BÖLÜM 43

1.8K 243 35
                                    

   Bu sözleriyle virüsü üretme aşamasında, Paldor'un kişisel bilgisayarını açtığı saniyeden sonra olacakları kast etmişti. Endişe etmekte haklıydı. Çünkü Mordad bizimle bu kadar takıntılı bir şekilde ilgileniyorken o aşamadan sonra Raptorların gelmemesini ummak, Pollyanna'yı bile aşan bir iyimserlik örneği olurdu. Nasıl yapacaktım bilmiyorum ama bununla ilgili bazı çözümler üretmeliydim. Üstelik acil çözüm bekleyen tek istasyon da burası değildi.

"Maya geldim ben! Yalnız acele etmen gerekiyor çünkü uyanmak üzereler..."

"Ben de aklımdan tam seni geçiriyordum, acaba Forneus ne yapıyor diye..." dedim ona takılarak. Çünkü beni uyarmasına gerek yoktu, onun bütün hareketlerini en son görüşmemiz bittiği andan itibaren zaten saniye saniye takip ediyordum.

Burdonları kurtarma operasyonuna karar verdiğimizi öğrendiğinde oldukça heyecanlanmıştı. Konuşmamız bittiği anda kararlaştırdığımız gibi hemen harekete geçti. Tahminlerinde yanılmamıştı, çünkü geçiş kodları aktifti ve kendi odasının çıkışından itibaren bütün kontrol noktalarından sorunsuz bir şekilde geçebildi. Ve sonunda araştırma katında Burdonların tutulduğu koridora gelmişti.

Önünde dört kapı vardı. Aden'in kaldığı odayı daha önce Ultor'la yaptıkları ziyaret nedeniyle zaten biliyordu, en baştakiydi. Carol sonraki üç odadan birindeydi. Bunu düşünmek birdenbire tüm vücudunun titremesine neden olmuştu. O andaki bütün duygularını rahatlıkla hissedebiliyordum.

Müthiş heyecanlıydı. O kadar heyecanlıydı ki bu heyecan muhtemelen onun hayatında şimdiye kadar yaşadığı en büyük heyecandı.

Korkuyordu... Carol'un uyandığında vereceği tepkiyi tam olarak kestiremiyordu ve kendi kendine seçenekleri sorgulamaya başladı. Gerçekten de, gözlerini ilk açtığında ve onu karşısında görünce acaba ne yapacaktı? Kızacak mıydı? Kafasını evet anlamında sallayarak bu ihtimale hemen mavi bir tik koydu. Tabii ki kızacaktı! Bu en kuvvetli seçeneklerden biriydi. Carol'u tanıyordu, hatta kızmak kelimesi bile hafif kalacaktı. Sonra birden yüzü asıldı. Evet kızmakta zaten yerden göğe kadar haklıydı. Ama ya nefret ederse ve onu bir daha hiç affetmezse... O zaman ne yapacaktı?

Sinirliydi... Nasıl bu kadar aciz olabilmişti? Zamoran'ın gelecekteki kralı sıfatıyla, yürümeyi öğrendiği andan itibaren hayatı boyunca savaş ve savaş stratejileri konusunda eğitilmişti. Bunca eğitime bunca çalışmaya rağmen nasıl olup da bu kadar beceriksiz bir profil sergileyebilmişti?

Üzülüyordu... Önündeki kapıların arkasındaki dört kişi dışında, daha birçok insanın acı çekmesine ve hatta ölümlerine neden olmuştu. Elinden gelse zamanı geri alırdı ve bu olayların yaşanmasını hayatı pahasına engellerdi.

Ama bütün bunların yanında hissettiği öyle bir duygu vardı ki; bütün diğer hissettiklerinin toplamı bile bu duygu yanında tıpkı okyanustaki bir damla kadar küçük kalıyordu.

O da Carol'a duyduğu aşktı...

Bu aşk için sonuna kadar savaşmaya hazırdı ve ne olursa olsun bir daha hata yapmayacaktı!

Derin bir nefes alarak tamamen sezgisel bir hareketle Aden'in sağındaki ilk kapıyı yavaşça ve çekinerek araladı. Evet, önsezileri onu yanıltmamıştı! Henüz tam olarak açmadığı kapının aralığından karşıdaki yatağı rahatça görebiliyordu. Burası Carol'un odasıydı, kapıyı tamamen açtı ve içeriye girdi.

Gözlerini ondan alamıyordu. Üzerinde yapılan onca deneye rağmen hala çok güzeldi ve tüm masumiyetiyle orada öylece yatıyordu. Yavaş yavaş yatağa doğru yaklaştı. Elini uzatıp yüzüne dokunmak, saçlarını okşamak, hatta dudaklarına bir öpücük kondurup kulağına binlerce kez "özür dilerim" dememek için kendini zor tutuyordu. Ama tabii ki bunların hiç birisini yapamazdı. En azından şimdilik...

KADER YAZICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin