BÖLÜM 11

3.2K 337 58
                                    

"Bir saniye, bir saniye!" diyerek araya girdim hemen ve Leander'e sordum: "Kaçmanız, derken tam olarak ne demek istediniz acaba?" diye ekledim.

Sorduğum soru üzerine Leander Paldor'a doğru baktı ve bir süre öylece kaldılar. Sanki gözleriyle birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Leander'den cevap alamayınca bu kez şansımı Paldor'da denemeye karar verdim. Ona doğru dönerek:

"Bak Paldor, bu adamlar neden senin peşindeler bilemiyorum. Ama problemin her ne ise bu beni ve arkadaşlarımı bağlamaz. Biz hiçbir yere gitmiyoruz.!" dedim sinirli bir şekilde. Sonra birden bu sinirden arkadaşlarımı da faydalandırmam gerektiğinin farkına vardım:

"Aman siz de öylece susun ve sakın bir şey söylemeyin. Anlatılan şeylerin tam olarak hangi kısmını anlamadınız acaba?"

"Hiçbirini." dedi Rachel inanılmaz sakin bir tavırla.

"Ama sonuç olarak çocuğun başı dertteymiş, bize düşen de ona yardımcı olmak. Dünyalı olarak misafirperverliğimizi göstermemiz gerekiyor." diye ekledi daha da sakin bir tavırla. Bu arada yine Paldor'a bakarak göz süzmeyi de ihmal etmedi.

"Çocuklar çıldırtacaksınız beni!" diyerek bağırdım sinirli bir şekilde ve devam ettim:

"Bu sakinlik nedir böyle söyler misiniz? Daha biraz önce Leander'i salonun ortasında birdenbire görünce şaşkınlıktan gözleriniz yerinden fırlamıştı. Nasıl bu kadar hızlı adaptasyon sağlayabiliyorsunuz. Yoksa siz de uzaylısınız da benim mi haberim yok. Başka birisi duysa şu anlatılanları kesinlikle şoka girerdi.."

Sinir katsayımın zirve yaptığını fark eden Leander, meseleye el atması gerektiğine karar vermiş olsa gerek, Paldor'un yanından uzaklaşarak yanıma geldi. Ben küçük bir çocukken yaptığı gibi usulca yanağıma dokundu ve masmavi gözlerini bana doğrulttu. Öyle sıcak, öyle içten, öyle değişik bakıyordu ki, bir şeyleri anlatabilmek için ya da karşısındakini ikna edebilmek için konuşmasına bile gerek yoktu. Kendisi de bunun farkındaydı. Aslında ben zaten o ne isterse istesin "evet, binlerce kez evet!" moduna girmiştim ama buna rağmen benimle konuşmayı tercih etti. Eli hala yanağımdaydı ve bakışları çoktan limbik sistemimi kontrolü altına almıştı bile.

"Maya, bugün yaşadıkların çok ani gelişti biliyorum. Bütün bunları, yani gördüklerini ve duyduklarını birdenbire algılamanı bekleyemeyiz senden. Seni temin ederim ki bütün bunların mantıklı bir açıklaması var. Ama ne yazık ki buna şu anda hiç zaman yok. Buraya gelenler, yani Mordad'ın adamları, hiç acıması olmayan ajanlardır. Öldürmek onlar için son sadece basit fiziki bir eylemden başka bir şey değildir. Buraya geldiklerinde canlı gördükleri her şeyi öldüreceklerdir. Hatta şu örümceği bile!" dedi masanın kenarında dolaşan örümceği göstererek.

Bu arada elini yanağımdan çekti ve yavaş ve zarif bir hareketle sandalyeye oturdu. - Oturma gereği duydu - demek daha doğru olurdu, çünkü yavaş yavaş yorgunluk belirtileri göstermeye başlamıştı ve bu açıkça hissediliyordu.

"Sana bir şeyler hazırlamamı ister misin?" diye sordum. "Yüzün soluklaştı, pek iyi görünmüyorsun."

"Teşekkür ederim." diye yanıtladı Leander. " Bu öyle bir şey değil, adaptasyon sürecinde oluyor genelde. Epey zorlayıcı bir süreç. Sizin jet lag dediğinize benzer bir durum."

"Evet ama bazıları işin kolayını bulmuş. Mışıl mışıl uyuyarak atlatıyor bu süreci." dedim Paldor'a imalı bir şekilde bakarak. " İstersen sen de içeride uzan biraz." diye ekledim.

"Teşekkür ederim. Ama dediğim gibi buna hiç vakit yok." dedi. Kısa bir süre duraksayıp kendine gelmeye çalıştı. "Neden bahsediyorduk en son?"

KADER YAZICIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin