Güneş doğuyordu, elbette doğuyordu başka şansı var mıydı ki? Kimi insanlar da böyle değil miydi, belirli görevler dışında yaptıkları bir şey yoktu! Şaşırdığı an çöpe atılan çalar saat misali her şeyi belliydi. Peki ya duyguları? Onlara söz geçirile bilinir miydi, dizginlene bilinir miydi?
Annemizi babamızı nasıl seçemiyorsak duygularımızı da seçemezdik. Buna da kimse engel olamazdı! Olmak isteyenler de amacına ulaştı sansa da derinlerde hep bir başkaldırış oluyordu, biz istesek de istemese de.
Artık ben de sıkıldım güçlü görünmekten, içim düğüm düğümken başka düğümleri çözmekten. Herkese yetişmekten ama hep kendime geç kalmaktan. Eskiden olsa bir şekilde yakasından tutardım hayatın, ama şimdi tutunduğum her hayat elimde kalıyor. Ya benim gücüm tükenmiş ya da hayatın karşıma çıkardığı yürekler çok acımasız. Hak etmeyenler en konforlu kalplerde sefalarını sürerken, nedense ben hep iyi halden tahliye ediliyorum yüreklerden.
Uğur GÖKBULUT
Medya: Eylem Aktaş - Yüreğimden tut
Hastaneden çıktıklarında akşam üzereydi, Murat sessizce arabayı sürerken Betül de her zaman ki gibi yolu izliyordu. Araba durunca Betül merakla etrafını inceledi, Murat ise yavaşça araçtan inip uçuruma doğru ilerledi. Betül de hemen arkasından geliyordu, güneş batmak üzereydi ve manzara eşsiz güzellik sunuyordu onlara.
- Burası çok güzel Murat.
Birbirine sıkıca sarılıp batmakta olan güneşe baktılar bir müddet.
- Burası Cilo Dağı, aşağı taraf ise cennet cehennem vadisi.
Betül bu sefer gözlerini aşağıda uçsuz bucaksız vadide gezdirdi. Bir tarafı buzullarla kaplıyken diğer tarafında çeşit çeşit renk renk çiçekler vardı.
- Neden cennet cehennem vadisi derler bilir misin?
Betül başını kaldırıp Murat'ı izledi.
- Burada dört mevsim yaşanır. Bir tarafı buzlarla çevriliyken hemen karşısı çeşit çeşit çiçeklerle doludur. Diğer tarafında kurumaya yüz tutmuş yaprak hemen onun karşısında da yeni çiçek açacak olan ağaçlar.
Serin hava saçlarını dalgalarken Murat derin bir nefes alıp verdi ve Betül'e dönüp alnından uzunca öptü, ellerini tutup içtenlikle gülümsedi.
- Seni bazen bu vadiye benzetiyorum. Bizden önce cehennemi yaşayan kalbin buzullarla çevriliydi, bizden sonra da renk renk çiçek açtı kalbin. Ben ise bu vadinin tam kalbinden geçen bir nehir.
- Bebeğimiz ise bu vadiyi daima ayakta tutan güneş olacak.
Rüzgâr kokularını birbirine katarken güneş daha da parladı ve onlara mutluluklar diledi adeta! Kuş sesleri kulaklarına dolarken rüzgar da şarkısını bahşediyordu.
Ne kadar öyle kaldılar bilinmez ama eve geldiklerinde saat epeyce geç olmuştu. Betül kendini duşun altına atarken Murat ise çocuk odasına geçmiş oyuncakları kokluyordu.
- Seni bekliyoruz umut ışığımız.
Aklına gelen düşünceyle hafifçe gülümsedi. Arkasından ona sarılan ellerle gözlerini kapatıp bekledi bir müddet.
- Benden daha çok heyecanlısın gökyüzüm.
Murat yavaşça arkasını döndü ve gülümsedi,
- Onu asla bırakmayacağım! O bizim umudumuz olacak.
Betül tebessüm ederken Murat sözlerine devam etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı ve Beyaz'ın Çocuklar'ı ('Mesele Vatan!' Serisi 1) TAMAMLANDI
No FicciónBaş kahramanımız KIZ ASKER! Vatan; sevdası sonsuz, aşkı onsuz olmayan yegane şeydir. Kalpten sevgi, imandan inanmak yeterliydi onu sevmeye. Nereye gidersen git yine de vatan dersin vatan! Yastığımız mezar taşı üstümüzde al bayrağın gölgesi! Memlek...