Paldor, salondaki devasa cam duvarın önünde dikilmiş, dışarıdaki muhteşem deniz manzarasını izliyor gibi görünse de aslında çok yoğun düşünceler içinde olduğunu anlayabiliyordum. Aslında Leander'in Mordad'ın ajanları hakkında söylediklerini şöyle bir düşününce, pek haksız da sayılmazdı doğrusu. Belki de şu an manzaranın farkında bile değildi.
Richard, tam da beklediğim gibi kalacak yer sorununu mükemmel şekilde çözmüştü. Burası şehirden yaklaşık kırk kilometre uzaklıkta, deniz kenarında ve önünde kendine ait geniş bir kumsalı olan son derece lüks, tek katlı bir binaydı. Dört odası vardı ve her odanın kendine ait banyosu bulunuyordu. Salon denize bakıyordu ve iki duvarı tamamen camdan meydana geliyordu. Odalarda da oldukça geniş cam duvarlar tercih edilmişti. Salonun önündeki geniş veranda, evin dışındaki oldukça sık doğal ağaç ve bitki örtüsüyle adeta birbirini tamamlıyordu. Sabahın yakıcı güneşine rağmen içeride tamamen konforlu ve klimatize edilmiş bir ortam vardı. Camın özel yapısından olsa gerek, güneş hiç rahatsız etmiyordu ve çıplak gözle rahatlıkla bakılabiliyordu. Bu kadar geniş cam duvarlara rağmen, cam katmanları arasına gizlenmiş ve otomatik kumanda edilebilen jaluzi sayesinde perdeleme işlevi kolaylıkla sağlanıyordu. Bu eve bayılmıştım ve hayatımın sonuna kadar burada yaşayabilirdim.
Çevrede bundan başka bir ev yoktu. En yakın yerleşim bölgesi buraya gelirken içinden geçtiğimiz minik ve sevimli kasabaydı ve o da buraya en az üç kilometre uzaktaydı. Richard'ın babası burayı şirketin 'özel misafirlerini' ağırlayabilmek için almıştı ve annesi bunu öğrendiğinde uzun bir süre ayrı yaşamışlardı. Bu süre zarfında burayı kullanan olmamıştı. Tekrar bir araya geldiklerinde ise evin muhteşem konumu ve manzarası nedeniyle satmaya kıyamamışlardı. Çok sık olmasa da bazı hafta sonları kalmaya gelirlerdi.
Evden çıktıktan sonra Richard'ın isteğiyle doğruca evlerinin bulunduğu sokağa geldik. Yakında oturdukları için yolculuk çok kısa sürmüştü doğal olarak. Umarım babam Volvosunu haber vermeden aldığım için bana kızmazdı. Ama bu saatte nasıl arayabilirdim ki? Arasam bile bir sürü şey soracaklardı ve bu soruların cevabını henüz ben bile bilmiyordum.
Richard ve Rachel burada arabadan indiler. İkisinin de evlerine uğrayıp yanlarına bir şeyler almaları gerekiyordu. Onların, özellikle Richard'ın hazırlanması benimki kadar kısa sürmeyeceği için beklemek riskli ve anlamsız olacaktı. Richard'ın kendisine ait bir BMW i8'i vardı ve hazırlandıktan sonra Rachel'e birlikte sonradan geleceklerdi.
Richard hızlıca yukarıya çıkıp yazlık evin anahtarını getirdi ve yazlığın konumunu Volvo'nun navigasyonuna yükledi. Vedalaşıp Paldor'la birlikte yola koyulurken onlar da çoktan apartmandan içeriye girmişlerdi.
"Anlatacak mısın artık her şeyi?" diye bağırdım Paldor'a sinirli bir şekilde. "Sabrım taşmak üzere artık."
Bu ani çıkışıma Rachel ve Richard irkilerek tepki verse de o gayet sakin karşıladı. Rahatsız edici derecede sakindi. Arkasını dönerek masmavi gözleriyle uzun uzun beni süzdü. Sonra pencerenin yanından uzaklaşarak bize doğru yaklaştı ve hepimiz karşıdan görecek şekilde durdu. Üçümüz de neredeyse nefes almadan anlatacağı şeylere odaklanmıştık. Gerçi Rachel, Paldor'u süzerek hülyalı ve sesli bir şekilde iç çekince ortamın ciddiyeti dağılır gibi olmuştu ama kaşımı kaldırarak fırlattığım sert bakışla tekrar ciddiyet sağlandı.
"Dünyanın dışında başka gezegenlerde de yaşam formları olduğunu söylememe gerek yoktur sanırım." diye söze başladı Paldor, ve devam etti:
"Bunu biliyorsunuzdur artık. Ama birden fazla evren olduğu gerçeğini bilmiyor olabilirsiniz."
"Tam net değil, ama bu hala tartışılıyor bildiğim kadarıyla." diyerek araya girdi Rachel. " Gerçi hala dünyanın yuvarlak olduğunu kavrayamayanlar da yok değil." diye devam etti gülerek.
"Evet, iyi ki siz onlardan değilsiniz, yoksa epey zor olurdu bu konuları anlatmam. Neyse, dediğim gibi kâinat birden fazla evrenden oluşuyor. Bilim adamlarınız paralel evrenler diyorlar buna ve bunu ispatlayamamış olsalar da bu evrenler arası geçiş aslında mümkün. Neyse, teknik detaylara girip kafanızı karıştırmayayım ama sizin kabaca kara delik veya solucan tünelleri dediğiniz geçişlerle yapılabiliyor bu transferler. Yani insan ırkı bu konuda bir miktar yol aldı diyebilirim. En azından teori kısmında."
Üçümüz de dikkatle Paldor'u dinliyorduk. Sessizliği her zamanki gibi Rachel bozdu.
"Yok, bu ders olayından kurtulamayacağız biz anlaşıldı. Tam da ne güzel yaz tatili başladı, okul yok artık diyordum. Şu halimize bak."
" Rachel sululuğu bırak. Bu konunun aydınlanması gerekiyor. Niçin apar topar buraya geldik? Hayatımız neden tehlikede? Neden kaçıyoruz? Hiç merak etmiyor musun bunları? Daha sayayım mı? Niye gelirken yiyecek bir şeyler getirmeyi akıl edemediniz? Her kim kovalıyorsa midemizden gelen sesleri takip ederek bizi rahatça bulur." dedim söylenerek.
"O kadar da değil şekerim." diye araya girdi Richard alıngan bir tavırla. "Düşündük herhalde, gelirken yol üzerindeki pizzacıya sipariş verdik. Birazdan gelir."
"Süpersiniz dedim Richard'ın gönlünü almak için. Gülümseyerek karşılık verdi hemen. Bir taneydi benim arkadaşım.
Bu arada Paldor'a baktım, hayretle bizi izliyordu. Ona baktığımı fark edince "Ben biraz dolaşıp geleyim isterseniz, sohbetiniz bitene kadar." dedi sinirli bir tavırla. Bunun üzerine hemen öğretmen tarafından uyarılan ilkokul çocukları gibi sustuk. Paldor devam etti:
"Bu evrende nasıl galaksiler ve güneş sistemleri varsa - ki sizinki Samanyolu – biliyorsunuz, başka evrenlerde de başka galaksiler ve güneş sistemleri var." Bu cümleden sonra asıl önemli konulara şimdi geliyormuş gibi kısa bir an duraksadı;
"Ben, başka bir evrenden ve Neria isimli başka bir güneş sisteminden geliyorum."
"Gerçekten de kısa duraksamanın haklı nedenleri varmış." dedim kendi kendime. Başka evrenler, başka güneş sistemleri, yakışıklı uzaylılar...
Richard ve Rachel, Paldor'un şimdiye kadar anlattıklarını inanılmaz derecede makul şeylermiş gibi karşıladılar. Sanki buna benzer durumları sıkça yaşıyor gibiydiler. İşin garibi - onlar kadar olmasa da – ben de sakin sayılabilirdim. Paldor bile bizden daha fazla heyecanlıydı.
"Neden ben? Benim bu hikayedeki yerim tam olarak nerede?" diye sordum Paldor'a.
"Tam merkezinde!" diye cevap verdi.
Bu ani cevap bir anda hepimizin ciddileşmesine neden olmuştu. Paldor, bizi nihayet konuya sokabildiğini fark edince biraz daha şevkle anlatmaya devam etti. Artık odanın içinde gezinmeye de başlamıştı.
"Bundan uzun yıllar önce, Neria'daki gezegenler arasında bazı anlaşmazlıklar baş göstermeye başladı. Daha doğrusu bir gezegen diğer altı gezegen üzerinde saldırgan tavırlar sergilemeye başladı. Bu gezegenin, yani Zamoran'ın komutanı Mordad, oldukça doyumsuz biriydi ve tüm güneş sisteminin tek hakimi olmak istiyordu."
Paldor birden duraksadı, vahşi doğadaki yırtıcılar gibi ortamı dinlemeye başladı. Bize de eliyle susmamızı işaret etti.Yavaş adımlarla kapıya yaklaştı. Gerçekten de dışarıda birisi vardı. Sesleri biz de duymuştuk.
Yazar Notu: Evveet, nasıl buldunuz? İlk kitabı okumuş olanlar Neria, Zamoran ve Mordad'a hiç yabancı değiller zaten, bu konuda Maya'dan daha bilgilisiniz şu an. İlk kitabı okumayıp bu kitaptan başlayan varsa bağlantıları kurabilmeniz için Saklananlar'ı okumanızı tavsiye ediyorum.
Ayrıca, çok heyecanlı bir yerde bitirdim, ne düşünüyorsunuz? Sizce kapıdaki kim? İlk doğru cevabı veren okuyucumun instagram hesabındaki son 3 fotoğrafını beğeneceğim <3 Haftaya görüşmek üzere :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KADER YAZICI
Science Fiction"Coldor ırkı, beyin güçlerini kullanarak karşısındakinin algısını kısa veya uzun süreliğine değiştirebilir Maya. İstediğimiz canlıya -tabi normal seviyede bir beyni olan- kurguladığımız herhangi bir hayatı yaşatabiliriz. Yaşanılan ya da yaşanılacak...