BÖLÜM 8

3.2K 321 15
                                    

"Tamam, öyle olsun." diyerek konuyu hızlıca geçiştirdi Rachel ve meraklı bir şekilde ekledi: " Eee kim bu çocuk ve onu nereden buldun?"

"Aslında o beni buldu desek daha doğru olacak." diye cevap verdim ve devam ettim. " Bak Rachel, çok tuhaf şeyler oluyor. Yardımınıza ihtiyacım var."

"Maya, sen iyi misin?" diye karşılık verdi Rachel. Bu kez sesi endişeliydi.

"İyiyim merak etme. Ama bunları telefonda konuşamayız. Senden istediğim Richard'ı da alarak hemen buraya gelmen."

Rachel'ın evi buradan sadece üç blok uzaktaydı ve Richard'la aynı apartmanda oturuyorlardı.

"Richard konusunda emin misin Maya?" diye sordu Rachel. " Onun gay olduğunu hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum. Çocuk dediğin kadar yakışıklıysa Richard'ı kontrol edemeyebiliriz."

"Rachel, sakin ol. Sen kendini kontrol et yeter, Richard'la ben ilgilenirim." dedim imalı bir şekilde ve telefonu kapattım.

Normal şartlarda davet edişlerimden sonra en geç yirmi dakika içerisinde Rachel bana ulaşırdı. Ama şu anki durum hiç de normal sayılmazdı. Çünkü benim karşı cinsle olan ilgi durumum masaya yatırıldığında, bırakın yatak odama kadar girmeyi, hiç bir erkek benimle uzun soluklu bir ilişki sürdürmeyi başaramamıştı. Fakat cümlenin öznesinden de anlaşılacağı gibi bunun sorumlusu ben değildim.

Mesela Rachel için çıktığı erkeğin fiziki anlamda mükemmel olması yeterliydi. Tabi maddi durumu iyi olacaktı ve görgüsüz falan olmayacaktı. Rachel çok güzel bir kızdı. Bir yetmişlerde boyu, beyaz teni, açık kahverengi gözleri, kumral ve sarının koyu tonlarıyla harmanlanmış gibi duran saçlarıyla tam bir afetti. Eğer üzerine düşse bu fizikle rahatlıkla marka modelliği yapabilir ya da filmlerde dizilerde falan oynayabilirdi. Durum böyle olunca da fiziki anlamda kendisi gibi mükemmel görünüşlü erkeklerle kolayca arkadaşlık kurabiliyordu. Diğer konularda da çok seçici olmadığı için arkadaşlıkları uzun sürebiliyordu. En azından kendisi sıkılana kadar...

Bana gelince; ben de fiziki olarak oldukça güzel ve alımlıydım. Boylarımız Rachel ile hemen hemen aynı sayılabilirdi. Belki iki üç santim daha uzundum. Onun aksine, bronz bir tene sahiptim. Siyah saç ve siyah çekik gözlerimle alışılmışın dışında çok farklı bir görünüşüm vardı. Girdiğim ortamlarda -kızlar dahil- hayranlık dolu bakışların bir anda üzerime çevrilmesi alışkın olduğum bir durumdu.

Ama benim erkeklerde aradığım kriterlerde, Rachel'ın tercihlerine ilave olarak, zeka, kültür, ağırbaşlılık, yüksek bir karizma, gizemlilik, sanat düşkünlüğü gibi özellikler de vardı. Tabii çıtayı böyle yüksek tutunca da ben -üstelik bu fizikle- yalnız kalpler durağından bir türlü ayrılamıyordum.

Kısacası bu durum benim açımdan tamamen olağan dışıydı ve Rachel bu durumda buraya çok daha çabuk gelecekti. Bu arada, neredeyse çok önemli bir ayrıntıyı atlamak üzereydim. Hemen cep telefonumu çıkardım ve Rachel'e şu mesajı yazdım:

"Geldiğinizde sakın zili çalmayın, mesaj atın!"

İyi ki son anda aklıma gelmişti. Çünkü bizim kapı zilinin sesi, boğazı sıkılan bir çizgi film kahramanından çıkan sesleri andırıyordu. Yakışıklı misafirimin böyle bir sese vereceği tepkiyi kestiremiyordum doğrusu. Rachel'den cevap gecikmedi:

"Tamam, aç o zaman kapıyı!"

Parmak uçlarımın üzerinde koşarak kapıyı açtım. Rachel bugün gerçekten rekordan rekora koşuyordu. Önce tepki verme süresini dokuz saniyeye düşürmesi, şimdi de yaklaşık on beş dakika içinde -üstelik Richard'ı da alarak- evinden çıkıp bana gelmesi gerçekten inanılmazdı. Sol elinde cep telefonu, sağ eli zile uzanmış bir şekilde mizansen yapmış ve bana bakarak sırıtıyordu.

"Bebeğim bak tam da nerede yakaladın Rachel'ı" dedi Richard gülerek.

Hemen elimle sus işareti yaparak Richard'ı uyardım. Çünkü Richard'ın çok hoş ve feminen bir sesi vardı, ama bu ses normal konuşma şartlarında bile standartlardan en az iki oktav yukarıdaydı. Bununla birlikte Richard, yüz seksen beş santimlik boyu, masmavi gözleri, kısa ve sarı hafif dalgalı saçları, kusursuz okka gibi burnu ve sert yüz hatlarıyla inanılmaz yakışıklı bir erkekti. Gay olması nedeniyle kızlar açısından yüz yılın en büyük kayıplarından biri olarak değerlendiriliyordu. Mor pijaması, mor ponponlu mor terlikleri ve dağınık saçlarıyla öylece karşımda duruyordu. Bu haliyle çok sevimli bir görünüşü vardı.

"Hoş geldin yakışıklı." dedim fısıltıyla ve kıkırdayarak. Elimle içeriye geçmeleri için işaret ettim. Richard hemen şakacıktan kızgın bir bakış attı. Bu sadece ikimizin arasında tekrarlanan bir diyalogdu ve Richard bir tek benim ona "yakışıklı" diye takılmamdan rahatsız olmazdı. Başkalarının yapmasına asla izin vermezdi ve kim olursa olsun en sert şekilde karşılık verirdi.

"Maya, nerede o?" diye sordu hemen Rachel fısıldayarak. Sesi heyecan doluydu. Gülümseyerek işaret parmağımla gel işareti yaptım ve parmak uçlarıma basarak yatak odasının kapısına doğru yöneldim. Arkamda Rachel vardı, Richard onu takip ediyordu. Yatak odasına geldiğimde onların içeriyi görmesini sağlayacak şekilde sırtımı kapının çerçevesine yasladım ve içeriyi işaret ederek- sanki bir sanatçı tablosunu izleyiciye sunuyormuş gibi- elimle yatağımda uzanmış olan yabancıyı gösterdim.

Aynı anda bu sunum işini daha az tahribata yol açacak şekilde yapabilir miydim diye düşünmeye başlamıştım. Çünkü hem Rachel hem de Richard öylece kalakalmıştı. Her ikisinin gözlerinin önünde elimi sallamama rağmen hiç tepki vermiyorlardı. Gözlerini bile kırpmamışlardı.

"İnanmıyorum!" dedi Richard, ama bunu tamamen dudak hareketlerinden anlamıştım. Çünkü en az yedi oktavlık bir ses yapısı olan Richard'ın ağzından kulağın algılayabileceği kadar küçük bir frekans bile çıkmamıştı. Rachel ona bakarak biraz daha iyi sayılabilirdi.

"Muhteşem!" dedi fısıltıyla.

Her ikisini de kollarından tuttum ve kelimenin tam manasıyla - çekiştirerek - mutfağa kadar getirebildim. Servis tezgahının kenarındaki yüksek sandalyelere oturtmayı başardığımda ikisi de hala yaşadığı şokun etkisindeydiler.

"Evet, ne düşünüyorsunuz?" diye sordum fısıldayarak.





KADER YAZICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin