Bunu anlamak beni oldukça rahatlatmıştı. Gözlerimi yavaşça araladım. Yatağımdaydım, ama hiçbir şey göremiyordum. İçerisi oldukça karanlıktı. Üstelik o el hala bileğimdeydi ve biraz önceki gibi mengene kadar kuvvetli olmasa da hala sıkmaya devam ediyordu. Bağırmaya çalıştım, ama sesim çıkmıyordu. Demek ki yine arada kalmıştım. Tamamen olmasa da uyanıktım ve bir yandan da rüya görmeye devam ediyordum. Hemen gözlerimi birkaç kere hızlıca açıp kapattım. Şimdi görüntü gelmişti. Ayın sağladığı loş ışığın sayesinde odamın içini artık görebiliyordum. Açık kalan pencerenin arasından içeriye sokulmaya çalışan rüzgâr, bir yandan da perdeyi yavaş yavaş sallıyordu. Hemen ellerimi oynatmayı denedim, bileğimdeki o el artık yoktu.
Bakışlarımı tekrar pencereye doğru çevirdim. Rüzgarın etkisiyle bir ritim yakalayıp adeta dans eden perdelere takılmıştım. Sanki arkasında bir insan silueti var gibiydi. Küçüklüğümden beri odamda sürekli olarak bu tür şeyler görüyor olmama rağmen, yine de her seferinde ürperiyordum. Beynim sürekli olarak bana bu tür oyunlar oynardı zaten ve ben her seferinde bundan kurtulmayı başarırdım. Tek yapmam gereken, gözlerimi kapatıp ona kadar saymaktı. Sonra gözlerimi açtığımda o gördüğüm şeyler ortadan kaybolmuş olacaktı.
Saymayı bitirdiğimde, yine her zamanki gibi endişe ve merak dolu bir şekilde gözlerimi araladım. Fakat bu kez ters giden bir şeyler vardı, çünkü saydam gölge hala oradaydı, hiçbir yere gitmemişti. Üstelik doğru frekansı bulmaya çalışan alıcılar gibi, görüntü bazen silikleşiyor, bir ara kayboluyor, sonra tekrar insan şekline benzer bir hal alıyordu. İşte şimdi hapı yutmuştum!
Yatağımda kıpırdamaya bile korkarak öylece kalakaldım. Ciğerlerimin isyanına bakacak olursak, nefesimi oldukça uzun bir süredir tutuyor olmalıydım. Birdenbire derin derin soluk alıp vermeye başladım. Şimdiye kadar beni görmemiş olsa bile, bu abartılı solunum temposundan sonra kesin olarak fark edecekti.
Cesaretimi toplayıp ona dikkatlice baktım. Görüntüsü hala gelip gitse de, artık öncekinden daha anlaşılabilirdi. Bir erkekti! Ya bir sapıktı, ya da bir hırsız... Emin olduğum tek şey vardı, her iki durumda da işim çok zordu. Üstelik sanki çocukluğumda olduğum kadar cesaretli değildim artık. Tam tersi olması gerekirken, küçükken odama gelip beni izleyen hayaletlere karşı, daha sakin bir tavır sergileyebiliyordum.
Bir keresinde, yatağımın kenarında bir kadın ve bir erkeğin hararetli bir şekilde tartıştığına tanık olmuştum. Odamın kırmızı perdeleri, şimdi olduğu gibi rüzgarın etkisiyle dans ediyordu. Küçük gece lambamdan yayılan loş ışık, onların ürkütücü bir şekilde görünmesine neden olurken, buna rağmen gözlerimi açabilmeye cesaret edebilmiştim. Onlara baktım. Konuştuklarını anlayamıyordum, ama her neyse o kadar dalmışlardı ki kendilerini izlediğimin farkına varmamışlardı. Kadının alev renginde kıvırcık ve kabarık saçları vardı. Üzerinde beyaz renkli, sanki tulumu andıran bir kıyafet olduğunu hatırlayabiliyordum. Erkek olanın ise siyah saçları ve çok değişik yeşil renkli gözleri vardı. Üzerindeki kıyafet kadınınki ile hemen hemen aynıydı. Kendilerini izlediğimi fark etmeden kendiliğinden kaybolup gittiler.
Bir başka sefer gecenin bir yarısında,yine şimdi olduğu gibi pencerenin önünde bir kadın gördüm ve yatağımdan hızla doğrularak ona doğru bakmayı sürdürdüm. Kendisine baktığımı anladığında,yüzünde garip bir şaşkınlık ifadesi belirmişti. O anda, anlatılan karabasan hikayelerini anımsamıştım birdenbire. Bunun da bir karabasan olduğunu zannetmiştim. O hikayelerde karabasanı yakalamanın mümkün olabildiği, eğer bu başarılabilirse karabasanın onu yakalayan kişinin her isteğini yerine getireceğinden bahsedilirdi. Altı yedi yaşlarındaydım. Tekrar yatağıma uzanıp gözlerimi kapattım. Planıma göre uyuduğumu sanıp yanıma gelecek, ben de onu hemen yakalayacaktım. Öyle de oldu; yaklaştığını hissedebiliyordum. Sonra yatağımın kenarına oturdu. Hatta nefesinden yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdığını anlayabiliyordum. Tam zamanıydı! Birdenbire gözlerimi açarak iki elimle onu omuzlarından yakaladım. Ama bir insana değil de, tanımlayamadığım tuhaf bir şeye dokunmuştum. Sanki sabun köpüğü gibi bir şeydi.
Yazar Notu: Merhaba arkadaşlar, öncelikle hepinize mutlu ve güzel yıllar dilerim. 2018 hepimize mutluluk ve şans getirsin :)
Çok heyecanlı bölümler sizi bekliyor, bu bölümü burada sonlandırıyorum. Bundan sonra büyük bir aksilik olmazsa bölümler hafta sonları gelecek, kitabı takibe almayı unutmayın :)
Vote ve yorumlarınızla beni desteklerseniz çok sevinirim, bir dahaki bölümde görüşmek üzere ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER YAZICI
Science Fiction"Coldor ırkı, beyin güçlerini kullanarak karşısındakinin algısını kısa veya uzun süreliğine değiştirebilir Maya. İstediğimiz canlıya -tabi normal seviyede bir beyni olan- kurguladığımız herhangi bir hayatı yaşatabiliriz. Yaşanılan ya da yaşanılacak...