Salat ve selam sana olsun Ya RASULALLAH, Ümmetin darda ümmetin zorda, senin sevgine senin himmetine muhtaç. Kurtar bizi, kurtar onları Ey HABİBİM...
Odama girip kapıyı kapattıktan sonra direkt banyoya ilerledim. Yağmurdan dolayı sırılsıklam olmuştum. Tam içeriye girecekken kolum aklıma geldi. Banyodan çıkıp oda da poşet aramaya başladım. Bir dakika boyunca aramama rağmen oda da tek bir tane bile poşet bulamadım. Sinirlenmiştim, kolumun durumu iyiydi aslında ama şerefsizlerin yüzünden durumu hiçte iyi değildi şimdi. Hem kırık hem de ezilmişti. Kimseye belli etmesem de oldukça ağrıyordu.
Odam eskisiyle aynıydı. Bir tane gardırop ve komidyenden hariç standart askeriye de bulunan yataklardan vardı. Pencerem tam dağa bakıyordu. Kafamı çevirip pencereden dışarıya baktım. Üzerimde hala ıslak kıyafetlerim vardı ve dışarıda da yağmur hala hızını kesmeden yağıyordu.
Timime komanda andından sonra içeriye geçmelerini söyleyip dinlenmelerini emretmiştim. Onlar çoktan üzerini değiştirmiş dinleniyorlardır. Ama ben hala ıslak kıyafetlerimle odamın ortasında dikilmiş dışarıya bakıyordum. Penceremin kenarında asılı olan poşet dikkatimi çekti. Heyecanla gidip aldım.
- Ah sonunda!
Poşeti koluma geçirip hızlı bir şekilde ıslak kıyafetlerimden kurtuldum. Bu benim için tam bir işkence!
Yaklaşık on dakika sonra kuru kıyafetlerimle yatağıma uzanmıştım. Saçlarımı taramam gerekiyordu ama bunda başarılı olamamıştım geçen sefer. Güç bela taramıştım ilk seferinde ama bugün kolum çok ağrıyordu ve hiç kıpırdatacak halim yoktu.
Ben tavanı boş boş seyrederken kapımın çalındığını fark edip ayağa kalktım. Islak saçlarım sırtıma değince ister istemez ürperdim.
- Gel.
Kapı yavaşça açılıp gelenin Murat olduğunu görünce kalbimin ritmi değişti. İçten içe kendime kızdım. Asla aşık olmayacaktık diye söz vermedik mi kalbim!? Neden sözünü tutmuyorsun sen? Bana ihanet etme ve şu adam geldiğinde düzgünce yerinde dur!
Ben kalbimle konuşurken Murat bana bakıyordu. Bir şey dememi bekliyordu sanırım. Ah tabi ya! Ne işi vardı bunun burada?
- Ne oldu Murat? Neden geldin?
Gülerek kafasını çevirdi. Gülünce gamzesi ortaya çıkıyordu, bu yüzden onun hep gülmesini istiyordum.
- Hep sen mi baskın yapacaksın? Bir kerede ben yapayım dedim.
Bu sefer ikimizde gülüyorduk.
- Murat ya! Alemsin valla.
- Senin yanında hiç kalırım.
- Hadi gel birer çay içelim.
Arkamı dönüp tam adım atmıştım ki arkamdan seslendi,
- Saçlarını taramayacak mısın?
Sakince dönüp gözlerinin içine baktım,
- Bu halde nasıl tarayayım?
- İstersen ben tararım. Hem böyle olmaz, taramalısın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Beyaz'ın Çocuklar'ı ('Mesele Vatan!' Serisi 1) TAMAMLANDI
Não FicçãoBaş kahramanımız KIZ ASKER! Vatan; sevdası sonsuz, aşkı onsuz olmayan yegane şeydir. Kalpten sevgi, imandan inanmak yeterliydi onu sevmeye. Nereye gidersen git yine de vatan dersin vatan! Yastığımız mezar taşı üstümüzde al bayrağın gölgesi! Memlek...