BÖLÜM 34

1.8K 253 16
                                    

"Mükemmel" diye sevinçle geçirdim içimden. Sonra hemen devam ettim: "Forneus, benimle konuşman için söyleyeceklerini düşünmen yeterli. Yani sesli olarak konuşmana gerek yok ve hatta bunu kesinlikle yapmamalısın. Çünkü Nika'nın hiçbir şekilde bu temastan haberi olmaması gerekiyor. Bunu iyice anladın mı?"

Forneus bu soruya alışkanlıkla bir önceki talimata uygun şekilde cevap verdi ve sadece başını salladı. Ama hemen arkasından nasıl konuşması gerektiği ile ilgili söylediklerimi hatırladı. İlk denemesini de oldukça kısa bir cümle ile gerçekleştirdi: "Kimsin sen?"

"Benim adım Maya. Bunun sana oldukça garip geleceğini biliyorum ama ben şu an Dünya'dayım. Bazı kişisel özelliklerim sayesinde bu şekilde konuşabiliyoruz. Hatta ben seni şu anda görebiliyorum."

Forneus söylediklerimden sonra, özellikle Dünya kelimesini duyunca şaşkınlığı daha da artmış ve oldukça heyecanlanmıştı. Ama düşünce yoluyla haberleşme konusunda gayet iyiye gidiyordu.

"Dünya mı?.. Nasıl yani?.. Orada böyle bir iletişim teknolojisi olduğundan haberim yoktu. Hem, sen beni nereden tanıyorsun?"

"Yok zaten, dediğim gibi bu benimle ilgili bir şey. Bu iletişimi beyin gücümü kullanarak yapıyorum. İkinci soruna gelecek olursak da; bazı dostların yardımıyla diyelim, seninle ilgili her şeyi biliyorum. Kim olduğunu, yaşadığın gezegeni, babanın bütün evreni ele geçirebilmesi için kardeşin ve adamlarınızla Dünya'ya gelip yaptıklarınızı..."

Bu sözlerimden sonra Forneus'un yüzü acıyla gerildi. Dünya'da yaşadıklarından büyük bir suçluluk ve üzüntü duyduğu anlaşılıyordu. Kişilik olarak Ultor'la aralarında dağlar kadar fark vardı. Onunla tartışırken söylediği sözleri tekrar mırıldandı:

"Evet hepsi benim suçumdu. Olayları önlemek için çok çabaladım ama başaramadım."

Gözleri dolmuştu. Ona güvenebileceğimi zaten tahmin ediyordum ama biraz sohbet ettikten sonra artık iyice emin olmuştum. Yine de operasyonun kilit noktasını oluşturacağı için bunu onun ağzından duymaya ihtiyacım vardı.

"Eğer bütün bunları düzeltmenin bir yolu olduğunu söyleseydim, yani Carol'u ve kardeşlerini kurtarabileceğimizi, savaşı önlemenin mümkün olduğunu... Böyle bir durumda senden yardım alabilir miydik?"

Forneus, sözlerimi bitirdiğim anda kafasını hafifçe kaldırdı. Sanki duyduklarına inanamıyor gibiydi. Çok şaşırmıştı çünkü karşısına aniden böyle bir fırsat çıkması onun için hayal edilemeyecek kadar büyük bir şanstı. Söylediklerimi hızlıca analiz etti. Gözleri bir anda ışıl ışıl parlamaya başlamıştı. Cevabı oldukça netti:

"Tabii ki! Hem de sonuna kadar..."

"Yalnız bir şeyi bilmen gerekiyor..." diye ekledim tereddütlü bir şekilde. "Bu işin sonunda baban ve kardeşinin sağ kalabileceğini zannetmiyorum."

Birden kaşları çatıldı ve kısa bir an duraksadı. Arkasından da yine son derece kararlı bir ifadeyle cevapladı:

" Sorun değil,  onları kurtarmak için gerekirse hiç düşünmeden kendi canımı bile veririm!"

Forneus'un bu son cümlesinden sonra ikimiz de kısa bir süre sessiz kaldık. Ondan istediğim teminatı fazlasıyla almıştım. Şöyle bakınca, gerçekten de Ultor'dan çok farklı bir kişiliğe sahipti. Duygusal ve vicdani özellikleri oldukça fazlaydı. Çünkü ne kadar kötü de olsa kişinin kendi ailesinden vazgeçmesi kolay bir şey değildi. O, bunun ötesine geçiyor ve kendi canını bile hiçe sayıyordu. Tamam, bunda Carol'a duyduğu aşk önemli bir rol oynuyordu ama hepsi bununla sınırlı değildi. Dünya'da babasının ve kardeşinin hırsından dolayı masum birçok insanın öldürülmüş olması, üstelik önlem alınmazsa bundan daha büyük katliamların gerçekleşme ihtimali, onun duygusal yapısında oldukça büyük rahatsızlıklara yol açıyor olmalıydı.

Ona başımızdan geçenleri en başından itibaren detaylı bir biçimde anlattım. Kim olduğumu, arkadaşlarımı, Dünya'da yaşanan ve onun hatırlamadığı olayları, yani Ultor'un bayıltıcı serum enjekte ettiği enerji sıvısını içtikten sonraki gelişmeleri, babasının Dünya da dahil olmak üzere bütün gezegenleri ele geçirme planlarını, ayrıca bunu önlemek için bizim başlattığımız girişimleri...

