallandıracağım! Gel kız çırpı bacak! Gel de kırayım!"
Nurdan Hanım, Ecem'in çığlıkları arasından bağırmaya devam ederek Ecem'in peşinden koşarken, yaşlı olmasından dolayı aslında koşamıyordu. Koşmaya çalışıyordu. Ama elinde tuttuğu o bastonu Ecem'in bacaklarına vursa gerçekten kırabilecek güce sahip olduğunun da farkındayım. Ve Ecem'i kadın elli kere uyarmasına rağmen Ecem'in hâlâ o bahçeye girip çiçeklerini koparıp meyvelerini yemesi, gerçekten kaşındığını gösteriyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeşil Alev
Literatura FemininaHayat onunla dalga geçti, o da hayatla. Her defasında uzatılan çelmeye takıldı ve yere düşüp dizlerini kanattı. Yine de yılmadı. Kalktı ayağa. Bazen kendi kendine bazen ise arkadaşının yardımıyla. Çoğu zaman temizledi kanayan yarasını genelde ise a...