Ve bütün bunları ona anlatmak benim için oldukça zor olmuştu. Hayatta yaşadığım zorlukları not vererek değerlendirmem gerekseydi, buna kesinlikle on tam puan verirdim. Çünkü şöyle bir durum vardı ki; Forneus oldukça duygusal ve vicdani özellikleri ağır basan bir yapıya sahipti. Üstelik kurduğum bağlantı sayesinde onun bütün hissettiklerini ben de hissedebiliyordum. Bu nedenle, özellikle Ultor'un kendisinden habersiz çevirdiği dolapları ve bayıldıktan sonra yaşanan gelişmeleri anlatırken, en çok da Carol'un anne babasının ve arkadaşlarının öldürüldüğünü söylediğimde yaşadığı duygu patlaması, beni de oldukça sarsmıştı. Hatta tam da bunları öğrendiğinde, bir anda kendini kaybederek ve sesli olarak öylesine güçlü bir çığlık attı ki, bu Nika'nın da tepki vermesine neden oldu. Neyse ki Forneus, hapsedilmiş olmaktan dolayı bunalım yaşadığını ve deşarj olmak için haykırdığını söyleyerek onu ikna etmeyi başarmıştı.

"Planın nedir, benim ne yapmamı istiyorsun?" diye sordu Forneus, kendini biraz toparladıktan sonra.

"Planın omurgasını, bizim Nika'ya karşı geliştireceğimiz virüs yazılımının güvenli bir şekilde Zamoran'a getirilmesi ve sonra da bunu onun portlarından birine yerleştirilmesi oluşturuyor. Sana anlattığım gibi şu anda virüsü üretebilmek için Burdon'ların evine gidiyoruz.."

"Umarım bizimkiler fark etmeden bunu başarırsınız." dedi Forneus endişeyle.

"Umarım..." diye yanıtladım onu. "Ama biliyor musun, ben bu kısmı çok fazla dert etmiyorum nedense. Benim asıl takıldığım konu, Zamoran'a geldikten sonraki işlemleri nasıl yapacağımızdı. İşte sen tam da burada devreye gireceksin. Senin bu operasyondaki en önemli görevin, biz oraya geldikten sonra fark edilmeden Nika'ya ulaşmamızı sağlamak olacak."

"Bence birinci kısımla ilgili fazla iyimser davranıyorsun." dedi düşünceli bir şekilde çenesini ovuşturarak. "Eğer Paldor'un bilgisayarının açıldığını Nika fark ederse ki yüzde doksan dokuz fark eder, siz daha kaçmaya fırsat bulamadan Raptor'lar orayı cehenneme çevirecektir."

"Adı bile tüylerimi ürpertti. İyi bir şey olmadığı kesin ama yine de anlat, nedir şu Raptor dediğin." diye sordum tırsmış bir şekilde.

"Raptor, bizim küçük tehditlerde kullandığımız saldırı timlerinin adıdır."

"Küçük derken?" diye araya girdim sinirlenerek.

"Tamam tamam hemen alınma, öyle demek istemedim " dedi hafifçe tebessüm ederek ve devam etti. "Dörder kişiden oluşur. Ordu içerisinden her bakımdan en üstün özellikleri olan askerler arasından seçilirler ve çok ağır bir eğitime tabii tutulurlar. Eğitimlerini tamamladıklarında ise her dört asker için bir araç tahsis edilir. Bu araçlar inanılmaz üstün özellikleri olan zırhlı araçlardır. Gelişmiş bir bilgisayar sistemi ile çalışırlar. Paletli ve oldukça hızlıdırlar, her türlü zemin ve hava şartlarında rahatça ilerleyebilirler. En önemlisi de son derece gelişmiş silah güçleriyle donatılmışlardır. Roketler, lazer topları, erken uyarı sistemleri, kızıl ötesi ve termal algılayıcılar... Öyle ki bu silahlarda kullanılan teknolojiler daha Dünya'da bilinmiyor, gerisini sen düşün artık."

Forneus daha düşünmekle ilgili tavsiye cümlesini kurmadan, ben çoktan anlattıklarını gözümde canlandırmaya başlamıştım zaten. Söyledikleri ister istemez beni biraz korkutmuştu. Böyle büyük bir silah gücüyle nasıl mücadele edeceğime dair en ufak bir fikrim yoktu. İlerleyen zamanda Raptorlara karşı bir çözüm üretebilir miydim bunu da bilmiyordum. Bizim çocuklarla konuşurken böyle bir durumla karşılaşırsak doğaçlama yaparız demiştim ama bunu söylerken Forneus'un anlattığı gibi bir düşmanı hayal etmemiştim açıkçası. Anlattıklarına bakılırsa bunlar doğaçlama savaşarak yok edilemeyecek kadar güçlü ve donanımlı askerlerdi.

Ama durum ne kadar kasvetli görünse de, olaya bir de iyi tarafından bakmak lazımdı. En azından artık neyle karşılaşacağımı biliyordum. Yani bunu önceden öğrenmiş olmak bana fayda sağlayabilirdi.

Yazar Notu: Evvet, bir bölümün daha sonuna geldik ve artık Forneus da bizimle! Ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınız ve vote'larınız benim için çok değerli. Burdon kardeşlere de git gide yaklaşıyoruz! Görüşmek üzere :)

KADER YAZICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin